Şehnaz Helvacılar
“Baba vuruyor diyor, Çocuk.
Bu benim hatam mı? diyor Çocuk.”
Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk hiçbir yere gitmiyor, der Edip Cansever, çocukluğun karanlık labirentlerini anlattığı o romansı uzun şiirinde. Gerçekten de duyguların oluştuğu çocukluğun ilk sosyal ortamı ailedir. Bu ortamda anne ve baba çocuğun sağlıklı ve mutlu büyümesi için gerekli koruma ile bakımı sağlamakla yükümlüdür. Oysa ülkemizde ve dünyada aile içi şiddetin çok yaygın olduğu bilinen bir gerçektir.
Aile içi şiddet, ailenin bir üyesinin diğer üyelerine karşı gösterdiği saldırgan davranışlardır. Şiddet derken sözü eğip bükmeye de hiç gerek yok, aile içi şiddeti gerçekleştiren erkektir, kadının kocasıdır, çocuğun babasıdır. Ailenin şiddet mağdurları ise kadınlar ve çocuklardır. Şiddetin türleri vardır ve çocuk her zaman doğrudan şiddete uğramayabilir ama şiddet gören bir annenin çocuğu da sessiz bir şiddet kurbanıdır. Çünkü çocuk aile içindeki şiddete görsel ve işitsel olarak tanık olmuştur ve tüm yaşamı boyunca kaç yaşına gelirse gelsin çocukluğunun yaralarını taşıyacaktır.
Çocuklar babalarını güçlü görmek isterler. Oysa baba öfke sorunu yaşıyorsa ve anneye şiddet uyguluyorsa, sevgi ve güven yerine çocuğa korku verir. Bazen de çocuk ne yapacağını bilemez çünkü sevgi dolu, neşeli ve koruyan bir baba, hiç beklenmedik bir anda saldırgan ve öfkeli bir babaya dönüşür. Çocuklar, bu geliş gidişlere uyum sağlamakta zorluk çekerler, neden ararlar, suçluluk duyarlar, kendilerini değersiz ve çaresiz hissederler.
Norveçli yazar Gro Dahle’nin yazdığı sarsıcı bir kitap: Sinna Mann. İngilizceden Türkçeye Ruhiye Erulaş çevirdi. Gergedan Yayınları’ndan Öfkeli Adam, çocuk edebiyatı türünde yer alsa da aslında tüm aileye seslenen bir kitap. Çocuğun şiddete tanıklığındaki derin çaresizliğini ve yaşananların kendi kusuru olduğu duygusuna kapılmasını anlatırken bir yandan da soruyor, bu çaresizliği aşmak, hasarları onarmak mümkün mü?
Bu kitap, eril öfkenin yarattığı korkunun sesini fısıldıyor bize, çocuğun çaresiz karanlığını çiziyor ve o çaresizliğin kalp atışlarını kendi nabzımızda duymamızı sağlıyor. Kitapta anlatılan “Çocuk”, binlerce başka çocuktan biri. Belki de hepsi. “Kartondan yapılmış ev” lerin kırılganlığı içinde yaşayan bir aile: “Çocuk, Anne ve Baba.” Çocuk, karmaşık duygular içinde çünkü baba bazen “elmalı turta” gibi mutlu oluyor, bazen de “sesi git gide tizleşiyor”.
Öfke, kontrol edilemeyen davranışları yönlendiren bir diktatördür. Babanın içinde bir öfkeli adam yaşıyor. Karanlık bodrumdan çıkmayı bekleyen, babanın içindeki merdivene tırmanan, babayı ele geçiren bir öfkeli adam.
Anne çocuğa “Odanda kal!” diyor, “Odandan çıkma!” diyor, çocuk korkuyor ve şiddetin kırmızılığında annesinin ağladığını duyuyor. Çocuk “Yaptığım bir şey yüzünden mi?” diye kendini suçluyor.
Sanki dünyada hiçbir çocuk yetişkinler yüzünden kendini suçlamasın diye yazmış bu kitabı Norveçli yazar Gro Dahle. Duyguların tüm karanlığını ve gerilimini çizgilerine katmış çizer Svein Nyus.
Kitabı okurken kalbinizin sıkışması doğal. Karanlık çizimler ve metoforlarla örülü anlatım, kesik ve kısa cümleler, ikilemeler; şiddetin ve istismarın tonunu hissettiriyor.
“Baba olmadan yaşamayı nasıl başarırız ki…” diyor anne. Hiçbir şey olmamış gibi “çooook güzel vakit geçiriyoruz.”, “Ve bu bir sır”! diyor binlerce anneden biri. Belki de hepsi…
Kitabın sonunda çocuk nihayet konuşmaya karar veriyor. Kral’a babasıyla ilgili bir mektup yazıyor. Gülmeyin, Kral da nereden çıktı şimdi, demeyin? Kral yerine başka sorun çözücü kişiler kurumlar koyabilirsiniz: öğretmenler, psikologlar, hukukçular… Kitap, böylesi sorunlar yaşayan çocukların yardım istemeleri için bir rehber niteliğinde. Kitaptaki çocuğun kurtuluşu belki de yakınınızdaki şiddet mağduru bir çocuğa umut olacaktır.
Özgün Adı: Sinna Mann
İngilizceden Türkçeye Çeviren: Ruhiye Erulaş
Yayınevi: Gergedan Yayınları