Küçük Kadınlar Film İncelemesi

Nüseybe Hilal Zorlu

“Çok fazla sorun yaşadım, o yüzden neşeli hikayeler yazıyorum.” sözüyle başlayan Küçük Kadınlar, kitaptan filme defalarca uyarlanan bir eserdir. Loisa May Alcott tarafından kaleme alınan hikâyede dönem, Amerika’nın iç savaş yaşadığı dönemdir (1860’lar). Dört kız kardeşten her biri bir sanatı temsil etmektedir. Ana karakter Joe; aydın, azimli, güçlü, kararlıdır. Anne-baba rolünü filmin içerisinde yaşlanılan olaya göre temsil etmektedir. Filmde her ne kadar maskülen bir tarzı olsa da bazı sahnelerde kırmızı bir kurdele takması da aslında kırmızı başlıklı kızdaki gibi kadın olmaya dair bir göndermedir. Joe aslında Josephine’dir, fakat filmde ona biçilen maskülen rol, ismine bile yansımaktadır. Filmin bir kısmında Joe, annesinin bilet parası için saçlarını satar. Kadının kadınlığından ödün vermesi, fedakarlığı da yine maskülen tavrının görüntüsüne de yansımasıdır. Joe, New York’ta yazdığı hikâyeleri yayın evine satarak ve kaldığı pansiyondaki kız çocuklarına öğretmenlik yaparak hem ailesinin hem de kendisinin geçimini idame ettirmektedir. Baba; iç savaş için askeriyeye giden vatan sever ve bir o kadar da kızlarına düşkün bir otoriteyi temsil etmektedir. O evde olduğu zaman tam anlamıyla mutluluk ve aile düzeni var olmaktadır. Anne Marmee de aynı şekilde film boyunca kadınlığı temsilen kırmızı bir kurdele takmaktadır. Marmee; kendisine sadece Marmee, Bayan March ve Anne denmesini istemektedir, buradan da anlaşıldığı üzere dönemin Amerika’sında kadına biçilen roller anne olmak ve eşinin soy ismini taşımaktan ibaretmiş gibi bir algı oluşturulmaktadır. Anne, Hristiyan bir kişiliği temsil etmektedir. Her daim şükreder ve iyilik peşindedir. Yoksul bir anneye ve çocuklarına, Noel sabahı kızlarıyla geçireceği kahvaltıyı armağan etmesi buna en uygun örnektir. Yoksul ailenin evine giderken ve iyi bir şeyler yaparken kilisenin önünden geçmektedirler bu da aslında insanların (Hristiyan topluluğunun) vicdanına ve dinine bir atıf niteliğindedir.

Ailedeki her kadının soy ismiyle çağrılması mutlak baba otoritesinin göstergesidir. Meg; ailenin büyük kızıdır, filmde diğer kızlardan farkı iyi bir tiyatro oyuncusu olmasıdır. Fakat tiyatro, erkek egemenliğinden ibaretmiş gibi görüldüğü için sanatını evde çocuklara karşı icra etmektedir. Filmde zenginliğe karşı çıkıp aşkının peşinden giden bir karakteri temsil etmektedir. Amy; sanat için var olmuş ve her zaman “soylu” biriymiş gibi hareket etmektedir. Amy’nin yeteneği resim çizmektir, her ne kadar bu sanatı başarıyla icra etmekte olsa da kendini hep Joe’nun gölgesinde hisseder. Aşk yaşadığı Loerence de aslında ilk başta Jo’ ya aşıktır fakat sonradan Amy’ye âşık olur. Burada da aynı hissiyat Amy’nin peşini bırakmamıştır. Beth; ailenin en küçüğü ve en yetenekli kızıdır. Piyanoyu ustaca çalan Beth, filmde kızıl hastalığına tutulup vefat etmiştir. Joe’ya ve yaptıklarına hayranlık duyar ve ölmeden önce Joe’dan onun için bir eser bırakmasını ister. Böylelikle “Küçük Kadınların” nasıl ortaya çıktığını yakalamış oluruz. Loerence (Teddy), zengin fakat çalışmayı sevmeyen bir kesmi temsil etmektedir.

Aile aslında dönemin burjuva kesmini temsil etmektedir. Tam anlamıyla yoksul veya zengin olarak adlandıramadığımız March ailesi, orta sınıf bir ailedir fakat buna karşın kendi içerisinde aydınlığı temsil eden Meg, Jo, Amy ve Beth bulunmaktadır. Film de üç sınıfa gönderme yapılmaktadır. Birincisi zengin sınıf diyebileceğimiz, beyaz ve ferah bir evde yaşayan karşı komşu Loerence ve dedesi; ikincisi burjuva sınıfını temsil eden March ailesi; üçüncü ve son kesim ise Marmee’nin yardım ettiği yoksul ailedir. Filmde aynı zamanda dönemin sınıflandırılmasına da ufak bir gönderme yapılmıştır.

Zamansal anlamda filmi çözümleyecek olursak film devamlı eskiye dönük sahnelerle karışık bir zamanda izleyicilere sunulduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden filmi iyi takip etmek olay örgüsünü kavramak açısından önemli bir husustur. Tabii filmde çalınan parçalarda dönemin ustalarını hatırlatmakta fayda var: Sebastian Bach, Franz Schubert, Robert Schuman, Vivaldi. Zamansal olarak dikkat çekmek istediğimiz bir diğer unsur da kadınlara olan algıdır. Kadının sadece evlilikle ilgili bir birey olarak görülmesi, hayattaki var oluşunun sadece evlilik ve zenginlik olan iki sav üzerinden değerlendirilmesi görülmektedir. Kadın ancak zengin ise ya da “kitaplardaki bir kız ise” bir erkeğe ihtiyaç duymadan yaşayabilir.

Filmi anne çocuk ilişkisi bağlamında değerlendirecek olursak anneliğin film boyunca salt Marmee’ye biçilmediğini söyleyebiliriz. Zaman zaman Meg ve bazen de Joe üstlenmiştir bu rolü. Anne olarak Marmee dinine bağlı, inançlı ve aslında gerçekleştiremediklerini kızlarının gerçekleştirmesi için onları her daim destekleyip yüreklendiren bir karakterdir. Joe açısından değerlendirdiğimizde ailenin bütün yükünü aslında realist bir tavırla benimseyip elinden geleni yapan bir karakterdir ve bunu gerçekleştirirken de kendinden çokça ödün vermiştir.

Bir diğer dikkat çekmek istediğimiz unsur sevgiyle büyüyen çocukların büyürken karakter oluşturmada zorlanmadıklarıdır. Her kız çocuğu kendi yolunu kendi belirler –çevresel faktörlere rağmen-. Kadın olmak ve bunların gerektirdiği sorumluluklar ancak toplumun biçtiği sorumlulukları yerine getirmekle gerçekleşebilir. Kitabını yayımlamak için takma isim kullan Joe, Harry Potter’ı yayınlamak için takma isim kullanan Johanne Kathleen’ e ufak bir atıftır. Yayın evinde geçen sahnelerde de apaçık bir şekilde içeride var olan yazar ve editörler hep erkektir. Bununla birlikte aslında bütün bu rollerin ve yayın hayatının içerisinde erkeklerin olmasına dikkat çekilmiştir. Yayın evinin sahibinin kızlarının Joe’nun romanına bayılması ile literatüre kazandırılan eser yine dönemin temel düşüncesi olan “Ana karakter bir kız veya kadınsa sonunda ya ölür ya evlenir.” algısını değiştirmiştir. Yayınevi sahibinin telif hakkını satın almak istemesi üzerine Joe, romanının kendisine ait olduğu gerçeğine ve buna bağlı olarak özgürlüğüne müdahale edilmesine karşı çıkmıştır. Buna bağlı olarak kitabının basım aşamasında bile hiç oradan ayrılmamıştır. Dönemin yayın anlayışı savaştan bulanmış bir toplumun eğlendirecek unsurların barındırılmasına yöneliktir. Bu bağlamda Joe’nun yazın anlayışı olan polisiye ve kadını ön plana çıkarıp kahramanlaştıran anlayış ile ters düşmektedir. Joe, March Hala’nın kendisine bıraktığı evi okula dönüştürerek dönemin yetersiz kalmış kız okullarına karşın iyi bir eğitim vermeyi amaçlamıştır. Her bir kız (Joe, Amy ve Meg) sanatlarını böylelikle icra edip çocukların ufkunu açabileceklerdir. Joe yine kendi gibi aydın bir karakter olan Profesör Frederick’e âşık olur. Romanın bir bölümüne adını verdiği şemsiye altında sahnesinde kavuşmuşlardır. Joe, aşkın standartlaştırılmasına ve aşkın her kadına göre olduğuna karşı çıkmıştır. Aşk kalıplaştırılamayacak kadar her insana ve duyguya özgü bir histir.

Kaynakça:

www.netflix.com Küçük Kadınlar (The Little Women) son erişim tarihi 26.03.2023

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top