Koalalar Örümcek Korkusunu Nasıl Yendiler?

Avustralya’nın balta girmemiş ormanlarındaki devasa ağaçların en yüksek dallarında küçük gri koalalar yaşarlardı. Koalalar sakin yaşayan küçük bir topluluktu ve hayat onlar için bundan daha huzurlu olamazdı.

 Koca, siyah burunlu bu küçük yaratıklar bütün gün ağaçlarda uyurlardı ve sadece en sevdikleri iki uğraş için uyanırlardı. Ya kürklü karınları yusyuvarlak olana kadar en sevdikleri yemek olan Okaliptus yapraklarından bir dünya yemek ya da yanlarındaki koalalara sarılarak – ki bu esnada çoğu zaman tekrar uyurlardı- ağaçtan ağaca tırmanmak içindi bu. Kısacası, uykucu koalacıkların huzurunu bozacak pek de bir şey yoktu.

Her koalaya çocukluktan itibaren öğütlenen bir kural vardı:

“Biz koalalar tehlikeli zeminden uzak durmak için ağaçlarda yaşarız!”

Koalalar bu kuralı öylesine ciddiye alırlardı ki koalaların kralı dahi bu kuralı küçük koalalara her fırsatta hatırlatırdı ancak çoğu koala neden ormanın zemininden kaçınmaları gerektiğini bilmezdi. Bu, sadece yaşlıların bildiği bir sırdı.

Koalaların yaşadığı bu ormanın zemininde, on bacağı ve iki ağzı olan kocaman, tek gözlü canavar örümcekler yaşardı. Bu canavarlar dikkatsiz anlarında ağaçtan düşen zavallı koalalarla besleniyorlardı. Bir koalanın iki katı kadar büyük oldukları söylenirdi ve sadece bir bakışlarıyla bile bir koalanın burnunu düşürebilecek kadar zehirli olduklarına inanılırdı.

Koala kralı bir sabah  ağır ağır ağaç okuluna doğru yol alırken koala sınıfının çocuklarını heyecan içerisinde bulmuştu. Hepsi korkudan birbirine sokulmuş, bir ağaç dalında oturarak minicik pençeleriyle aşağıyı işaret ediyorlardı. Küçük bir koala yavrusu, koalacıklar için mümkün olduğunca hızlı bir şekilde koşarak koala kralının yanına geldi ve:

“Hey, çabuk gel! Bir yavru ağaçtan kaydı ve aşağıya düştü!” dedi.

Bunu duyan koala kralının yumoş yumoş tüyleri bir anda diken diken olmuştu. Aceleyle koala yavrularının yanından geçerek ağacın kalın bir dalının tepesine tırmandı ve sıklaşmış yaprakların arasından bir şeyler görmeye çalıştı. Fakat yeşil yapraklar dışında hiçbir şey göremiyordu. Onun ardından tırmanarak gelen yetişkin koalalarla birlikte anne koalalar da panikle yavrularını keselerine koydular. Hepsi birden korkuyla kral koalaya bakıyorlardı. Düşen yavrunun haberi bir ateş gibi ağaçlarda yayılmıştı.

Koala kralı onlara döndü ve: “Belki de ufaklığa bir şey olmamıştır. Bitkiler ve çalılıklar bir düşüşü yavaşlatabilecek kadar yumuşaklardır. Yeterince hızlı davranırsam örümcekler gelmeden yavruyu tekrar ağaca çıkarabilirim!” dedi.

İşte şimdi birçok koalanın tüyleri diken diken olmuştu. Ama koala kralının kararı kesindi ve aşağıya inebilmek için hiç vakit kaybetmeden pençelerini ağaç gövdesine geçirdi.

Kral, kısa bir süre sonra ağacın kalın köklerine ulaştığında birkaç burun mesafesinde, ormanın zeminindeki kırılmış dal ve yaprakların üzerinde oturan küçük koala yavrusunu hemen fark etti. Yavrucak korkmuş ama yara almamış bir şekilde kalın ağaçların arasından sağa sola bakınıyordu. Koala kralı, kendisini gördüğünde rahatlayıp viyaklamaya başlayan ufaklığın yanına gitti ve onu omuzlarına alarak: “Buradan hemen gitmeliyim!” diye düşündü ve tam da arkasını döndüğü sırada o kadar çok korktu ki, neredeyse yavruyu omuzlarından düşürecekti.

Yerde, ikisiyle ağacın arasında yeşil benekleri olan kocaman siyah bir örümcek oturmuş onlara bakıyordu. Kral korkudan dona kalmıştı ve hareket edemiyordu. Her an burnu düşebilirdi. Örümcek, komşu örümcekleri çağıracaktı ve hep birlikte zavallı koalacıkların üzerine üşüşüp onları yiyeceklerdi. Bu ihtimalden korkan koala yavrusu gözlerini koca kulaklarıyla kapattı.

Ama bunların hiçbiri olmamıştı. İki hayvan da orada kala kalmış ve tek bir ses bile çıkartmamıştı. Kral, tombul burnunun hala yerinde durduğuna çok şaşırmıştı. Bunun üzerine örümceğe daha dikkatli bakmaya karar verdi.

İkinci kez baktığında örümceğin ondan daha küçük olduğunu fark etti. Üstelik iki tane kocaman ağzı da yoktu. Sadece bir tane küçücük ağzı vardı ve buna kesinlikle bir koala sığamazdı. On değil sekiz bacağı vardı ve kocaman büyük bir gözü değil, bir sürü minik gözleri vardı. Kral ise her bir gözde korku görüyordu.

“Lütfen beni yeme!” diye yalvardı örümcek ve ön bacaklarıyla gözlerini kapatabildiği kadar kapattıktan sonra: “Tadımın güzel olmadığına eminim!” diye de ekledi.

Koalalar şaşkın bir şekilde birbirlerine bakarken Kral kekeleyerek: “Ama ben se se seni yemek i i istemiyorum ki! Biz koalalar sadece okaliptus yeriz.” dedi.

“Oka… ne?” diye sordu örümcek. Eğer kaşları olsaydı şu an onları kaldırmış olurdu.

“Biz, senin bizi yiyeceğini düşündük.” dedi koala yavrusu yukarıdan.

Örümcek güldü. “Yok canım, bu çok saçma! Hem bu nasıl olacak ki? Bir kere siz benim yiyemeyeğim kadar büyüksünüz. Ayrıca biz örümcekler memeli hayvanları yemeyiz.”

Kral rahatlamış ama aynı zamanda kızmış da hisediyordu kendini. Anlaşılan ataları onlara yalan söylemişti. Örümcekse onlara kuşkuyla bakmaya devam ederek: “Gerçekten sadece şu komik Kokatiptuz’u mu yiyorsunuz? Bana sürekli biz örümceklerin yüzeyden çok uzakta, zemindeki küçük tünellerde yaşamamız gerektiğini söylediler. Çünkü tünellerin dışında sadece örümceklerden beslenen kötü, büyük koalalar yaşıyormuş. Ama siz hiç kötü görünmüyorsunuz, sadece sevimli görünüyorsunuz.” dedi.

Bu kez de koala kralı gülerek: “İnan bana bizden korkmanız gerekmez.” dedi ve koca gri kafasını salladı.

Bu sözün üzerine içi rahatlayan örümcek: “Öyleyse dostlarıma tünelleri artık daha sık terkedebileceğimizi söyleyebilirim.” dedi.

Biz de artık zeminden korkmak zorunda değiliz, diye düşündü kral heyecanla.

Ardından örümceğe el salladılar ve zorlu çıkış yoluna koyuldular. Ağacın zirvesine ulaştıklarında sevinçten coşan -en azından uyanık olan- koalalar, kralın örümcekle başından geçen hikayesini heyecanla dinlediler ve onun bu kahramanlığını kutladılar. Bundan böyle koalalar ormanın serin zemininde uyumak ya da sarılmak için sık sık ağaçlardan aşağıya inebileceklerdi. Ve artık kimse küçük örümceklerden korkmuyordu.

Ertesi gün küçük koala yavrusu, koalaların kralına: “Sen de bizimle yeni arkadaşımızı ziyaret etmeye geliyor musun?” diye sordu.

“Başka bir zaman.” dedi kral ve ekledi: “Bu kadar heyecandan sonra uyku açığımı kapatmam lazım, öyle değil mi?”

Yazar: Sierra Bravo
Almancadan Türkçeye Çeviren: Rüya Tunçel
Düzeltmen: Semanur Öztürk
Kaynak Metin: (Çevrimiçi)  https://ww.leselupe.de/beitrag/wie-die-koalabaeren-ihre-angst-vor-spinnen-verloren-4-8j-131868/, 24.01.2021

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top