Réka Dankó-Kovács
Avusturyalı yazar Renate Welsh, önceki dönemlere ait masallara özgü çocukların dünyasındaki idilleri çözümleyerek ve sosyal etkileri yazmaya başlayarak, 70’li yıllarda çocuk ve gençlik edebiyatı alanında esaslı dönüşüm sağlayan yazarların önemli temsilcilerinden biri olmuştur. Yazar, Geschichten Hinter den Geschichten [Hikâyelerin Ardındaki Hikâyeler] başlıklı otobiyografik yapıtında, yeni edebiyatın nasıl olması gerektiğini şu sözlerle açıklar: “Edebiyat gerçekçi olamaz; ancak inandırıcı olabilir, olmak zorundadır. Böylece gerçek olanı daha somut hale getirilebilir ve ona olasılıklarla ilgili yeni bir boyut kazandırabilir.”[1] Bu yeni akıma ait yapıtlarda okuru birlikte düşünmeye ve konuşmaya teşvik eden açıklayıcı ve sorunlara yönelen konular ön plana alınmıştır.
Renate Welsh, çocuklara yazdığı kadar yetişkinlere de yazarak kitaplarıyla dünyayı daha yaşanabilir hale getirmeyi umut etmektedir. Ona göre “dilsel dünyalar, gerçek dünyayı şekillendirmeye ve dönüştürmeye yardımcı olabilir.”[2] Welsh’in gerçekçi hikâyeleri keskin gözlemlerinden ve empatiyle dinlediklerinden doğmuştur. Welsh, Ich habe zu hören gelernt[3] [Dinlemeyi öğrendim] başlıklı röportajında hızla akıp giden dünyamızda dinlemenin önemine dikkat çeker. Welsh, her zaman güçsüz olanların yanında durur; buna çocuklar dahildir. Çocuklar henüz kendileri adına konuşamazlar. Bu nedenle yazarın amacı, çocukların sesi olmak ve kendi eylemlerini gerçekleştirebilmeleri için onlara cesaret vermektir.
Renate Welsh’e ait kitapların çoğunda ana karakterler genç kızlar veya kadınlardır. Bu zengin yelpazeden birçok yapıt ele alınabilir ve yapıtlardaki genç kız ve kadın figürleri farklı açılardan incelenebilirdi. Bu çalışmada, yapıtlara feminist bakış açısıyla yaklaşılmamış ve erkek-kadın karşıtlığından hareket edilmemiştir. Ayrıca genelleme yapmaktan kaçınılmıştır. İnceleme yöntemi seçiminde özellikle modern çocuk ve gençlik edebiyatı konularına odaklanılmıştır. Bu nedenle ergenlerin temel sorunlarını, bir başka ifadeyle ergenlerin kimlik arayışlarını incelemeye karar verilmiştir. Böylece Welsh’in, bu sorunsalı içeren ve kimliğin geliştirilmesi ve savunulmasını ele alan yapıtlarına dikkat çekilecektir.
Kimlik inşası, ergenlik döneminin gelişme evresinin önemli hedeflerinden biridir. Günümüzde kişinin kendi kimliğini araması, gelişme sürecinde ergenleri yakından ilgilendiren “Aslında ben kimim?” sorusuyla ön plana çıkar. Ancak kimlik geliştirme süreci, ergenin yetişkinler dünyasına girmesiyle tamamlanmış olmaz. Bu makalede, tam da kimlik geliştirme sürecinin ömür boyu süren bir süreç olduğu savı ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Ego kimliği veya kişisel kimlik, beden, bilinç ve içeriden dışarıya değil dışarıdan içeriye doğru gelişen toplumun kesişim noktasında yer alır.[4] Renate Welsh’in yapıtlarında yer alan ana kahramanlar, başta hayatın içinde olmak üzere özel hayatlarında, toplumda ve iş hayatlarında yerlerini ararlar. Bu kahramanlar kendilerini çıkış yolu aradıkları bir kriz ortamında bulurlar. Bu süreçte ergenlerin hem ebeveynleriyle, hem diğer yetişkinlerle, hem de akranlarıyla olan ilişkileri büyük önem taşır. Böylece kimlik arayışı konusu aile ve okul hayatıyla bütünleşir ve tüm kuşakları etkiler. Renate Welsh yapıtlarında sorunlar ve sorular için hazır çözümler veya cevaplar sunmaz, aksine soru sormak için cesaret verir.
Genç kız ve kadın figürlerinin kimlik inşası perspektifinden yola çıkarak yapacağımız çözümleme için üç yapıt seçilmiştir. Bunlar temel sorunsalımız dışında aslında başka konulara da dokunan Zwischenwände [Paravanlar] (1978), Spinat auf Rädern [Tekerleklerin Üzerinde Ispanak] (1991) ve Besuch aus der Vergangenheit [Geçmişten Gelen Misafir] (1999) başlıklı yapıtlardır. Birinci yapıtta kimlik arayışı gündelik bir hikâyede yansıtılmıştır; ikinci yapıtta ise konu başka ülkede yaşamanın oluşturduğu yabancılık hissiyle genişletilmiştir ve üçüncü yapıtta geçmişle hesaplaşma sorunu gündeme getirilmiştir. Bu üç yapıt, üç farklı kuşaktaki kadınları ve kadınların kimlik arayışlarına ilişkin üç farklı yolu tanıtmaya imkân tanır. Yazar üç kuşak kadını, bir başka deyişle kız çocuklarını, annelerini ve büyükannelerini yapıtında ele alarak kimlik geliştirme sürecinin ömür boyu süren bir süreç olduğunu gösterir.
Yazarın odağında, yukarıda belirtilen yapıtlardaki Karla, Maria ve Lena tarafından temsil edilen GENÇ KIZLAR vardır. Genç kızlarının hepsi birbirinden farklı olsa da ortak noktaları, hepsinin kendini bir kriz ortamında bulmasıdır.
Zwischenwände[5] başlıklı yapıtta, ana kahraman olan Karla 16 yaşındadır ve teknik ressam olmak istediği halde bir çiçekçide çiçekçilik yapmayı öğrenmiştir. Mütevazı bir çevreden gelmektedir ve yazar verdiği bu örnekte, kendisiyle ve çevresiyle çatışan bireyin kimlik arayışıyla ilgili gündelik bir hikâye sunar. Bu durum, birçok kişinin onunla özdeşleşmesine imkan sağlar. Karla, kendisiyle barışık biri değildir ve başkalarıyla da gerçek bir iletişimi yoktur. Bu nedenle kendisiyle, diğerleriyle ve hayatın anlamıyla ilgili sorularını başkalarına yönlendiremez. Karla, aile içinde ve çiçekçide olduğu kadar, hayatın sahnelerini oluşturan kulüpte de kendini yalnız hisseder ve dokunulmaz dünyasına çekilir. Karla’nın kendine güvensizliği aile içindeki çatışmasının üstesinden gelmesini ve başkalarının sorunlarını alımlamasını da engeller. Diğer insanların düşündüğünden farklı olduğunu veya olabileceklerini deneyimlemesiyle onun da farklı, “henüz hiç tanımadığı” bir kişiliği olduğu düşüncesi belirir.[6]
Toplumsal süreçlerden oluşan ego kimliğinin temelleri arasında ötekilerin farklı olması durumu da yer alır. Renate Welsh’in de belirttiği gibi kimlik inşasında sadece “ben” değil, aynı zamanda karşı tarafı temsil eden “sen” de önemlidir. Yazar, kişinin kendi hislerinin yanı sıra başkaları tarafından algılanması gereken hislerinin önemini de savunur.
Karla, kendine güveni olmayan, kendini gösteremeyen ve kendi adına konuşamayan bir bireydir. Renate Welsh’in de ifade ettiği gibi “en kötü tutsaklıklardan biri”[7] olan suskunluk, Karla’nın etrafına bir duvar örülmesine neden olur. Kendi dilini geliştirme, kendisi ve başkaları için sorumluluk alma konusunda büyükannesi samimiyetiyle ve açık görüşlülüğüyle Karla’nın yanındadır. Böylece Karla, kendisini başkalarına karşı ifade etme konusunda ilk adımı atmayı başarır. Ailesine karşı da kendi isteklerini savunacak güce sahiptir. Artık çaresiz değildir ve sözünü geçirmeyi dener; tıpkı bu alıntıda ifade edildiği gibi: “Öfkesi adeta boğazına düğümlenmişti. Artık titremiyordu bile. ‘Hayır’, dedi.”[8] Karla, kimliğini geliştirme mücadelesinde her şeyin kendisine bağlı olduğunu öğrenir. Şimdiye kadar küçük dünyasının tehlikede olduğunu gördüğünde kaçmayı tercih etmiştir. Fakat artık şu sözleri söyler: “Bundan böyle kaçmayacağım.”[9] Hikâye, Karla’nın bu sözleriyle biter. Bizler okur olarak bu noktada Karla’nın sadece aldığı kararı anlar ve bunu gerçekleştirmesini umut ederiz.
Spinat auf Rädern[10] başlıklı yapıtta 10 yaşındaki kahraman Maria’nın kimlik arayışı, yabancılık sorunsalıyla genişletilmiştir. Maria, Romanya’dan Viyana’ya göç eden bir ailenin kızıdır. Alman kimliğinin bilincinde olan Maria, Viyana’da yeni bir anavatan edinme umudunu taşır. Romanya’da Alman olarak dışlanan Maria, Viyana’da Rumen olarak hakarete uğrar. Maria, Karla gibi kendine güvensiz değildir, ama dışlanmak bir kimlik krizine yol açar. Böylece Maria Türk arkadaşı Fasiye ile birlikte kendilerine şu soruyu sorar: “Kim olduğumu nasıl anlayacağım?”[11] Güçlü bir kişiliğe sahip olması bile dışlanma karşısında kendini geri çekme ve içe kapanma tutumlarını sergilemesine engel olmaz. Kendi isteğiyle kendini diğerlerinden soyutlayan ve yaşı büyük arkadaşı Paula Teyze, Maria’ya uyumun kişinin sadece kendi görevi olmadığını öğretir. Kimlik inşa sürecinde tüm taraflara, hem uyum sağlamaya çalışan hem de kabul eden taraflara önemli roller düşer. Maria gelişim sürecinde, yabancılık hissinin hiçbir zaman yok olmayacağını ama bunu verimli bir şekilde hayatıyla bütünleştirebileceğini anlar. Bir zamanlar Romanya’da yaşamış olan Maria artık yoktur, ama sadece Avusturya’ya ait bir Maria da belki hiçbir zaman olmayacaktır. Maria temkinli bir şekilde şunu söyler: “Geri dönmek istemiyorum. Yani, istiyorum ama dönemiyorum. Orası bir memleket gibi değil, ama burası da değil.”[12]
Maria Gabel bir makalesinde, yazarın bu yapıtla “kişiye özgü özellikleri koruma cesaretini”[13] vermeyi amaçladığını belirtir. Yazar hikâyeyi Maria’nın, bir göçmenin gözünden anlatır. Bu kişisel anlatım biçimi, bize yabancı olan dünyaya bir kapı arılar.
Besuch aus der Vergangenheit[14] başlıklı üçüncü yapıt çağdaş roman özelliklerini taşır. 14 yaşındaki ana kahraman Lena, hikâye boyunca çocukluk döneminin verdiği güven duygusundan yetişkinler dünyasının sorunlarına doğru geçiş yapar. Lena için sınır çizgisi, tarihle, kendisiyle, annesi ve büyükannesiyle hesaplaşmasına yol açan olay Nazi döneminde genç kız olarak Viyana’dan, şu an Lena’nın oturduğu evden sürülen Yahudi Bayan Greenburg ile karşılaşması olur.
Bu yapıtta Lena’yı iletişime açık ve eleştirel bakış açısına sahip bir kız olarak tanımaktayız. Ancak Bayan Greenburg’un ortaya çıkmasıyla Lena, güvensizlik duygusu hissetmeye başlar. Lena, tarihsel geçmişi sadece kitaplardan bilmekte ve artık geçmiş ile bugün arasındaki ilişkiyi anlamlandırmaya çalışmaktadır. Lena, Bayan Greenburg ile sohbetleri sayesinde tarihsel geçmişin genç kuşaklar için de önemli olduğunu anlar ve bugünün geçmişe bağlı olduğu düşüncesini savunmaya hazır olduğunu belirtir. Lena’nın kişiliği daha komplike hale gelmiştir; artık kendini diğer insanlarının yerine koyabilmekte, mevcut ırkçılığı ve dışlanma biçimlerini kesin bir şekilde algılayabilmekte ve kendisiyle de ilgili olan güncel siyasette yaşananlara tepki gösterebilmektedir. Lena, Bayan Greenburg’dan herhangi bir konuya önceden açıklık getirilmediği takdirde eski adaletsizliklerden yeni adaletsizlikleri doğacağını öğrenmiştir. Başkalarının eylemlerinin ardında yatan motivasyonu anlamaya çalışır ve belirli bir çizgide ilerleyen davranışları, hem annesinin hem de büyükannesinin önceki inançları üzerinde düşünmesine neden olur.
Yukarıda ele alınan yapıtlardaki genç kızların hikâyeleri farklı bağlamlarda geçmektedir. Hepsinin karakteri farklıdır ve kimlik arayışları çeşitli konularla aktarılmıştır. Yazarın görüşüne göre, hepsi karakter değişimine ve zenginleşmesine yol açan süreçte olumlu yönde gelişme gösterirler; ancak gelişim süreci tamamlanmış olmaz. Mahlte Dahrendorf’un da işaret ettiği gibi “Değiştirilebilen ve değiştirilmesi zorunlu olan şeyler vardır; ama bazı şeyler vardır ki, onların karşısında ancak kendinizi değiştirebilirsiniz…”[15]
Yazarın gücü, sıradan insanların gerçek gündelik hayatını yansıtmasında yatar. Böylece yazar, okurlara gerçekten özdeşleşme imkanları sunar.
ANNE kuşağı, tartışmadan o kadar olumlu bir şekilde çıkmaz. Yazar, bu kuşağa daha az özgürlük alanı sunar ve karakterleri ayrıntılı biçimde tanıtmaz. Bunu, Lena’nın annesinin adının Monika olması haricinde diğer annelerin isimlerinin dahi belirtilmemiş olmasından anlamak mümkündür. Üç kadın da, günümüzün koşullarına uygun olarak, bir işte çalışmaktadırlar. Ama hayatın iki alanını, evdeki ve işteki görevleri yerine getirmek kolay değildir. Bu nedenle anneler stres altındadırlar ve çocukların sorunlarıyla ilgilenecek durumda değillerdir. Çocukların içinde bulundukları kriz durumları, annelerin sorunları hep birlikte çözme yetisine sahip olmamasıyla bağlantılıdır. Çocuklar eski yöntemlere yönelip özgürlük ve dürüstlük çağrısında bulunurlar. Ancak yazarın amacı annelerdeki suçluluk unsurunu aramak değildir. Anneler de çocukları gibi toplumun bir kurbanıdır. Yazar değişimin köklerde başlayabileceğini, başka bir ifadeyle yetişkinlerin dünyasında, bu durumda annelerle gerçekleşmesi gerektiğini vurgular.[16]
Karla’nın ailesi geleneksel ve ataerkil düzene sahip bir ailedir. Anne çalışıyor olsa bile ailede babanın sözü geçmektedir. (Bu noktada yapıtın 1978 yılında kaleme alındığını belirtmekte fayda vardır.) Bu ailede, gerçekçi iletişim eksiktir ve herkes her şeyde suskunluklarını sürdürürler. Anne, kızını tanıdığını düşünür, ancak bu tanıma çok yüzeyseldir, dolayısıyla aslında kızıyla gerçekten ilgilenmiyordur. Annenin sadece genç kuşakla ilgili değil aynı zamanda yaşlı kuşakla da ilgili yanlış düşünceleri bulunur; örneğin büyükanneyi sevgisini göstermekte geciktiği için yargılar. Ancak tablo o kadar da karanlık değildir; hatta Karla’nın isyanını hazırlayan aslında annenin bağımsızlaşma çabası olmuştur. Anne, direksiyonun başına geçemeyeceğinin bilincinde olsa dahi kocası istemediği halde ehliyetini alır. Bu karar, bulunduğu durumun değişmesini arzuladığının ilk işaretidir ve “aslında çok farklı başlamalıydık”[17] düşüncesini görebilme ve bunu söyleyebilme yolundaki ilk adımdır. Birinci adımdan sonra başka adımların atılıp atılmayacağı açık değildir.
Maria’nın annesinin durumu, daha fazla beklentiyi yerine getirmek zorunda olduğu için daha da içinden çıkılmaz bir haldedir. Anne, kusursuz bir ev kadını ve özenli bir çalışan olarak görevlerinin dışında yeni ülkeye uyum sağlamanın sorunlarıyla da mücadele etmek zorundadır. Avusturya’da köklerini aramaya çalışan bir göçmen olarak, başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüne büyük önem verir. Görünüşe göre anne, mutlu ve halinden memnundur. Fakat kısa bir süre sonra sıcak aile ortamının arkasında, annenin sadece hafta sonları eve gelen adama mükemmel bir hizmet sunmasının yer aldığı ve günlük yaşantısının kendisini zorladığı gerçeği ön plana çıkar. Maria’nın suskunluğu ve geri çekilmesi, annesi tarafından değil komşuları Paula Teyze tarafından fark edilir. Anne, Paula Teyze’ye karşı başkalarından duyduklarıyla oluşan önyargılarından ancak onu yakından tanıdıktan sonra kurtulur. Paula Teyze ile arkadaşlıkları annenin hayatına da yeni bakış açıları katar. Anne, dış görünüşteki faktörlerin göz ardı edilebileceğini ve iç dengenin toplumun geleneklerinden daha önemli olduğunu öğrenir. Böylece anne, kızı Maria’yı ciddiye almaya başlar, ona karşı daha anlayışlı olur ve konuşmaya açık hale gelir. Böylece Maria, sevinçle “Benim yeni bir annem var”[18] diyebilmiştir. Ona göre bu yeni anne, önceki anneden çok daha mükemmeldir.
Bir başka anne tiplemesi, Lena’nın annesi tarafından sunulur. Kocasından ayrı yaşamaktadır; entelektüeldir, üniversite öğrenimini tamamlamıştır, önyargıları bulunmamaktadır ve yeterince öğrendiğine ve çaba verdiğine, dünyaya dair kafasındaki imgenin gerçek dünyayla örtüştüğüne inanmaktadır. Ancak buna rağmen tutarsız bir kişiliğe sahiptir. Hem inatçı annesinin hem de tepkisiz kızının eleştirilerine maruz kalır ve kendisi de onlara karşı eleştirel bir tutum sergiler. Anne, çocuk yetiştirme konusunda ilerici olduğunu düşünür, ancak buna rağmen kızı Lena ile samimi ve açık bir sohbet gerçekleştiremez. Bayan Greenburg ile karşılaşmaları anneye de birçok şeyi düşünmesi gerektiğini hatırlatır ve tarih hakkında yapılan konuşmalarla annenin de kimliği sarsılır. Bayan Greenburg “Belki de insan, suçluluk duygusuyla yüzleşmeden önce kim olduğunu bilmelidir”,[19] der. Anne “başkaları vicdan azabı çekmeli, ben değil”[20] düşüncesinden rollerin algılanmasına ve değişime olumlu bakmaya doğru evrilir. Hatta kocasıyla yeni bir başlangıç yapma düşüncesine sıcak bakar, çünkü üçünün de artık daha olgun ve daha bilgili olduklarını düşünmektedir.
Büyükanneler ve babalar, bu yapıtta BÜYÜKANNELER ve yaş almış diğer kadınlar genç kuşak için rol modellerdir. Onlar annelere karşın daha aklı başında, dürüst, üretkenlerdir ve ergenlerin iletişim kurabilecekleri önemli kişilerdir. Gözleri çocukların üzerindedir, çocuklara ayıracak zamanları vardır ve onları dinleyebilmektedirler.
Renate Welsh için büyükbabası, dinleme becerisini öğrendiği en önemli insandı. Welsh otobiyografik yapıtında “Büyük babamdan dinlemeyi öğrendim ve birinin beni dinleyebileceğine inandım”[21] demiştir. Bu satırlar, birbirinden farklı kuşaklar arasında olması gereken karşılıklı saygıya övgü olarak yorumlanabilir.
Yapıtta Karla’nın büyükannesi uzunca yer almıyor olsa da farklı bir figür olduğu tespit edilebilmektedir. İleri görüşlü ve alışılmamış biridir. Büyükannesinin bir erkek arkadaşı vardır ve onunla bir eve çıkmayı istemektedir. Karla bu noktada da kararsızdır; bu yaşta aşk yaşamayı eleştiren ailesinin yanında mı olmalıdır, yoksa büyükannesini desteklemeli midir? Büyükannesinin açık sözlülüğü ve yardımseverliği Karla’ya doğru yolu gösterir. Büyükannesinin yardımıyla Karla, karşısındakine doğru ilk adımı atmayı ve başkalarıyla arasında bulunan duvarı yıkmayı, bir başka deyişle onlara ulaşmayı başarır. Neredeyse 70 yaşında olan büyükannesi sadece geçmişi sorgulamamaktadır, aynı zamanda gelecek için hedefler belirlemekte, planlar yapmaktadır. Büyükanne hayatın içinde yeni yerini bulur. Böylece Karla onu örnek alabilecektir.
Spinat auf Rädern başlıklı yapıtta bir büyükanne yoktur, ama Maria ve annesinin kimlik inşasında önemli bir role sahip olan yaşlı bir komşu mevcuttur. Köyüne duyduğu özlemi hafifletmek için sebze bahçesi yapan ve bunu her gün bir bebek arabasında gezintiye çıkaran Paula Teyze’nin bu davranışları başkaları tarafından delilik gibi görülse de Paula Teyze, Maria’nın suskunluğunu ve güvensizliğini fark eden tek insandır. Paula Teyze dikkatli bilgeliğiyle, Maria’ya korkularıyla savaşmasına yardımcı olur. Paula Teyze’nin anlattığı hikâyelerde Maria, kendi durumunun farkına varır ve insanlar tarafından algılananların çoğu zaman yanlış olduğunu anlar. Paula Teyze yalnızlıktan neredeyse delirecek hale geldiğinde kimse bunu fark etmemiştir. Şimdi tam iç huzuruna eriştiği sırada ise diğer insanlar ona deli demeye başlamıştır. Uyum, her şeyiyle uyum sağlamak anlamına gelmemelidir. Ancak iki taraflı değişimler, karşılıklı olarak karakterlerin zenginleşmesini sağlar. Paula Teyze bu deneyimi yaşamıştır ve artık kendi düzenine göre yaşamını sürdürmektedir ve bu düzen başkaları tarafından da yavaş yavaş kabul görmektedir.
Besuch aus der Vergangenheit başlıklı yapıtta, büyükannenin yanı sıra ailenin bir üyesi olmayan yaşlı kadın Yahudi Bayan Greenburg’u da tanımaktayız. İki yaşlı kadının ana kahramanın hayatındaki rolü farklıdır. Büyükanne çok inandırıcı bir şekilde resmedilmiştir; bu, onun monologlarındaki suçluluk ve sorumluluk duygusuyla ilgili sorularından anlaşılmaktadır. Büyükanne, sürekli çalışmış ve hiçbir zaman hayatındaki doğrulardan şüphe etmemiş, tekdüze yaşamış olan bir kadındır. Onunla ilgili bu resim sürekli takılamayacak bir maskenin temsilidir. Bayan Greenburg’un ziyaretiyle, büyükannenin savaşa dair anıları ortaya çıkar. Büyükanne kimse tarafından suçlanmadığını düşünmekte, kendisini kurban olarak görmektedir. Ancak kendisi suçluluk duygusundan kurtulmak istemekte ve “bir noktada bitmek zorunda”[22] düşüncesiyle geçmişin unutulması gerektiğini savunmaktadır. Torunun kararlı tutumu, büyükanneyi kendi hayatı ve geçmişi hakkında düşünmeye ve farklı ölçütlerle yargılamaya iter. Büyükanne olumlu bir gelişim sürecinden geçer; uzun ve zorlu bir yolu geride bırakmış ve sonunda yaşananların geriye döndürülemeyeceğini öğrenmiştir.
Nazi döneminde sürgün edilen ve muhtemelen her şeyi unutmak isteyen diğer yaşlı kadın Yahudi Bayan Greenburg, köklerini Viyana’da bıraktığını ve bu durumu kendi içinde halletmesi gerektiğini hissetmektedir. Anlattığı hikâyelerle Lena’nın geçmişle ilgili düşüncelerini harekete geçirir; Lena’yı ciddiye alır, iki mantıklı insan olarak sohbet ederler, oysa Lena’nın ailesinde görmediği bir yaklaşımdır bu. Lena bu sohbetler sayesinde yetişkinler dünyasının sorunlarına nüfuz eder. Ayrıca Lena da sahip olduğu dinleme becerisiyle Bayan Greenburg’u geçmişi ile bugün arasındaki ilişkiyi sorgulamaya teşvik eder.
Bu yaşlı kadın imgeleri eski kuşağın kimliklerini kendileriyle ve çevreleriyle mücadeleleri sayesinde edindiklerini göstermektedir. Ancak onlar da hala “Aslında ben kimim?” veya “Kendimi hala değiştirebilir miyim?” gibi soruları sorabilecek durumlara düşebilmektedir. Bu örnekler değişim ve gelişim için hiçbir zaman geç olmadığını göstermektedir.
Bu makaleyle, çalışmanın temel hipotezini temsil eden kimlik inşa sürecinin hayat boyu süren bir süreç olduğu ve ergenlik döneminin sonlanmasıyla da bitmeyeceği yukarıda bahsedilen üç farklı kuşağa ait olan kadınlarla gösterilmeye çalışılmıştır. Renate Welsh, kimlik arayışının ve inşasının çeşitli aşamalarını ortaya koymakla birlikte bu yapıtlarıyla genç ve yaşlı kuşağın bir arada yaşamasının önemine dikkat çeker. Bu, tüm aile fertleri için çok değerlidir; biri diğerine yardım eder ve herkes bundan faydalanır.
Konuşmak ve dinlemek sadece kuşakları çok iyi anlamada değil, aynı zamanda kişinin kendisiyle ve çevresiyle olan hesaplaşmasını anlamasında da önemli bir konuma sahiptir. Çeşitli karakterlerin zayıf yönleri ve kaygılarının gerçekliğe yakın bir şekilde ortaya konulduğu bu yapıtlarda, sadece genç kuşak değil tüm kuşaklar özdeşleşme imkanı bulur. Hazır çözümler sunmayan Renate Welsh, ele alınan yapıtlarında okuru kendi fikirlerini anlayabilmeye, aktif olarak düşünmeye ve konuşmaya katılmaya teşvik eder.
Kaynakça
Birincil kaynaklar
Welsh, Renate, Besuch aus der Vergangenheit, Obelisk Yayınevi, Innsbruck, Viyana, 1999.
Welsh, Renate, Geschichten hinten den Geschichten. Innsbrucker Poetik-Vorlesung. yay. haz. Institut für Germanistik, Innsbruck 1995. = Innsbrucker Beiträge zur Kulturwissenschaft: Germanistische Reihe, özel sayı.
Welsh, Renate, Spinat auf Rädern, Obelisk Yayınevi, Innsbruck, Viyana, 1991.
Welsh, Renate, Zwischenwände oder Warum habe ich nie gefragt?, Jungbrunnen Yayınevi, Viyana, Münih, Verlag 1978.
İkincil kaynaklar
Dahrendorf, Malte, “Aufklärung und Kinderliteratur”, 1000 und 1 Buch, 1989, sayı: 1, s. 12-14.
Gebel, Maria, “Was will die Rumänin?”, Das Fremde und das Andere. Interpretationen und didaktische Analysen zeitgenössischer Kinder- und Jugendbücher, yay. haz. Petra Büker, Clemens Kammler, Juventa Yayınevi, Weinheim-Münih, 2003, s. 127-139.
Herren- Zehnder, Margrit, Anne-Marie Fröhlich ve Hans Ten Doornkaat, Renate Welsh ile Söyleşi: “Es ist nicht so schwer zu beschreiben wie die Verzweiflung. Und es ist nicht so schwer darzustellen wie eine Trotzdem-Hoffnung.” Jugendliteratur, 1991, sayı: 3-4, s. 14-20.
Josting, Petra, “Gedächtnisperspektiven auf den Holocaust”, Das Fremde und das Andere. Interpretationen und didaktische Analysen zeitgenössischer Kinder- und Jugendbücher, yay. haz. Petra Büker, Clemens Kammler, Juventa, Weinheim-Münih, 2003, s. 151-164.
Kampenhout, Marcel, “Jugendbuchautorin Renate Welsh: Ich habe zu hören gelernt”, D-Blatt, no. 18, 2002.
Marquard, Otto-Stierle, Karlheinz, Identität, Wilhelm Fink Yayınevi, Münih, 1979.
Sollat, Karin, “Ich kann dir keine Antworten geben, aber steh’ zu deinen Fragen. Österreichischer Würdigungspreis für Renate Welsh”, 1000 und 1 Buch, 1992, sayı: 3, s. 31- 40.
Urbanek, Andrea, “Renate Welsh”, Kinder- und Jugendliteratur, Ein Lexikon. yay. haz. Kurt Franz, Günter Lange, Franz-Josef Payrhuber, Corian Yayınevi, Meitingen, 1995-2003, s. 1-30.
Almancadan Türkçeye Çeviren: Enise Eryılmaz
Çeviri Editörü: Yeşim Tükel Kanra
Kaynak Metin: Réka Dankó-Kovács, “Mädchen- und Frauengestalten in den Werken von Renate Welsh”, Kinderliteratur im Frendsprachenunterricht, Trezor Kiadó, Budapeşte, 2004, s.53-61.
[1] Welsh, Renate, Geschichten hinter den Geschichten: Innsbrucker Beiträge zur Kulturwissenschaft, 1995, s. 14
[2] A.g.e. s. 9
[3] “Jugendbuchautorin Renate Welsh: Ich habe zu hören gelernt”, D-Blatt, no. 18, 2002
[4] Bunun için bkz.: Marquard, Otto, Karlheinz Stierle (yay. haz.), Identität, Wilhelm Fink Yayınevi, Münih, 1979
[5] Welsh, Renate, Zwischenwände, Jungbrunnen Yayınevi, Viyana, Münih, 1978
[6] Welsh, Renate, Zwischenwände, s. 84
[7] Renate Welsh ile gerçekleştirilen söyleşi için bkz.: Jugendliteratur, 1991, sayı: 3-4
[8] Welsh, Renate, Zwischenwände, s. 110
[9] A.g.e. s. 119
[10] Welsh, Renate, Spinat auf Rädern, Obelisk Yayınevi, Innsbruck, Viyana, 1991
[11] Welsh, Renate, Spinat auf Rädern, s. 39
[12] A.g.e. s. 101
[13] Gebel, Maria, “Was will die Rumänin?”, Das Fremde und das Andere, yay. haz. Petra Büker, Clemens Kammler. Juventa, Weinheim, Münih, 2003, s. 131
[14] Welsh, Renate, Besuch aus der Vergangenheit, Arena Taschenbuch, Würzburg, 2001
[15] Dahrendorf, Malte, “Aufklärung und Kinderliteratur”, 1000 und 1 Buch, 1989. sayı: 1, s. 14.
[16] Bunun için Renate Welsh’e bkz.: Geschichten hinter den Geschichten
[17] Welsh, Renate, Zwischenwände, s. 82
[18] Welsh, Renate, Spinat auf Rädern, s. 98
[19] Welsh, Renate, Besuch aus der Vergangenheit, s. 78
[20] A.g.e. s. 27
[21] Welsh, Renate, Geschichten hinter den Geschichten, s. 44
[22] Welsh, Renate, Besuch aus der Vergangenheit, s. 10