Oynamak

Dışarıda hava güneşliydi ve bugün Tolga’nın öğlenden sonra dersi yoktu. Ödevlerini çoktan bitiren ve sadece iki boyaması kalan Tolga, hemen itfaiye arabasıyla ejderhayı boyamaya karar verir ve itfaiye arabasını tamamen kırmızıya, ejderhayı ise yeşile boyar. Ejderhanın ağzından çıkan ateşi de sadece sarı ve kırmızı renge boyar. Tolga, çıkardığı işten memnun kalır ve gidip onu annesine göstererek:

“Anne bak, itfaiye arabasını ve ejderhayı tek başıma boyadım!” der.

Annesi resimlere bakar ve oğluyla gurur duyarak: “Aferin tatlım, çok güzel yapmışsın. Şimdi onları çantana koy, sonra oyun oynayabilirsin” der.

Tolga, annesinin sözünü dinler ve bütün okul eşyalarını toplayarak çantasına koyar. Ardından evet demesini uman kocaman gözlerle annesine bakarak “Biraz tabletle oynayabilir miyim?” diye sorar.  Tabletle oynamaya bayılan Tolga, bu oyunda arabayla hızlı bir şekilde puan toplamak hoşuna gittiği için en çok Lego City oynamayı sever.

Bunun üzerine, “Tamam ama sadece yarım saat. Ütüyü bitirdiğimde sen de tableti bırakacaksın.” der annesi.

Tablet, şifre girilmeden açılmaz. Tolga ise annesi veya babası tablete şifreyi girerken başka yöne bakmak zorunda olduğu için şifreyi bilmez. Bu yüzden tableti getirir ve annesi şifreyi girer.

Tolga bir kez oynar, sonra bir kez daha… Oyunları kazanır ve bir sürü de puan toplar. Ancak bazen de kaybettiği için çok kızar. Bu yüzden bir kez daha oynarsam belki kazanırım diye düşünür.

Bu sırada annesi ütüyü çoktan bitirmiştir ve şimdi de en iyi arkadaşıyla telefonda konuşmaktadır.

O sırada arkadaşı Mert, onunla oynamak için kapıyı çalar ve Tolga elindeki tableti bırakmadan kapıyı açarak ona: “Merhaba Mert, ne istiyorsun?” diye sorar.

Mert ise: “Ne yapıyorsun orada?” diye sorarak karşılık verir Tolga’ya.

Tolga: “Lego City oynuyorum. Çok zor bir oyun. Beni izlemek ister misin? diye Mert’e sorduktan sonra annesine dönerek: “ Anne, Mert gelip benimle Lego City oynayabilir mi?” diye sorar.

Bunun üzerine Mert: “ Ben tabletle oynamak istemiyorum. Dışarı gelsene, futbol oynarız.” der Tolga’ya.

Tolga ise “Yok istemem. O zaman ben evde kalıp tek başıma oynarım. Görüşürüz Mert.” diyerek Mert’e bakmadan kapıyı kapatır. Ancak Mert’in onunla ne kadar çok futbol oynamak istediğini ve üzgün olduğunu fark etmez. Tolga’nın aklıysa sadece Lego City adlı araba yarışındadır.

Mert de gidip dışarıda buluştuğu başka çocuklarla futbol oynamaya koyulur.

Tolga’nın annesi ise vaktin nasıl geçtiğini anlamaz. Neredeyse bir saattir telefonda konuşmuştur. Telefonu kapatır ve Tolga’nın yanına oturma odasına gider.

“Artık tableti bırakma vakti Tolga. Lütfen onu kapatır mısın?” der ve Tolga’nın yanından geçip bahçeye çıkarak bahçedeki saksılara yeni çiçekler eker. Tolga’nın ona cevap vermediğini fark etmediği gibi tableti kapatmadığını da fark etmez. Tolga ise hala oyun oynamaktadır. Yeni bir tur, sonra yeni bir tur daha…

Kapı açılır. Babası eve gelmiştir.

“Merhaba canlarım!” diye seslenir ama kimse cevap vermez. Hatta Tolga onu duymaz bile. Oyuna o kadar odaklanmıştır ki ne bir şey duyar ne de bir şey görür. Annesi de bu seslenmeyi duymaz çünkü hala bahçededir ve bu arada yeni ektiği çiçekleri sulamaktadır. Bunun üzerine babası mutfağa gider ve bir bardak taze kahve almak için kahve makinesini çalıştırdıktan sonra kahvesi olana kadar tuvalete, ellerini yıkamaya gider. Ellerini yıkadıktan sonra kahvesini alıp Tolga’nın yanına gider. Babası onun üzerine doğru eğilerek alnını öper ve: “Merhaba delikanlı, nasılsın?” diye sorar ama Tolga sadece “hımmm” diye bir ses çıkartır.

Bunun üzerine babası kalkar ve bu sefer de bahçeye, annesinin yanına giderek: “Demek buradasın. Merhaba tatlım.” der.

Annesi, “Merhaba canım, geldiğini duymadım. Günün nasıl geçti?” diye sorar.

Babası ise “İyi. Sizin gününüz nasıl geçti?” diyerek karşılık verir.

“Bizim de iyi geçti. Tolga ödevlerini çok güzel yaptı ve ben de onunla gurur duyduğum için tablet oynamasına izin verdim.” der annesi.

Babası, “Ama hala koltukta tabletle oynuyor, ne zamandır böyle?” diye sorunca annesinin gözleri fal taşı gibi açılır. “Ne, hala tabletle mi oynuyor? Ama ben ona uzun süre önce kapatmasını söylemiştim.” diyerek telaşla odasına gider ve Tolga’yı, huzurlu bir şekilde elindeki tabletle koltukta otururken bulur. Tolga ise artık tabletle oynamıyordur çünkü uyumuştur.

Ertesi gün geldiğinde Tolga okulda arkadaşı Mert’i görür ve:

“Selam Mert. Akşama babam tabletime yeni bir oyun indirecek. Sen de gelir misin, beraber oynarız? diye sorar.

Mert ise ona cevap vermez, hatta ona bakmaz bile. Bu esnada okul zili çalar ve teneffüse girerler. Tolga hemen Mert’in yanında biter ve ona hemen oyunu anlatmaya başlar. Ama Mert onu dinlemez ve koşarak oradan uzaklaşır.

Tolga ne olduğunu anlamaz ve ardından: “Mert nereye gidiyorsun? Yeni oyunumu dinlemek istemiyor musun?” diye sorar. Mert buna cevap vermeden koşarak Nihat’ın yanına gider. Tolga onun peşinden koşarak Mert! Mert! diye bağırınca Mert Tolga’ya dönerek: “Nihat benim yeni arkadaşım. Sen artık benim arkadaşım değilsin. Senin arkadaşın sadece o aptal tablet. Sana futbol ve kovalamaca yok! Artık sana hiçbir şey yok! Senin için sadece o aptal tablet var! Tabletinden ve senden nefret ediyorum! Tabletini benden daha çok önemsediğin için çok gıcıksın! Hadi evine git ve yeni arkadaşınla oyna. Beni rahat bırak! Artık seninle işim olmaz.” der ve Nihat ile koşup uzaklaşarak futbol oynamak için büyük çimenliğe doğru giderler.

Tolga ise tek başına geride kalır. Kimse onunla oynamaz ve ilgilenmez. Öylece orada kaldığı için kendisini yalnız, çok yalnız hisseder ve ağlamaya başlar.

O gün Tolga annesine her şeyi anlatığında annesi: “Biliyor musun Tolga, Mert seninle oynamaya her geldiğinde sen onu geri çevirdiğin için artık seninle oynamak istemiyor. Çoğu zaman aklın fikrin sadece tablette. Bence bu güzel bir şey değil. Hem insanlar herhangi bir bilgisayar oyunundan çok daha eğlenceli ve ilginçtir. Sen de böyle düşünmüyor musun? der.

Bunu duyan Tolga annesinin boynuna atılır ve ona sımsıkı sarılıp: “Anne, bana bunu anlattığın için çok teşekkür ederim. Şimdi Mert’in neden böyle davrandığını anladım. Ona bir resim yapıp ondan özür dileyeceğim. Belki bu sayede tekrar arkadaşım olur.” der.

“Bu güzel bir fikir. Bence bunu hemen yapmalısın. Mert’in sevineceğinden eminim.” der annesi ve Tolga’yı öptükten sonra: “Artık tableti bir süreliğine unutup Mert ve diğer çocuklarla daha fazla oynamayı planladığını umuyorum. Ne dersin?” diye sorarak Tolga’ya bakar.

“Eveeet! Tam olarak bunu yapmak istiyorum. Arkadaşım tabletten daha önemli. Aptal tablet! Mert haklıydı. Ben hemen resim yapmaya gidiyorum. Bunu yarın okulda ona vereceğim.” diyen Tolga sevinçle odasına gider ve rengarenk bir resim yapar. Sarı, yeşil, mavi, turuncu, kırmızı gibi birçok renkte bir sürü balık boyar. Tolga, Mert’in balıkları çok sevdiğini bildiği için onun buna sevineceğini düşünür.

Ertesi gün dersten önce hemen Mert’in yanına giden Tolga ona yaptığı rengarenk balık resmini uzatır ve: “Mert bak, bunu sana yaptım. Seni yalnız bıraktığım için, seninle oynamak yerine tabletle oynadığım için özür dilerim. Ben seni çok seviyorum ve hep seninle beraber olmak istiyorum. En iyi arkadaşın olmaya devam etmek istiyorum. Sen de benim en iyi arkadaşım olmaya devam eder misin?” diye sorar ve onu affedeceğini umarak Mert’e çekinerek bakar.

Mert önce rengarenk balıklı resme sonra da Tolga’ya bakar ve gülmeye başlar. Kolunu Tolga’nın omzuna atar ve: “Biliyor musun, dün sana gerçekten çok gıcık olmuştum. Ama sana bir günden daha uzun süre kızamıyorum. Sen benim en iyi arkadaşımsın ve öyle de kalacaksın. Teneffüste futbol oynayalım mı?” der ve kocaman mavi gözleriyle Tolga’ya bakar.

 “Eveeet! Oynayalım tabi.” der Tolga.

Zil çalar ve ders başlar. Tolga arkadaşını geri kazandığı için çok mutludur. Artık tabletle çok fazla oynamamaya karar verir. Çünkü bilgisayar oyunlarında gerçek arkadaşlar yoktur.

Yazar: Coccinelle
Almancadan Türkçeye Çeviren: Rüya Tunçel
Düzeltmen: Semanur Öztürk
Kaynak Metin: (Çevrimiçi) https://www.leselupe.de/beitrag/spielen-140922/, 24.01.2021

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top