Dijital Nesil: Madalyonun Diğer Yüzü

Oktay Atik

İletişim insanlık tarihinin her döneminde kendini bir ihtiyaç olarak göstermiştir ve insanlar da bu ihtiyacını gidermek için dumanla haberleşmeden başlayan ve bugün çok farklı biçimlerine kadar uzanan iletişim modellerini kullanagelmektedirler. İletinin hedefi olmayan belirsiz bir kitleye radyo, televizyon ve gazete gibi kitle iletişim araçlarıyla aktarılması anlamına gelen kitle iletişiminde medya araçları aracı rolünü oynarlar. Dumanla haberleşmeden başlayıp internet iletişimine varan süreçte iletişim ve teknoloji sürekli ve karşılıklı bir ilişki içinde gelişim göstermektedir. Günümüzde ağ ortamındaki sosyal paylaşım sitelerinin ve çeşitli uygulamaların sunduğu iletişim olanakları, yüz yüze iletişimden daha çok tercih edilir hale gelen kitle iletişiminin çok daha farklı biçimlere bürünmesine yol açmıştır. Takvimlerin 2000 yılını göstermesiyle bin yıl döngüsü gerçekleşmiş ve aynı anlama gelen “milenyum” çağı başlamıştır. İki binli yılların başından bu yana çağın ismine uygun olarak birçok alanda, bilhassa kitle iletişim araçlarında, önemli gelişmeler ve değişiklikler yaşandı ve artan bir hızla yaşanmaya devam etmektedir. Kitle iletişimindeki bu teknik gelişmelerin ortaya yeni iletişim araçları çıkarması ve bunların sosyal ve kültürel değerler üzerinde etkilerinin olması da dikkate değer bir konudur (bkz. Bauer, 2005: 170).

Yeni medya araçları olarak bilinen bilgisayar ve internet, hayatımıza girdiği seksenli ve doksanlı yıllardan iki binli yıllara kadar geçen süreçte hem çocukların ve gençlerin medyadan yararlanma alışkanlıklarında hem de medyanın onlara sunduğu olanaklarda ciddi biçimde değişikler yaratmıştır. Bunda en önemli etken çocukların ve gençlerin medya ile ilgili tüm gelişmeleri ilk benimseyenler olmalarıdır (bkz. Ewers, 2002: 11). Bu noktada medya gençlerin yönelimleri üzerinde de etkili olmaktadır, çünkü “gençlik kültürleri ile medya, idol ve imaj kavramları birbirleriyle etkileşim içersindedirler” (Asutay, 2012: 42). Gençlik kültürleri medya araçları sayesinde tanınıp geniş kitlelere ulaşırlar. Buradan da medyanın gençlik kültürleri üzerindeki rolü anlaşılmaktadır. Bu durumun ise gençleri tüketimin odak noktası haline getirdiği ve buna bağlı olarak günümüzde kitle iletişiminde gerçekleşen ilerlemelerin hem hedef kitle hem de yeni medyaların asıl kullanıcıları olan gençleri de etkisi altına alarak gençlik kültürlerine yeni alışkanlıklar kazandırdığı söylenebilir. Dijitalleşme ile birlikte ortaya çıkan değişiklikler akıllı telefon işletim sistemlerinin ve mobil internetin de günlük hayatta önemli bir yer edinmesiyle daha farklı bir boyut kazanmıştır. Bu yeni teknolojinin kullanıcılarının çok ciddi bir bölümünün gençlerden oluşmasından ötürü söz konusu yeni alışkanlıkların hem gençler üzerinde hem de gençlik yazını içerisinde kendine yer ettiği bir gerçektir. Örneğin 20. yüzyıla kadar çoğu gençlik romanında okuyan figürler bulunurken, 21. yüzyılda fail, kurban ve gözlemci olmak üzere üç farklı karakter çizimi okuyucu karşısına çıkar (Ewers, 2007: 71). Bu yönüyle iletişim bilim ve medya biliminin gençlik araştırmaları ve gençlik yazın bilimi ile beraber bir bütün olarak düşünülmesinin gerekliliği açıkça ortadadır. Zira teknolojik gelişmelerin ve dijitalleşmenin hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldiği günümüzde gençlik yıllarını yaşayan yeni bir genç nesilden bahsetmek mümkün hale gelmiştir.

Kuşağın Portresi

Sosyologların farklı adlandırmalar kullanarak, örneğin Y ve Z kuşakları, Facebook kuşağı, Milenyum kuşağı vb., sınıflandırdıkları bu yeni nesil Amerikan yazar ve eğitimci Marc Prensky tarafından “Dijital Yerliler (Digital Natives)” olarak adlandırılır. Prensky (2001) çalışmasında günümüz gençlerinin bilgisayarların, video oyunlarının ve internetin anadil konuşucuları olduklarını varsayarak böyle bir adlandırmayı tercih ettiğini belirtir. Bahsi geçen bu yeni nesil yaşları 12 ila 36 arasında değişen gençlerden oluşmaktadır. Bilim insanlarının birçok çalışmasında ve Riederle (2013), Bund (2014) ve Jeges (2014) gibi genç gazetecinin ve yazarın yaptığı çalışmalarda 1980’li yıllarda doğan bu gençlerin toplumun sosyal normlarını alt üst ettikleri dile getirilir. Ayrıca bu dijital kuşak sosyologlar tarafından “gizli devrimciler” (Hurrelman ve Albrecht, 2014: 43) adıyla anılırken, gençlerin kendi çalışmalarında da “dijital devrimciler” (Raab, 2011: 37) olarak bahse konu olurlar. Böyle bir yakıştırmanın temelinde şüphesiz son 20 yılı aşkın süreçte iletişim ve bilişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmelerin rolünün büyüklüğü ve “Dijital Yerliler” olarak anılan bu neslin teknoloji ile beraber büyümelerinin oluşturduğu koşullar yatmaktadır.

“HSM-Studie 2014/2015” adlı çalışmada yeni genç nesle dair iki konu üzerinde durulur ve bunlar söz konusu çalışmada sosyalleşme teorisine dayanarak açıklığa kavuşturulur. Buna göre öncelikle medya çağında dünyaya gelen çocuklar ebeveynlerinden farklı olarak bu dijital dünyada yeni değerler, düşünceler ve davranış biçimleri edinirler. Sonrasında ise dijitalleşme sürecinin önemli bir gelişmesi olan ve interneti bir adım daha ileri taşıyan Web 2.0’a dikkat çekilir. Zira Web 2.0 günümüzde dünya çapında kullanıcıları olan sosyal ağların ortaya çıkmasını sağlayan bir teknolojik gelişmedir. Buna dayanarak farklı toplumsallaşma süreçlerinin oluşturduğu ve günlük yaşamlarının internete dayalı olduğu iki farklı genç kuşaktan bahsedilir: Y kuşağı ve Z kuşağı. Y kuşağı gençleri Web 1.0 teknolojisinin sunduğu olanaklar dahilinde toplumsallaşma sürecini tamamlarken, Z kuşağı Web 2.0 ve onun imkanlarıyla büyümüş gençlerden oluşmaktadır (Haller, 2015: 278-280).

Medya teknolojileri ile büyüyen “Dijital Yerliler” kuşağı hakkında farklı disiplinlerden birçok araştırma yapılagelmektedir. Özellikle sosyologlar tarafından sürdürülen çalışmalar bu yeni genç kuşağın sahip olduğu dünya görüşünün, yeni alışkanlıklarının, davranış biçimlerinin ve medya tüketim alışkanlıklarının evrensel olduğunu gösterir niteliktedir. Hurrelman ve Albrecht (2014) çalışmalarında yeni genç neslin hayata bakışlarının çok iyimser olduğundan bahsederler. Y kuşağı olan ve gazetecilik mesleğini icra eden Bund (2014) da çalışmasında bunu destekler biçimde kendi kuşağının sınır tanımadığını, aksine sınırsızlıkları benimsediğini belirterek iyimser dünya görüşünü vurgular. Ayrıca medya çağının etkisi dijital kuşağın gençleri üzerinde oldukça büyüktür. Medya araçları ile etkileşimlerinin henüz çocukluk çağından başlaması kişilik oluşumu üzerinde de etkili olmuştur. İnternet ve sosyal ağlar gençlerin arkadaş çevresini de şekillendirerek sanal arkadaşlıkların ve sanal kimliklerin ortaya çıkmasında önemli bir faktör haline gelmiştir. Gençler sanal kimlikleri aracılığıyla gerçeğinden tamamen farklı ya da ilgi duydukları kişiliklere bürünmektedirler. Kuşağın içinden gençlerin yaptığı çalışmalarda bu durumdan bir avantaj olarak söz edilir. Onlara göre farklı sanal kimlikler farklı alanlardan arkadaşlıklara da imkân sağlar, hatta sanal arkadaşlıklar günlük yaşamda gerçek arkadaşlık ilişkisi ile de sürdürülebilir. Sanal arkadaşlıklar bir bakıma özel yaşamı da şekillendiren bir etken olarak kendini gösterir. Bu bakımdan sanal ortam gençlerin aşk ilişkilerine ilk başladıkları yer olarak da dikkat çekmektedir ve bu ortamda gelişen ilişkiler “siber ilişki” (Cyberdating) adıyla anılır.

Yeni medyalar yeni neslin yaşamında sanal kimlikler ve sanal ilişkiler yaratma fırsatları sunarken genç kuşağın yaşam biçiminde de farklılıklar yaratır ve ebeveynlerininkinden farklı yaşam normlarına sahip olmalarına yol açar. 2007 yılında 12 farklı ülkeden 6000 gencin katılımıyla gerçekleştirilen bir araştırmada (nGenerea-Studie) dijital olanaklarla yetişmiş gençlerin yaşam normlarını ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Buna göre “Dijital Yerliler” kuşağının yaşam biçimini belirleyen sekiz norm tespit edilmiştir. Bu normlar ve gençlerin yaşam biçimindeki yerleri şöyle açıklanmıştır (Tapscott, 2009):

Özgürlük: Y ve Z kuşakları savaş döneminin acılarını tecrübe eden büyük anne ve büyük babalarının aksine daha özgür bir aile ortamında ve aile içinde tercih olanaklarına sahip bireyler olarak yetiştirilmişlerdir. Aynı zamanda medya tüketim alışkanlıklarında da özgürlüğe sahiptirler. Diledikleri medya aracını kullanabildikleri gibi, erişmek istedikleri bilgiye tercih ettikleri medya araçları ile ulaşmaktadırlar. 

Kişiselleştirme: “Dijital Yerliler” kendi tarzlarını yansıtacak medya araçlarını kendi kişisel zevklerine göre kullanmayı tercih ederler. Özellikle akıllı telefonları onların statü simgesidir.

Sınama: İnternet ortamındaki bilgi akışının çok hızlı ve fazla olması beraberinde bilgi kirliliğini de getirmektedir. Bu durum gerekli hallerde belli başlı şeylere şüphe ile yaklaşmayı zorunlu kılmaktadır. Örneğin internet üzerinden alışveriş yapacaklarsa, önce satın almak istedikleri ürün hakkında önceki kullanıcılar tarafından yapılan yorumları okurlar ve geri bildirimlerin niteliğine göre fikir edinirler.

Dürüstlük: Dijital kuşak gençlerinin sosyal medya ve anlık mesajlaşma programlarını aktif biçimde kullanmaları kitlelere hitap etmelerinin de önünü açmıştır. Bu sayede gençler kendi takipçilerini yönlendirerek belli bir konuda hassasiyet göstermelerini isteyebilmektedirler ya da kendi kitlelerini ilgi alanlarındaki gelişmelere bağlı olarak uyarabilmektedirler.

İşbirliği: İnternetteki çeşitli blog sayfaları, forumlar ve sosyal medya grupları gençlere ihtiyaç duydukları anlarda çeşitli konularda yardım etmek amacıyla kurulmuştur. Gençler bu platformlar aracılığıyla birbirlerine ihtiyaç duydukları desteği sağlamaktadırlar.

Eğlence: Medya araçları ve ağ iletişiminin olanakları ile büyüyen gençlerin hayatında eğlencenin yeri ayrı bir anlam taşır. Günlük hayatlarının bir parçası olan eğlenceyi iş hayatlarında da sürdürmekten geri durmazlar. Facebook, Instagram, Youtube vb. ağlar hem özel hem de iş hayatlarını eğlenceye dönüştüren sosyal medya uygulamalardır.

Hız: Medya çağını yaşadığımız günümüzde hız sözcüğü de ayrı bir önem kazanmaktadır. Bu sebeple anlık mesajlaşma programları ve hızlı internet günümüz gençlerinin medya tüketim alışkanlıklarını da belirlemektedir.

Yenilik: Bu norm günümüz gençlerinin güncel teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiklerini ve bu gelişmelere paralel bir yaşam sürdüklerini ortaya koymaktadır.

Medya Çağının Sorunu: Siber Zorbalık

Bahsi geçen yaşam normlarından anlaşılacağı üzere “Dijital Yerliler” sosyal ağlara sürekli bağlı kalarak bilgi akışını sağlamaktadırlar ve günlük yaşamlarında da medya yetilerini aktif bir biçimde kullanmaktadırlar. Bu durum her ne kadar gelişmiş medya ve teknoloji becerilerine sahip bir gençlik olgusunu karşımıza çıkarsa da beraberinde getirdiği büyük olumsuzluklar da söz konusudur. Örneğin bu olumsuzlukların başında gizlilik öne çıkmaktadır. Gizlilik sorunu gençlerin sorumsuzca ve düşüncesizce kişisel bilgilerini sanal ortamda paylaşmalarından kaynaklanmaktadır. Günümüzün teknolojik koşullarının bu bilgilere erişimi kolaylaştırması ise kötü niyetli kullanımların önünü açarak durumun vahim bir hal almasına sebep olmaktadır. Durumun vahametine rağmen siber âlemdeki kişisel bilgi paylaşımı artmaya devam etmektedir ve bu durum çeşitli bilimsel araştırmalara da konu olmuştur. Sosyologların ve yeni nesil gençlerin bu konudaki fikirleri bir noktada kesişmektedir. Sosyologlar kişisel bilgi paylaşımlarının beğenilme arzusundan dolayı gerçekleştirildiğini dile getirirlerken, Y kuşağından Jeges ise, bunun dikkat çekme ve eylemlerin yankı bulması istediğinden kaynaklandığını söylemektedir (Jeges, 2014: 42). Bununla birlikte sosyal ağlarda paylaşılan içeriklere yapılan yorumların siber dünyada sosyal bir statü niteliğinde olması ve bir çeşit eğlence unsuru olarak görülmesi de gençlerin kişisel bilgi paylaşımlarının sebepleri arasındadır.

Sosyal ağlardaki kontrolsüz ve bilinçsiz kişisel veri paylaşımı güvenlik sorunlarının da gündeme gelmesine neden olmuştur. Sosyal medyalarda ya da diğer çevrimiçi platformlarda paylaşılan içeriklerin bilgisayar korsanlarının eline geçmesiyle hesap sahiplerine siber zorbalık maksadıyla kullanılması en büyük ve en dikkat edilmesi gereken güvenlik sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda özellikle Kanada’da yaşayan 16 yaşındaki Amanda Todd’un intiharı oldukça vahimdir. Henüz lise öğrencisiyken Facebook üzerinden maruz kaldığı istismar, çıplak fotoğraflarının çeşitli internet sayfalarında paylaşılması ve arkadaş çevresinden gördüğü kötü muamele Amanda Todd’u intihar ile sonuçlanan bir bunalıma sürüklemiştir. Bu üzücü olay birçok yazınsal esere ve bilimsel kitaba konu olmuştur. Yeni medyaların hayatımıza daha yoğun olarak nüfuz etmeye başladığı günümüzde siber zorbalık konusunu ele alan yazınsal eserlerin sayıca artmaya başladığı görülmektedir. Maalesef Türkiye’de bu konuda kaleme alınmış yazınsal eserlerin varlığından söz etmek için henüz biraz erken sayılabilir. Ancak, siber zorbalığın tüm dünyada gençler arasında giderek büyüyen bir sorun haline gelmesi, yukarıdaki gençlik sosyolojisi söylemlerinde olduğu gibi “Dijital Yerliler” adlı bu yeni nesle sadece medya yetilerinden dolayı iyimser yaklaşılmaması gerektiğinin bir işaretidir. Bu bakımdan yeni neslin medya yetilerinin beraberinde getirdiği sorunların çözümü için farklı disiplinlerin bir araya gelerek siber zorbalığın sosyolojik ve psikolojik tarafına odaklanmaları önem arz etmektedir.

Kaynakça

Asutay, H. (2012). Gençlik Edebiyatı ve İlkgençlik Romanı, Kriter Yayınları: İstanbul.

Bauer, W. Karl. (2005). Grundkurs Literatur- und Medienwissenschaft Primarstufe, Wilhelm Fink Verlag: München.

Bund, K. (2014). Glück schlägt Geld, 2. Auflage, Murmann Verlag: Hamburg.

Ewers, Heino H. (2007). „Von der Verherrlichung zur Ächtung von Gewalt Die Kinder- und Jugendliteratur im Kontext der aktuellen Debatten um Medien und Jugendgewalt“, in Gewalt in aktuellen Kinder- und Jugendmedien Von der Verherrlichung bis zur Ächtung eines gesellschaftlichen Phänomens, Bernd Dolle-Weinkauf, Hans-Heino Ewers, Regina Jaekel (Hrsg.), Juventa Verlag: Weinheim und München, s. 61-76

Ewers, Heino H. (2002). „Einleitung Kinder- und Jugendliteratur, Neue Medien und Pop-Kultur Kinder- und jugendliterarischer Wandel an der Wende zum 21. Jahrhundert“ içinde: Lesen zwischen Neuen Medien und Pop-Kultur, Hans-Heino Ewers (Hrsg.), Juventa Verlag: Weinheim und München.

Haller, M. (2015). Was wollt ihr eigentlich? – Die schöne neue Welt der Generation Y, Murmann Publishers: Hamburg.

Hurrelmann, K. & Albrecht, E. (2014). Die heimlichen Revolutionäre – Wie die Generation Y unsere Welt verändert. Beltz Verlag: Weinheim und Basel.

K. (2011). Wir sind Online – Wo seid Ihr?, Blanvalet Verlag: München.

Jeges, O. (2014). Generation Maybe – Die Signatur einer Epoche, Haffmans Tolkemit: Berlin.

Prensky, M. (2001). „Digital Natives, Digital Immigrants Part 1“, On The Horizon, Vol. 9, Issue: 5, s.1-6.

Riederle, P. (2013). Wer wir sind uns was wir wollen – Ein Digital Native erklärt seine Generaiton, Knaur: München.

Tapscott, D. (2009). Grown Up Digital – How the Net Generation Is Changing Our World, Mc Graw Hill: New York.


[1] Arş. Gör. Dr., Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü, oatik@nku.edu.tr

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top