Köpek balığı Hugo, bir mercan resifinde yaşıyordu. Bu küçük resif köpek balığı, arka arkaya dizilmiş altı adet süt kutusu uzunluğundaydı. Tüm resif köpek balıkları, balık yerdi. Köpek balığı Hugo hariç… O, daha çok deniz hıyarlarını ve deniz çayırlarını tercih ederdi.
Tüm resif köpek balıklarının üst yüzgeçlerinin ucunda beyaz bir leke vardı. Köpek balığı Hugo’nun yüzgecinin ucu hariç… Onunkisi yeşildi. Diğer resif köpek balıkları, Hugo’yu gülünç bulurdu. Bu nedenle de kimse onunla oynamak istemezdi. Küçük köpek balığı, üzgün ve yalnız bir şekilde yüzer dururdu. Yüzdüğü yerlerden birinde imparator melek balığı Napolyon’la karşılaşmıştı. Napolyon, bir süt kutusunun yalnızca yarısı kadardı. “Birlikte bir korsan hazinesi arayalım mı?” diye sordu Hugo. Napolyon coşkuyla: “Elbette!” diye cevapladı ve: “Nerede arayacağız peki?” diye sordu. “Açıklardaki denizin derinliklerinde!” dedi Hugo.
Hemen yüzmeye başladılar. Küçük imparator melek balığı, yüzgeçleriyle çokça yol aldıktan sonra ardına baktı. Artık resifi göremiyordu. Şimdiye değin resiften bu kadar uzaklaşmamıştı. “Korkuyor musun?” diye sordu Hugo. “Hayır, sen yanımdasın ya!” diye cevap verdi Napolyon. “İşte, aşağıda!” diye aniden seslendi Hugo. “Eski bir korsan gemisi!” diye bağırdı. Hemen dalışa geçtiler. Hugo, kaptan kamarasında hazineyi aramaya başladı. Napolyon, eskimiş dümenin altından yüzerek eskiden gülleler atan kırık dökük olmuş topun üzerinden kaydı. Daha sonra parçalanmış korsan bayrağının üzerinde hamakta sallanırcasına sallandı.
Aniden batık korsan gemisinin üzerinde çekiç başlı köpek balıkları dolanmaya başladı. Çekiç başlı köpek balıkları, her şeyi yerdi ancak imparator melek balıkları en sevdikleri yemekti. Napolyon, hazine arayışına öyle dalmıştı ki yaklaşan tehlikeyi fark etmemişti. Hugo onu uyarmak istedi. Ancak korkudan tek kelime bile edemedi. Napolyon’un etrafındaki çekiç başlı köpek balığı çemberi, gittikçe daralıyordu. Az sonra onu yiyeceklerdi. Hugo, tam da o an Napolyon’un üzerine atıldı ve onu yutuverdi. Çekiç başlı köpek balıkları bu duruma çok öfkelendi. Hugo onların öğlen yemeklerini kapmıştı. Ona doğru seslendiler: “Bekle sen Hugo, bekle! Artık menümüzde sen varsın!”
Hugo, çekiç başlı köpek balıkları tarafından avlanmak istemiyordu. Hele ki ağzında Napolyon varken! Top, onları kurtarabilirdi! Hugo, sert yüzgeç darbeleriyle topun içine saklandı. Çekiç başlı köpek balıkları, başlarıyla öfkeli bir şekilde topa tekrar tekrar çarpıp duruyordu. Hugo, içeride kuvvetli bir şekilde sarsılmaktaydı.
Küçük köpek balığı, saklandığı yerden etrafı gizlice gözetledi. Çekiç başlı köpek balıklarının kafaları, topun ağzına sığmazdı. Burada, bu haydutlara karşı güvendeydi.
Sonra top, birdenbire büyük bir gümbürtüyle ateş aldı. İçinden bir gülle fırladı. Güllenin üzerinde de Hugo oturuyordu. Yüzgeçleriyle gülleye sıkıca tutunmuştu ve bu şekilde mercan resifine kadar geldi. Çekiç başlı köpek balıkları, Hugo’nun ardından öfkeyle fırlayıp onun peşine düşmüşlerdi.
Hugo ve resifin diğer sakinleri, yıldırım hızıyla mercanların arasına saklandı. Avcılar gelmişti! Çekiç başlı köpek balıkları, öfkeden gözleri dönmüş bir biçimde mercanların arasındaki avlarını yakalamaya çalışıyordu. Ancak paylarına düşen, öğle yemeği yerine kan içinde kalan burunları oldu. Karınları aç bir şekilde okyanusun derinliklerine döndüler. Hugo, Napolyon’u dikkatli bir şekilde ağzından çıkardı. “Seni kötü, aptal köpek balığı! Beni rahat rahat yiyebilmek için korsan gemisinin yanına götürüp tuzağa düşürdün!” diye sövüp saymaya başladı Napolyon. “Ama ben… Ben yalnızca istemiştim ki…” diye kekeledi Hugo. “Beni yemek istemiştin! Tam da bunu istemiştin sen!” diye lafa girdi Napolyon. “Artık neden kimsenin seninle oynamak istemediğini biliyorum!” diye bağırdı. Napolyon, diğer imparator melek balıklarının yanına gitti. Hepsi kendi aralarında hararetle konuşuyordu. Aralarındaki en yaşlı imparator melek balığı: “Köpek balığı Hugo, gülleyle birlikte güneş ışınları kadar hızlıydı!” dedi. “Arkasında onu takip eden yüz tane aç çekiç başlı köpek balığı vardı!” diye devam etti aralarındaki en genç imparator melek balığı.
“Bekleyin bir dakika!” dedi Napolyon. “O zaman köpek balığı Hugo, beni yemek istemedi mi yani?” diye sordu. Yaşlı imparator melek balığı, hayretle cevap verdi: “Elbette hayır! Seni kurtarmak istedi! Yoksa seni neden tekrar ağzından çıkarsın?”
Napolyon, bunu duyar duymaz Hugo’nun yanına gitti. “Sen beni sahiden yalnızca korumak mı istedin?” diye sordu. “Seni uyarmak istedim. Ancak sana bir şey olacak diye o kadar korktum ki korkudan tek kelime edemedim. O nedenle seni maalesef yutmak zorunda kaldım.” diye cevap verdi küçük resif köpek balığı. “Teşekkür ederim.” dedi Napolyon sessizce. Hugo: “Teşekküre gerek yok. Seni içime alıp saklayacak kadar çok seviyorum işte!” dedi. Napolyon, Hugo’ya dehşetle baktı. Hugo: “Korkma!” diye sakinleştirdi onu. “Öyle denir ya hani…” diye devam etti ve Napolyon’u burnuyla nazikçe dürttü.
“Korsan gemisini bulduk. Ancak hazineyi maalesef henüz bulamadık.” diye yakındı Hugo. “Ben bir hazine buldum!” dedi Napolyon, yüzü sevinçten ışıldıyordu. “Nasıl? Nerede? Ne?” diye bağırmaya başladı Hugo, heyecanlanmıştı. Napolyon sevgiyle: “Seni buldum! Sen artık benim arkadaşımsın!” dedi. Hugo, yine tek kelime edemedi. Ancak bu defa sevinçten konuşamıyordu. Duygulanmış bir şekilde yutkundu ve: “Gidip hazineyi de bulalım mı?” diye sordu. “Tabii ki, hattâ en iyisi hemen gidelim!” diye coşkuyla bağırdı Napolyon. İki arkadaş hemen yüzmeye başladı.
Yazar: Andreas Düll
Almancadan Türkçeye Çeviren: Meltem Kılıç
Düzeltmen: İrem Tunay
Kaynak Metin: http://geschichten-fuer-jungs.de/hugo-hai-sucht-einen-schatz/, 03.02.2021.