Suspus Olmak Değil Gümbür Gümbür Gelmek

Beyza Karataş

Düşünelim… Her zaman rengarenk midir çocuk kitapları? Ağaçlar, kuşlar, kediler, gülen, güldüren yüzler, sıcacık bir aile ve daha neler neler… Okuyup bitirdiğimizde “Yahu bu çocuk kitapları ne kadar tatlı anlatıyor bunları, resimler de çok güzel” deriz? Okul disiplini, doğa sevgisi, aileye sadakat, serüvenli bir yaz tatili… 

Kitabı elimize aldığımızda metinden önce görseller çeker bizi. Hele görsel kendi içinde metin oluşturabiliyorsa biz de yazılı metni aklımızda kurgulamaya başlarız. Ama ya oluşturamıyorsa? Hemen akla gelenleri sıralayalım: Gövdesi olan bir zürafa, ayakları gözüken tombul çocuk, ağaçların yalnızca gövdeleri gibi. Hikayede de yönlendiren, doğru yolu gösteren bir ebeveyn, her şeyin olması gerektiği gibi olan bir okul, bahçeli evler, parklardaki oyuncaklar henüz dolmamış…

İşte size tam takır bir çocuk kitabı…

Bir düşünün! Her zaman mutlu mudur çocuklar? Her çocuk arkadaşlarıyla top oynamış, öğretmeninden aferin, ailesinden karne hediyesi almış, sabah kahvaltısını okula gitmeden evde yapıp okul servisine koştur koştur mu gitmiştir? Beden eğitimi dersinde 11’li futbol takımı arasına girebilmiş, evcilikte ebeveyn rolünü kapabilmiş, resim dersinde 32’li pastel boyasını kendisiyle paylaşmış bir arkadaşı olmuş mudur? Okuldan eve dönerken mahalleli çocuklarla koşu yarışı yapmış mıdır? 

Evet, hepimiz bizi mutlu edecek bir hayatı inşa etme çabası içerisindeyiz. Bu yolda ilerlerken doğal olarak karşımıza engeller çıkar. Bu engeller hayatımızın her döneminde olduğu gibi çocukluk döneminde de karşımıza çıkabilir.  Çocukların sorunlarına yönelik konular bizim çocuk edebiyatımızda her zaman korkulan, görmezden gelinen, kabullenilmeyen “o kitaplar” raflarda kalıyor, çoğunlukla editörden bile geçemiyor. Ortada kalan ise toz pembe çocuk kitapları… Özellikle okul öncesini düşünürsek, eyvah!

Uzun, ince bir çizgi üzerinde ilerleyen hayatlarımız yoktur. 

Her çocuk kadar farklı hayat vardır bu dünyada.  Bazı çocuklar sesini bulmakta zorlanabilir ve kendini kitaplarda göremeyebilir. Çünkü hep “o” çocuk işlenir çocuk kitaplarında. Norm dışı konuların kitaplarda işlenmemesi çocuğun kendini bu dünyada daha zor anlamlandırmasına yol açabilir.

  Suspus ve Gümbür Gümbür , çocuk kitaplarında ne alışkın olduğumuz resimleri  sahip ne de alışkın olduğumuz hayatları anlatıyor. Suspus, kalabalık içinde sessizce saklanan, içe dönük bir kız çocuğunun hikayesi. Kitap içi illüstrasyonlarda kullanılan yoğun siyah tonlar çocuğun iç dünyasını perdelerini aralıyor. Sayfalarda yüzündeki maskeyi kendini gizlemek için değil, iç sesini duymak için kullanırken bir yandan gözümüz  onun yanında olacak  dostunu, yoldaşını arıyor. 

‘Acaba nasıl konuşmalıyım? Nasıl görünüyorum?’

Birçok sayfada karşımıza kuzgun çıkar. O sayfadan bu sayfaya doğru savrulmuş kayıp ruhların melankolisini taşırken kitap boyu bize ölümü çağrıştırır. Mitolojide yaşamla ölüm arasında arabulucu olarak işlenen kargagil ailesinden kuzgun, karakterimizin duygu durumunu da yansıtır.

Çocuk kimi zaman uzaklaşır herkesten kimi zaman siyah kadife pelerini kuşanıp kuzgun gibi havada süzülür. Özgürleşme ve uçma hissinin verdiği keyif onu baştan çıkarır. Kitaplarda bulur her canlının da onun bir parçası olduğunu. O kadar da küçük ve farklı olmadığını keşfeder. Sesini duyurduğunda yaratacağı şehirleri hayal eder, sesini duyurabileceği bir gelecek bekler. Kitabı bembeyaz bir sayfada “Ama gün gelecek ışıl ışıl bir gürültü koparacağım.” cümlesiyle kapatır. 

Kapattığı gibi  Gümbür Gümbür kitabında kızımızın ışıl ışıl gürültüsünü koparmış halini görürüz. Artık maskesini çıkarmıştır! Onu herkesle aynılaştıran maskeye ihtiyaç duymayan, hayatın ışığına sarılan bir birey vardır karşımızda. Nesne konumunda olduğu hayatta artık bir öznedir.

Uçurtması ona dostunu, yoldaşını getirir. Sayfalar boyu denizleri, adaları arşınlayan iki dostun sesi gümbür gümbürdür artık.

‘Seninle özgür hissediyorum kendimi. Seninle gümbür gümbür çıkıyor sesim’

Yoldaşlığın bağı sarsılmazdır. Aynı yolda olmanın verdiği sorumluluk, sevgi, özgüven, cesaret… Kitapta birbirlerinin farklılıklarını kucaklayan, sıcacık bir dostluk hayata yeni bir pencereden bakmalarını sağlar.

“Biliyoruz renklerin solup gidebileceğini ve ışığın boğulabileceğini, köklerimiz engebeli toprağımızdan söküldüğünde.”

Zordur değişmek, değişime adım atmak, harekete geçmek. Her koşulda ayakta durabilmek, kararlılıkla yürüyebilmek. Yalnız değil dostuyla aşar bu süreci kahramanımız. Birbirini ileri çekmenin, tamamlamanın verdiği güvenle bu yollardan birlikte geçerler.

Kitapların yazarı ve çizeri David Ouimet, şiirsel dili ve uyumlu illüstrasyon ile bizlere gösteriyor ki hepimiz benzer gözüken farklı hayatlar yaşasak da bu yol birlikte yürüyünce, birbirimize yoldaşlık yaptıkça güzel, sesimiz birlikte olunca gümbür gümbür.

Düşünelim,

Birlikte sesimizin daha gür olduğunun farkında değil misin?

NOTLAR

1- Kitapların özgün isimleri:  I Go Quiet (Suspus) ve I  Get Loud (Gümbür Gümbür)

Çeviri: Seda Ersavcı

Kapak ve sayfa uygulama: Rüveyda Kul

Yayın Yönetmeni: Burcu Aktaş

2- David Ouimet, sokak sanatı, film, müzik ile uğraşmanın yanı sıra çocuk kitapları yazan ve resimleyen New York merkezli bir sanatçıdır.

3- Ek okuma önerisi: Çocukları Sorunlardan Uzak Tutmak Sorunu Yok Eder Mi?, Necdet Neydim, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Ekim 2021

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top