Kurt ve Üç Kuzucuk

Günlerden bir gün, Anne Kuzu; Pamela, Sonia ve Zazie isimli üç kuzucuğuna: “Yavrularım! Evden ayrılmak için yeterince büyüdünüz. Yaz geldi, havalar ısındı; artık her birinizin kendi evini yapma zamanı geldi.” dedi. Sonra sözlerine şöyle devam etti:

“Küçük evlerinizi, ormanın yanında bulunan küçük çayıra yan yana yapabilirsiniz. Aranızda anlaşmazlık olmaması için üç evin içi de aynı büyüklükte olsun ama evlerinize istediğiniz şekli vermekte özgürsünüz. Evlerinizi yaparken ihtiyaç duyacağınız malzemeleri satın alabilmeniz için her birinize birer altın külçe vereceğim. Ancak şunu unutmayın: Evlerinizi yapmayı bitirdikten sonra kış geldiğinde ısınmak için oduna da ihtiyacınız olacak.”

Anne Kuzu, sözlerini tam bitirecekken bir şeyleri eksik söylediğini fark edip ekledi: “Ah evet, iki önemli şeyi neredeyse unutuyordum! Birincisi, kendinizi kurttan koruyabilmek için evlerinizi sağlam yapın; bir üflemeyle devrilecek duvarlarınız olmasın! İkincisi, büyük ve açık bir şömine yerine küçük bir soba kurun ki soba sizi daha iyi ısıtsın ve kurt çatıya tırmanarak bacadan içeri giremesin. Her şey anlaşıldı mı?”

Pamela, Sonia ve Zazie, annelerinin tüm tavsiyelerini dinleyeceklerine söz verdi. Annelerine sarılıp ayrıldıktan sonra malzemeleri almak üzere pazar yerine gittiler. Herkes, yapacağı evin hayâlini kuruyordu.

Gel zaman git zaman, aradan beş ay geçmiş kış kapıya dayanıvermişti. Kuzucukların hepsi, kendi evlerinde ve sıcacık bir ortamdaydı.

Pamela en görkemli evi yapmıştı; bu ev, kulesi ve sekiz köşeli çatısıyla tam bir küçük şato görünümündeydi. Pamela, altın külçesini gösteriş için kullanmayı tercih etmişti. Kız kardeşlerinden daha güzel bir ev yapabilmek için malzemenin en ucuz olanını almıştı. Evin çatısı ve duvarları hiç kalın değildi ve pencereler de çok ince bir camdan yapılmıştı.

Sonia daha geleneksel bir ev yapmıştı. Onun evi, iki tavan arası bulunan yüksek bir evdi. Sonia’nın evinin duvarları, Pamela’nın evinin duvarlarından iki kat daha kalındı; üstelik pencereleri de çift camlıydı. Gerçi, pazar yerinde daha pahalı olanları vardı ama onlara ne gerek vardı ki? Sonia, mutfağı ve banyosu için de gösterişli fayansları tercih etmişti.

Zazie ise çift çatılı ve kutu gibi bir ev yapmayı tercih etmişti. Zazie’nin evi, dışarıdan bakıldığında daha küçük bir görünüme sahipti.  Fakat oturma alanı diğer kardeşleriyle aynı büyüklükteydi, tıpkı annelerinin istediği gibi. Kutuya benzeyen evlerin duvarları ve çatısı daha küçük olduğu için Zazie daha korunaklı ve izole edilmiş bir ev yapabilmişti; üstelik evin duvarları normalden üç kat daha kalındı ve pencereleri üç camlıydı. Bunlar en iyisiydi.

Peki, bu sevimli kuzucuklar evlerinde otururken ormandaki kurt ne yapıyordu? Bu kurt, diğer kurtlar gibi evlerin duvarını üfleyerek yıkmıyordu. Kurt akıllanmıştı artık; evlere bir merdiven ve bez parçalarıyla dolu bir çuval ile gelmişti. Her eve merdivenle çıkmış ve evlerin bacalarını bez parçalarıyla tıkamıştı. Kuzucuklar, bacaları tıkandığı ve sobadaki duman dışarı çıkamadığı için zehirlenmekten korkarak ateşlerini söndürmek zorunda kalmıştı.

Kurt, soğuğa rağmen çok sabırlıydı fakat sabırla beklemesinin tek sebebi onu soğuktan koruyan kalın kürkü değildi. O, kuzucukların bulunduğu ortamın soğumasını da sabırla bekliyordu. Böylece kuzucuklar, yeniden ateş yakabilmek için tıkanmış olan bacayı açmaya dışarı çıkacaktı ama kuzucuklar da saf değildi. Kuzucuklar, kurdun çatılarında dolaştığını duymuş ve pencereden el kol hareketleriyle birbirleriyle anlaşmıştı. Üçü de ne olursa olsun dışarı çıkmamaları gerektiğini, aksi hâlde kurdun kendilerini yiyeceğini anlamıştı.

Pamela, soğuktan donmaya başlamıştı. Dört saattir sobası tütmüyordu ve soğuktan tir tir titriyordu. Şatosunun çatısı, duvarları ve pencereleri o kadar inceydi ki odanın ısısı çabucak düşmüştü. Donacağını düşünen Pamela, kurdun en dikkatsiz olduğu andan faydalanarak hızla kardeşinin evine koştu. Eve gelen Pamela, titrek bir sesle: “Ah, ne kadar sıcakmış burası!” dedi. “Benim evimdeki sıcaklık hızla düştü. Ayrıca havanın soğumaya başlamasıyla beraber iki haftadır zamanımı sobaya odun atarak geçiriyorum. Zaten şimdiden kış için ayırdığım odunlarımın yarısını kullandım!” diyerek yakındı.

Bir süre sonra, Sonia’nın evi de yavaş yavaş soğumaya başladı. İki kız kardeş, büyük bir battaniyenin altında birbirine sokulmuştu. Dışarısı kararmıştı; kurt, kendisini soğuk rüzgardan koruyan kalın kürküyle beklemeye devam ediyordu…

 Sabahın erken saatlerinde Pamela ve Sonia o kadar üşümüştü ki ikisi de onlardan daha az üşüdüğünü düşündükleri Zazie’ye sığınmaya karar verdi. Saniyeler içinde pencereden atlayıp kutu görünümlü eve doğru koştular. Evin içine girer girmez ikisi de: “İnanılmaz! Bizim evlerimiz çoktan soğumuşken nasıl olur da burası hâlâ çok sıcak kalabiliyor?” diyerek şaşkınlıklarını gizleyemedi. “Bu şaşırtıcı olmamalı,” diyerek cevapladı, Zazie. “Birincisi, evimin duvarları ve çatısındaki yalıtım çok iyi olduğu için soba yanmadığında ev yavaşça soğuyor. İkincisi, üç camlı pencerelerden ısının dışarıya çıkması çok zordur. Üçüncüsü, evim kutu şeklinde olduğu için uzunca bir süre sıcak kalabilir çünkü evimin dışarıyla temas eden yüzeyi, sizin evinizin dışarıyla temas eden yüzeyinden daha az. Dış yüzey ne kadar küçük olursa ısı kaybı da o denli az olur. Ev iyi yalıtılmışsa soba bir avantajdır; böylece evi ısıtmak için çok fazla odun harcamama gerek kalmaz. Ben de sizin kadar odun kestim ama bunlar bana dört kış boyunca yetecektir.” diyerek evinin nasıl sıcak kaldığını onlara açıkladı.

Pamela ve Sonia, hayretle Zazie’ye bakarak şöyle dedi: “Daha dikkatli olmalıydık! Üzgünüz, şu an senin evinin ısısını düşürüyoruz.” Zazie, kahkahayla gülerek: “Hayır, size teşekkür etmem gerekiyor çünkü vücut ısınızla evime sıcaklık getirdiniz. Bu evin içinde birlikte kaldığımız sürece, ben yalnızken ısındığımdan daha fazla ısınacağım. Haydi gelin, size bir sarılayım!” dedi.

İki gündür ağzına bir lokma dahi girmeyen kurt, kuzucukların gülüşlerini işitip kek yediklerini görünce açlıktan dişlerini takırdatmaya başladı. Kurt homurdanarak: “Bu hikâyenin sonunu hiç beğenmedim! Hoş, gerçek masalda da kuzucukları yiyemiyorum ama en azından bacadan girip kazanın içine düştüğümde sıcak çorbadan yudumlayabilmiştim, böylece ısınabilmiştim!” dedi.

Yazar: Pierre-André Magnin
Fransızcadan Almancaya Çeviren: Cécile Rupp
Almancadan Türkçeye Çeviren: Enise Eryılmaz
Düzeltmen: İrem Tunay
Kaynak Metin ve Görsel: (Çevrimiçi) https://www.energie-umwelt.ch/fichiers/contes/der-wolf-und-die-3-kleinen-schweinchen.pdf , 30.11.2020

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top