Yılbaşından bir gece önce şehrin sokakları cıvıl cıvıldı. Herkes aceleyle yılbaşı hediyelerini alıp soğuktan kaçarak evlerine varmaya çalışıyordu. Akşam olduğunda Anna sanki soğuktan buz tutmuş gibiydi. Güzel bir mutfağı ve dört odası olan bir evde tek başına yaşayan Anna, evine gelir gelmez panjurları indirmek için oturma odasına yöneldi. Bunu, her zaman ışıkları açmadan önce yapardı. Çünkü karşı apartmanda oturanların camları ince perdelerle örtülüydü ve bu sebeple komşularının onun dairesine bakmaları ihtimalinden hiç hoşlanmıyordu. Anna, rutin el hareketleriyle panjur kayışını çekip avucunun içinden kaydırdığı sırada bir ses geldi. Kahretsin! Panjur yukarıda kalmış ve tamamen sıkışmıştı.
Anna, dairesine bakılmasını engelleyecek perdelere sahip olmadığı için ışığı açmamaya karar verdi ve karanlıkta öylece oturup komşularını izlemeye başladı. Komşularının ise izlenip izlenmemeleri umurlarında bile değildi.
Büyük apartman binasının camdan cephesi, ışığı yanan daireleri adeta koskocaman bir oyuncak evine çevirmişti. Her katın mutfağı aynı yerde, üst üste ve oturma odası da hemen onun yanındaydı. Oturanlar, birkaç santimetre ötelerinde, hemen karşı duvarda farklı bir kişinin aynı zamanda aynı hareketleri yaptığından bihaberdi. Aralarından birçoğu ise yemek yedikleri sırada tek başınaydı. İşte, şurada yeni yıkanmış saçlarını havluya saran genç bir kadın. Diğer tarafta ise köpeği ile konuşan yaşlı bir kadın. Biraz yukarıda da yemek tabağının yanında gazetesi bulunan uzun saçlı genç bir adam.
Anna sanki oyuncak evindeki bebeklerini hareket ettiriyormuşcasına uzun saçlı adamı evinden alıp iki kat aşağıda oturan, saçları havluyla sarılı kadının evine bıraktığını hayal ediyor ve ikisini izlerken birbirlerine yakışacaklarını düşünüyordu.
Sonra nazikçe üçüncü kattaki yaşlı kadını ve köpeğini alıp beşinci katta bulaşıkları toplayan ve kadınla aynı yaşta olan adamın evine yerleştiren Anna, yavaş yavaş tek başına oturanları ikişer gruplar halinde birleştirip aileleri bir araya getirerek apartmanı yeniden düzenledi. Herkesi bir yerlere yerleştirdikten sonra dairelerin yarısının boşaldığını fark eden Anna, bu sayede yukarıdan dört katı sildi ve oraya gökyüzünü yerleştirerek ortasına altın renginde kocaman bir de ay koydu.
Anna, evinin aşağısındaki cadde her zaman arabalarla dolu olduğu için işten döndüğünde arabasını kaldırıma park etmek zorunda kalıyordu. Bu yüzden sabahları polis caddede devriye gezmeden önce erkenden kalkıp arabasını park ettiği yerden çıkartıyordu. Hala hayallerinde kaybolmuş bir şekilde Anna, oyun bebeklerinin arabaya ihtiyaç duymayacaklarını hayal etti. Çünkü oyun bebekleri artık birlikte yaşıyorlardı ve bu yüzden bu kadar çok arabaya da ihtiyaçları yoktu. Bu hayaliyle önce arabaların yarısını ortadan kaldırdı. Sonra boş olan her yere ilkbaharda beyaz çiçekler açan, sonbaharda ise kırmızı meyveler veren ağaçlarla dolu bir bahçe tasarladı.
Anna’nın evinin karşısındaki binada oturma odaları hep çam ağacı ile süslenmişti. Odalar, açık olan televizyonun ışığıyla farklı renklere bürünüyordu. Her kiracı kendisine ait bir buzdolabına ve bir ocağa sahipti. Ayrıca bir bulaşık makinesine, ampule ve müzik setine de. Anna, oyuncak evini yeniden düzenleyince bu kadar fazla eşyaya gerek olmadığını fark etti. Hem daha az eşya daha az enerji anlamına gelecekti. Tabii ya, küçük veya büyük pizza farketmeksizin pişerken fırın aynı derece ısınıyordu. Aynı zamanda televizyon tek kişi yerine iki kişi tarafından izlenildiğinde daha az elektriğe ihtiyaç olacaktı.
Bu sayede bu kişiler, elektriğin sadece yarısına ihtiyaç duyacaktı ve Anna, ülkenin nükleer santralle olan bağını ortadan kaldıracaktı. Bundan sonra tüm elektriyaktıklarındank, hidroelektrik santrallerinin baraj göllerinden sağlanacaktı. Ve böylece oyuncak bebeklerinin torunlarının torunlarına dek tehlike oluşturmayacak şekilde yenilebilir enerji elde edilebilecekti. Hepsi bununla sınırlı değildi! Kaloriferleri ısıtmak için de artık şu an üç kat daha az ısıtma yağı yakacaklardı çünkü evleri artık çok daha küçüktü. Böylece bacadan daha az hava kirliliği ve daha az iklime zarar veren karbondioksit yayılacaktı.
Anna oyuncak evini mutlu bir gülümsemeyle izledi. Uzun zamandan beri radyo, televizyon ve gazetelerde dünyamızı kurtarmak için enerji tüketimimizi azaltmamız gerektiği dile getiriliyordu. Evlerde ısı enerjisini boşuna harcamamamız, arabayı garajda daha fazla tutmamız ve ışıklandırma ile elektirikli cihazların kullanımı konusunda ise daha dikkatli olmamız gerekiyordu. Anna kendi kendine “Ama toplum kendisini bunun aksi yönünde geliştiriyor ve bu yüzden de yaşamak için daha fazla yere ve enerjiye ihtiyaç duyuyor.” demişti. Fakat şimdi oyun bebeklerini yeniden yerleştirerek tüm problemi çözmeyi başardı. Hatta kentsel dönüşüm için yapılan kampanyayı mahvetmeden boş daireler bile oluşturdu.
“Tik Tak!” Oturma odasındaki saatin alarmı yedi buçukta çaldı ve Anna’yı rüyalarından uyandırdı. Oda hala karanlıktı ve Anna, Noel ağacının ışıltılı süslerini yakmaya çalışıyordu. Çam ağacının dalında asılı duran altın sarısı kaplamalı çikolata paketinin parladığını görünce midesinden gelen sesleri duydu ve akşam yemeği için bir şeyler yemediği aklına geldi. Fakat şu anda yapacak daha önemli işleri vardı. Anna’nın masasının üzerinde ailesine ve arkadaşlarına göndermek istediği tebrik kartları duruyordu. Normalde şöyle bir şey yazmayı düşünüyordu: “Yeni yılınızı en içten dileklerimle kutlarım.” Ama şimdi fikri değişmişti. Tüm kartlara aynı mesajı yazana kadar yemek yememeye kararlı bir şekilde ilk kartı aldı:
“Canlarım,
Yeni yıl için en büyük dileğim benimle evimi paylaşabilecek birini bulmak. Siz beni tanıyorsunuz. Belki de benimle aynı dileğe sahip, anlaşabileceğim birisi vardır çevrenizde.
Umarım böyle birini bulmamda yardımcı olabilirsiniz. Yeni yılda hepinize bol şans dilerim.
Sevgilerimle
Anna”
Yazar: Pierre-André Magnin
Fransızcadan Almancaya Çeviren: Cécile Rupp
Almancadan Türkçeye Çeviren: Semanur Ağca
Düzeltmen: Semanur Öztürk
Kaynak Metin ve Görsel: (Çevrimiçi) https://www.energie-umwelt.ch/fichiers/contes/ein-mehrfamilien-puppenhaus.pdf, 30.11.2020