Resimli Kitaplarda Ölüm ve Ölmek

Manuela Volz

Ölüm diyor ki: “Sen hayatı sevmek için dünyaya geldin.”

Wolf Erlbruch, Büyük Soru (2004) kitabından alıntıdır.

Ölüm ve yas zamanlarında çocuklara nasıl yardım edileceği, korku ya da travmaya neden olmadan durumu açıklama ve çocuklara nasıl teselli sunulacağı sorusu muhtemelen çoğu toplumda tartışılmaktadır. Bu konuyu ele almak zordur çünkü sevdiklerinin ölümü ve ölmesi ilgili doğrudan kişisel deneyimler (en azından Batı kültür alanında) giderek azalmaktadır. Bu da artan yaşam beklentisi ve ölümün ileri yaşlara kadar önüne geçildiğinin varsayılması ve özelleştirme, kurumlaşma ve böylece ölmenin ve ölü bedenle sürecin geniş çapta görünmez hâle getirilmesi ile ilişkilidir (Reinhardt ve Weber, 2008: 55). Yeni Çağ’a kadar ölmek, halka açık bir törendi. Ölen kişiye son nefesine kadar eşlik edilirdi ve ölen kişi orada bulunan herkese veda ederdi (Hopp, 2015: 143). Ölme sürecinin temel özelliği, “dramatik bir karakter olmadan, aşırı duygusal bir hareket olmadan, sadece törensel bir şekilde topluma entegre edilmiş ve korkusuzca gerçekleşen basitlik ve doğallıktı” (a.g.e.). Günümüzde ise insanlar nadiren aile ve arkadaş çevreleri gibi tanıdık bir ortamda vefat ederler. Bunun yerine daha çok bakım evleri veya hastaneler gibi kuruluşlarda hayatları son bulur. Ayrıca cenaze işlemleri de bir kurum tarafından yürütülür. Bu nedenle, özellikle bir çocuk veya genç, genellikle sevdiği birine alışılmış bir ortamda veda etme fırsatına sahip olmaz. Çoğu zaman çocukların (yabancı) ölümle doğrudan karşılaşmalarından kaçınmasının istenilmesinden dolayı bilinçli olarak defnetme sürecinden uzak tutulmaktadırlar. Ölüm ile başa çıkmayı öğrenmek giderek azalmaktadır (Reinhardt ve Weber, 2008: 55 vd.).

Çocuklar henüz ölmeyi ve ölümü tam olarak anlamasalar da genç yaşta sevdikleri bir insanın, sevilen bir hayvanın veya bir aile üyesinin kaybını deneyimleyebilirler. Bu da onlar için ölümle ilgili soruları gündeme getirir (a.g.e., s. 56). Bu nedenle çocukların üzüntüsünde ve korkusunda yanlarında durmak, hepimizi ilgilendiren ve er ya da geç hepimizin karşı karşıya kalacağı bu zor konuya karşı tabuların yıkılmasında önem taşımaktadır. Resimli kitaplar (aynı zamanda yetişkinler için de) bu konuyu çocuklarla birlikte ele almak, bu zor zamanlarda biraz teselli ve umut bulmak için yararlı bir araç olabilir.

Çocuk ve gençlik edebiyatında ölüm konusuyla ilgili bilimsel tartışma, Almanca konuşulan ülkelerde ancak 1980’lerde başlar. Hopp ise gençlik edebiyatı araştırmalarının bu konuyu bugüne kadar ölçülü bir şekilde ele aldığına işaret etmektedir (Hopp, 2015: 41 vd.). Bu konuyu çocuk dostu bir şekilde ele alan ilk çocuk kitaplarından biri ise Elfie Donnelly’nin 1978’de Alman Gençlik Kitabı Ödülü’ne layık görülen Servus Opa, sagte ich leise [“Merhaba Dede” Dedim Sessizce] (1977) adlı kitabıdır. Jürinin gerekçesine göre çocuk romanı sayesinde, “yaşam ve ölümün birbirine ait olduğunun farkına varılır. Buna ek olarak roman, kuşakların sorunlarını çözmenin anahtarını ortaya koymaktadır. Bu anahtar, öteki ile ilgilenmeye, onu kabul etmeye hazır olmaktır” (Arbeitskreis Jugendliteratur [Gençlik Edebiyatı Çalışma Grubu]). “Çünkü çocuk edebiyatındaki ölüm, jüriye göre şimdiye kadar bastırılmış, en iyi şekilde tanımlanmış, çoğunlukla reddedilmiş, […] tabu bir sorundur” (Hopp, 2015: 42).

Almanca kitap piyasasında artık ölüm, ölmek ve yas konularını ele alan, çocukların empatik bir şekilde onlarla yüzleşmelerini sağlayan, çözüm ve baş etme yöntemleri sunan birkaç çocuk kitabı bulunmaktadır.[1] Türk çocuk kitapları piyasasında da ölüm ve veda ile ilgili çevirisi yapılmış kitaplar bulunmaktadır. Çeviri bu açıdan yenilikçi bir işleve sahiptir (Lefevere 1992: vii). Bu sayede hedef dildeki yeni edebî türler ve konular edebî çoğul dizge kuramına entegre edilebilir (bkz. Çoğul Dizge Kuramı, Even-Zohar, 1990). Bunun bilinen bir örneği Tanzimat Dönemi’nin (1839-1876) modernleşme hareketidir. Osmanlı İmparatorluğu’nda Batı ile siyasî ve kültürel yakınlaşmanın bir parçası olarak ilk edebî çeviriler, örneğin Fransızcadan (1859) Batı şiiri, felsefî diyalog ve roman gibi yeni bir edebî türü temsil eden ilk çeviriler gerçekleştirilmiştir (Berk, 2006: 2). Çeviri ile ölüm ve ölmek konulu çocuk kitapları da Türk çocuk edebiyatı sistemine dahil edilmiştir. İlklerden biri olarak Peter Härtling’in İhtiyar John (1994, Afa Yayınları) adlı kitabı gösterilebilir. Bunu Wolf Erlbruch’un Ördek, Ölüm ve Lale (2009, İletişim Yayınları) ve Elfie Donnely’in Ağlamak Güzeldir (2010, Çizmeli Kedi) adlı kitap çevirileri takip eder. Konuyla ilgili bulduğum tüm başlıklar, yerel çocuk edebiyatı kitaplarında bu konuyu ele almanın hâlâ zor olduğunu gösteren çevirilerdir. Buna ek olarak çevrilen kitapların bir kısmı kitap piyasasında satılmakta ve sadece ikinci el olarak bulunmaktadır. Bu durum, bu kitaplara olan erişimi daha da zorlaştırmaktadır.

Bu çalışmada, iki resimli kitap; ölüm ve ölüm sürecinin nasıl yansıtıldığı, ölümden sonraki yaşamın nasıl aktarıldığı, hangi çözüm ve baş etme yöntemlerinin sunulduğu konusunda incelenecektir. Resimli kitaplar olarak Wolf Erlbruch’un Ördek, Ölüm ve Lale (2007) ve Antje Damm’ın Füchslein in der Kiste [Kutudaki Tilkicik] (2020) adlı eserler analiz edilecektir.

4 yaş ve üstü çocuklar için önerilen Ördek, Ölüm ve Lale adlı kitap, bir gün birinin onu sessizce takip ettiğini fark eden bir ördeği konu almaktadır. Onun peşinden gelen ölümdür, ördek ve ölüm konuşmaya başlar. Bu sırada ölüm, kendisinin değil hastalık veya kazaların suçlu olduğunu açıklar. Ördek, ölümü aslında çok cana yakın bulduğunu fark eder ve arkadaş olurlar (bkz. Leinweber, 2017). Ölüm, ördeğe birkaç hafta eşlik eder. Bu süre zarfında ölüm hakkında konuşurlar ve beraber vakit geçirirler. Birlikte gölete giderler ve bir ağaç dalına otururlar. Bir gün ördek üşür ve ölümden onu ısıtmasını rica eder, bunun üzerine huzur içinde uyuyakalır ve ölür (bkz. Reinhardt & Weber, 2008: 59).

Füchslein in der Kiste [Kutudaki Tilkicik] kitabında bir tilki ormana gelir ve yanında domates çorbaları kavanozları ile dolu bir kutu taşır. Eti artık yiyemiyordur çünkü bunun için çok yaşlıdır. Önce tavşanlar ondan korkar ama sonra arkadaş olurlar. O, onlara hayat hikayelerini ve deneyimlerini anlatır ve nasıl sessizce sokulacaklarını öğretir. Tilki ölene kadar tavşanlar ona eşlik eder. Gece nöbeti tutup vedalaşırlar ve onu defnederler. Ancak tilki, onların anılarında daima yaşar (bkz. Leinweber, 2020).

Ölüm ve Ölüm Sürecinin Yansıtılması

Ördek, Ölüm ve Lale adlı resimli kitapta ölüm, iskelet gibi giyinmiş ve baş kısmı bir kafatası şeklinde kişileştirilerek yansıtılmaktadır. Genellikle elinde kırmızı bir lale bulunur, bunu ördek öldüğünde karnına bırakır. Lale, ayrıca yaşamın bir sembolüdür (Reinhardt & Weber, 2008: 61). Burada ölüm korkutucu veya tehlikeli olarak yansıtılmaz. Ölüm, yaşamın bir arkadaşıdır, onu fark etmesek bile her zaman yanımızdadır. Bu nedenle yaşamın bir parçası olarak tanımlanmaktadır. Ölüm, güler yüzlü ve kısmen sevgi dolu olarak yansıtılır. Ancak ördeğin ölüm nedeni burada açıklanmamaktadır. Hasta ve/veya yaşlı olup olmadığı bilinmemektedir. Çoğu çocuk kitaplarında sadece yaşlı insanlar veya yaşlı hayvanlar ölür. Çeşitli bedensel işlev sorunlarının ya da hastalıkların nedeni yaşlanmaya ya da yaşlı olmaya dayandırılır. Bu durum, Batı kültür bölgesindeki yüksek yaşam beklentisi ve nispeten düşük ölüm oranıyla ilişkilidir (a.g.e., s. 62 vd.). Bu şekilde yaşlılık ölümü, en muhtemel ve çocukların kendileri için daha az tehlikeli veya korkutucu gördükleri bir ölüm çeşididir, çünkü buna algıladıklarında henüz küçük yaştadırlar.

Füchslein in der Kiste [Kutudaki Tilkicik] kitabında ölüm kişileştirilmemiştir. Ona Ördek, Ölüm ve Lale kitabında olduğu gibi özellikler yüklenmemektedir. Sadece çevredeki nesneler, yani ormandaki mezar taşları ve tabutu temsil eden tilkinin sandığı, ölümün var olduğunu gösterir. Fakat resimlerdeki çevre sakinleştirici ve doğa ile uyum içinde görünür. Tilkinin ölüm nedeni yaşıdır. Kendisini çok yorgun hisseder, artık dişleri yoktur ve yakında buradan ayrılacağını bilir.

Her iki kitapta da ölüm süreci, ölenlerin alışılmış ortamında gerçekleşir ve güvenilir kişiler, daha doğrusu arkadaşlar (tavşanlar), veya güvenilir ve duyarlı olan ölüm eşlik eder. Tilki, yakında buradan ayrılacağını fark eder. Bir akşam arkadaşlarına veda eder, kutusuna girer ve ölür. Ördek bir gece üşür ve ölüm tarafından ısıtılır, sonra nefes almayı bırakır ve ölür. Yaklaşan ölümle ilgili korku veya acı gibi duygular ele alınmaz. Bunun yanı sıra daha güzel bir yere gitmek (tilki için), daha doğrusu bilincinde olmadan güzel yerleri kaçırmak (gölet gibi) zorunda olmadığımızı fark etmek için bir dayanak bulunur. Çünkü siz artık orada olmadığınızda (ördek için) onlar da artık orada olmayacaklardır. Bu şekilde ölmek, huzurlu bir uykuya dalış olarak aktarılır. Füchslein in der Kiste [Kutudaki Tilkicik] kitabında geleneksel bir ölüm ritüeli yansıtılır. Tavşanlar bütün gece ölü tilkinin yanında otururlar ve gece nöbeti tutarlar. Ertesi sabah bir çukur kazıp tilkiyi defnederler. Ardından bir veda şarkısı söylerler. Bu yansıtma, daha önce bahsedilen, modern zamana kadar yaygın olan aile ve arkadaşlar topluluğunda veda töreni ile ölüm ritüellerine çok yakındır ve teselli edici bir etkiye sahiptir.

Ölümden Sonraki Sürecin Yansıtılması

Ördek, Ölüm ve Lale kitabında ördek ile ölüm, ölümden sonraki yaşamın nasıl olabileceği hakkında konuşurlar. Bu sırada cennet ve cehennem kavramlarına ilişkin düşünceler dile getirilir fakat bu kavramlar onaylanmaz veya çürütülmez. Ördek, soydaşlarının cennet hakkındaki görüşlerini anlatır. Buna göre bir melek olarak bir bulutun üzerinde oturulduğunu ve yeryüzüne bakıldığını söyler. Fakat aynı zamanda cehennemden bahseden ördekleri de anlatır. Cehennem, iyi olunmadığı zaman kızartılabilecekleri bir yerdir. Ölüm, ördeğin düşüncelerini eğlenceli bulur. “Her şey mümkündür.” der. Ölüm sonrası hakkındaki soru ise açık kalır.

Füchslein in der Kiste [Kutudaki Tilkicik] kitabında ölüm sonrasından çok kısa söz edilir. Tilki, gittiği yeri bilmediğini ama bu yerin kesinlikle güzel bir yer olacağını söyler. Ayrıca tavşanların onu düşünmesi gerektiğini söyler, böylece (ölümden sonra) yalnız kalmayacağını düşünür. Bununla birlikte ölümden önceki yaşam ve ölümden sonraki yaşam arasındaki bağlantının hatırlama yoluyla mümkün olduğu fikri aktarılır. Ölümden sonraki yaşam hakkında konuşulan belirsizlik, Batı kültüründen incelenen çeşitli resimli kitapların bir niteliğidir. Bu kitapların birçoğunda ölümden sonraki yaşama dair somut yansıtmalardan kaçınılmıştır. “Ölümden sonraki yaşama dair işaretler, daha doğrusu ölümden sonra yaşamın devam etmesi, kitaplarda çok az yer alır ve belirsizliğini korur.” (Reinhardt & Weber, 2008: 71).

Çözüm ve Baş Etme Yöntemleri

Ördek, Ölüm ve Lale kitabında ölüm kişileştirilmiş biçimde gösterilir ve bu nedenle öykünün merkezi unsurudur. Ölüm ve ölüm süreci merkezde yer alır. Bu noktada sevilen birinin ölümünden sonra yakınları için çözüm ve baş etme yöntemleri sunulmamaktadır.

Füchslein in der Kiste [Kutudaki Tilkicik] kitabında ise ölen kişiyi hatırlama unsuru, merkezdeki baş etme yöntemi olarak adlandırılmalıdır. Buradaki teselli edici anılar, tilkinin onlara anlattığı ve tavşanların onu çok özlediklerinde anımsayacakları hikayeler ile ilişkilidir. Domates çorbası yemek gibi ortak aktiviteleri tekrar etmek de teselli edici olarak gösterilmektedir. Kitabın sonunda “Bu her zaman yardımcı oldu!” ifadesi kullanılır. Kitabın akışında aynı zamanda kuşaklar arasındaki aktarım unsurunun önemine de işaret edilir. Tilki; açlık ve tehlike, aynı zamanda yaşamın sevinçleri hakkındaki deneyimlerini anlatır ve bilgisini genç nesle aktarır. Tilki, tavşanlara nasıl sessizce sokulacaklarını öğretir ve böylece şimdi ve gelecekte bu becerinin aktarılması devam eder. Dolayısıyla ölen kişiden bir beceri öğrenmek ve ölümünden sonra bu becerinin topluluğa kazandırılması, bir baş etme yöntemi olarak görülebilir.

Sonuç

Ölüm ve ölümle ilgili çocuk kitapları az bulunur ve bu nedenle çok değerlidirler. Bu kitaplarda; ölüm, ölmek ve yas ile empatik ve teselli edici bir şekilde başa çıkmak, yas ve korkularında çocuklara yardım etmek, umut vermek için çeşitli şekillerde girişimlerde bulunulur. İncelenen resimli kitaplarda görüldüğü üzere ölüm bazen kişileştirilmiş biçimde yansıtılır, bazen ise sadece var olur ve görünmezdir. O, hissedilebilir. İncelenen kitaplarda ölüm süreçleri çok kısa ele alınır, ölen kişinin duyguları veya korkuları neredeyse hiç ele alınmaz. Burada ölüm huzurlu ve acısız bir uykuya dalış olarak yansıtılır. Füchslein in der Kiste [Kutudaki Tilkicik] kitabında ölüm süreci, geleneksel ritüel olan vedalaşma ve gece nöbetinin ardından defnetme süreci tilkinin arkadaşları ile yansıtılır.

Her iki kitapta da ölüm sonrası hakkındaki düşünceler çok belirsizdir. Çeşitli olasılıklar ele alınır. Melekler, cennet ve cehennem kavramları Ördek, Öüm ve Lale kitabında düşünülmüştür ancak bunlardan hiçbir onaylanmaz veya çürütülmez. Tilki ise “güzel” bir yere gideceğine inanır. Ölümden sonraki yaşam hakkında beklentiler Hıristiyan/dinî beklentiler ile uyumludur. Ancak somut bir tasarımdan vazgeçerler ve ölümden sonra bir yaşamın olup olmadığı sorusunu açık bırakırlar.

Çözüm ve baş etme yöntemleri konusunda sadece Füchslein in der Kiste [Kutudaki Tilkicik] kitabında yöntemler önerilmektedir. Örneğin, anı yönteminde ölen kişilerin hikayeleri anlatılır ve birlikte gerçekleştirilen aktiviteler tekrarlanır. Fakat aynı zamanda nesiller arasındaki bağının önemine, bilgi ve becerilerin genç nesillere aktarılmasına da değinilir. Bir diğer önemli yöntem burada gösterildiği gibi, aile ve arkadaşlarının yanında ölen kişiye veda etme ritüelidir. Ölen kişinin yanında kalmak ve daha sonra topluluk tarafından defnedilmesi, teselli edici bir süreç olarak kabul edilebilir.

Böyle harika kitapların olması çocuklar için bir nimettir. Sadece, ebeveynlerin bunları çocuklarıyla birlikte okumaya cesaret etmesi gerekir. Elbette, ölümle ve ölmekle yüzleşmek acı verici bir süreçtir ancak bunu yapmamak çok daha acı verir.

Kaynakça

Arbeitskreis Jugendliteratur (o.J.): https://www.jugendliteratur.org/buch/servus-opa-sagte-ich-leise-1732 [20.07.2022].

Berk, Özlem (2006) ‘Translating the “West”: The Position of Translated Western Literature within the Turkish Literary Polysystem’ in Rilune, Revue des Littératures Européennes (çevrimiçi), 1-18. http://rilune.org/images/mono4/4_Berk.pdf [21.07.2022].

Damm, Antje (2020) Füchslein in der Kiste, Frankfurt am Main: Moritz Yayınevi.

Erlbruch, Wolf (2007) Ente, Tod und Tulpe. Münih: Antje Kunstmann Yayınevi.

Even-Zohar, Itamar (1990) ‘Polysystem Studies’ in Poetics Today, 11/1, 9-26.

Hopp, Margarete (2015) Sterben, Tod und Trauer im Bilderbuch seit 1945. Reihe: Kinder- und Jugendkultur, -literatur und -medien, Band 100. Berlin: Peter Lang.

Lefevere, André (1992) Translation, Rewriting and the Manipulation of Literary Fame. London, New York: Routledge.

Leinweber, Martina (2017) Ente, Tod und Tulpe (çevrimiçi) https://buchwegweiser.com/ente-tod-und-tulpe/ [21.07.2022].

Leinweber, Martina (2020) Füchslein in der Kiste (çevrimiçi) https://buchwegweiser.com/fuechslein-in-der-kiste/ [21.07.2022].

Reinhardt, Jan D. & Weber, Simone (2008) ‚Die Todes- und Sterbethematik in Kinderbilderbüchern für die Altersklasse bis 5 Jahre‘ in Psychologie und Gesellschaftskritik, 32 (2/3), 55-77.

Almancadan Türkçeye Çeviren: Alper Akbay

  1. Peter Härtling’in İhtiyar John (1981), Susan Varley’in Leb wohl, lieber Dachs [Elveda Sevgili Porsuk] (1984), Glenn Ringtved’in Warum, lieber Tod …? [Neden Sevgili Ölüm …?] (2001), Hermann Schulz’un Die schlaue Mama Sambona [Akıllı Anne Sambona] (2007) veya Wolf Erlbruch’un Ördek, Ölüm ve Lale (2007) adlı kitapları buna örnek olarak gösterilebilmektedir.
Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top