Her Şey “Fantastik” Midir? Fantastik Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Türüne Yönelik Tanımlayıcı Yaklaşım

Manuela Volz

Fantastik edebiyat türü, çocuk edebiyatındaki en popüler metin türlerinden biridir. Bu tür, fantastik anlatımın temel alındığı sayısız alt türe ve modele sahiptir. Ayrıca fantastik türün terminoloji ve diğer gerçek dışı metin türlerinden ayrılması sorunu söz konusudur, bu nedenle fantastik edebiyatın sınırlarını daha net bir şekilde çizmek ve terimleri netleştirmek için farklı türlere yönelik tanımları ana hatlarıyla aktarmak yerinde olacaktır. Ardından kısaca fantastikte iki-dünya-modeline değinilecek ve sınırları aşan güncel romanlara bir üst bakış sağlanacaktır.

Kültürel açıdan bakıldığında çocuk ve gençlik edebiyatının her zaman geçerliliğini koruyan, geniş kapsamlı bir tanımı olamayacağı gibi (Ewers 2012: 13) fantastik çocuk edebiyatı kavramının da bu tür metinlerin çeşitli biçimlerde ortaya çıkmasından ötürü tek bir tanımla karşılanması mümkün değildir. 1950’li yıllarda edebiyat pedagogları Ruth Koch ve Anna Krüger, çocuk edebiyatında fantastik türü, masallar ve macera hikayeleri gibi geleneksel çocuk edebiyatı türleri bağlamına yerleştirirler. Bununla birlikte fantastiğin ve masalın yapısına ilişkin önemli bir fark ortaya koyarlar. Masallar karakterler tarafından varlığı kabul edilen, asla sorgulanmayan ve gerçekçi olmayan tek bir dünyada kurgulanırken; fantastik metinlerde edebiyat dışı gerçekliği model alan bir dünya ve olağanüstü, fantastik bir dünya olmak üzere iki dünyayla karşılaşılır. Bu iki zıt dünya kesişir, birlikte varlığını sürdürür veya karşılaştırılır (Weinkauff & von Glasenapp 2018: 96-97).

İsveçli edebiyat pedagogu Göte Klingberg bu yaklaşımı savunur ve fantastik çocuk edebiyatı bağlamında kesişen veya birleşen iki dünyadan söz eder. Bununla birlikte gerçeküstü-tuhaf ve efsanevi hikayeleri birbirinden ayırır. Gerçeküstü-tuhaf hikayeler, okuyucunun aşina olduğu gerçek dünyasında, bu dünyaya ait olmayan ve gerçeküstü özellikler taşıyan figürün ortaya çıkmasıyla kurgulanır. Örnek olarak Pamela Travers’in Mary Poppins romanlarını verir. Efsanevi hikayeler ise efsanevi bir dünyada geçer ve yalnızca o dünyada canlandırılır, hiçbir şekilde gerçek-kurgusal dünyayla bir ilişkisi yoktur. Klingberg buna örnek olarak J.R.R. Tolkien’in Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi romanlarını verir (karş. Weinkauff & von Glasenapp 2018: 97-98).

Türü tanımlamaya yönelik son girişimler fantastiğin her zaman için geçerli olan, tarih-üstü bir tanımının olamayacağı gerçeğine dayanır. Bu amaçla, çok dar olan ve “fantastik metinlerin büyük bir bölümünü evsiz bırakan” (Weinkauff & von Glasenapp 2018: 100) minimalist tanımlar (Tzvetan Todorov)[1] ile gerçekçi edebiyata açıkça atfedilemeyecek kadar kesin olmayan tüm metinleri dikkate alan maksimalist tanımlar (Gerhard Haas) arasında bir denge kurulmaya çalışılır. Carsten Hansel (1998), karakterlerin, olayların ve olay örgüsünü ampirik gerçeklikte mümkün olmayan bir şekilde edebi olarak birbirine bağlanmasını fantastik anlatının merkezi bir özelliği olarak görür. “Bu da fantastik hikâye anlatımının, mantığın ve dolayısıyla ampirik gerçekliğin sınırlarını istediği zaman kırabileceği anlamına gelir” (a.g.e).

Diğer Türlere İlişkin Terminoloji ve Sınırlandırma Sorunsalı

Türü tanımlama sorununun yanı sıra fantastik tür için farklı terimlerin kullanımı da kafa karışıklığına yol açar. Çünkü farklı olgularla ilişkilendirilse de günlük yaşamda sıklıkla eş anlamlı olarak kullanılan çeşitli terimler günümüze kadar yerini alır (a.g.e.).

Weinkauff ve von Glasenapp (2018:101) fantastik edebiyatı genel bir terim olarak kabul ederek terimin, “en önemli özelliğinin kurgusal olarak temsil edilen dünyanın, düalizm, çatışma, iki dünya düzeninin karşı karşıya gelmesi gibi iki boyutluluğa işaret ettiğini ve bu iki dünya düzeninin rasyonel gündelik deneyimlerin ötesine geçen olağanüstü dünyayı ve edebiyat dışı dünyayı model alan bir dünya” dan oluştuğundan bahseder. Bir diğer önemli özellik ise, edebiyat dışı gerçeklikte yer almayan, olay örgüsünü ve tüm metin yapısını şekillendiren karakterlerin, motiflerin ve olayların bulunmasıdır.

Fantastik edebiyatın alt türleri arasında masallar, bilim kurgu, fantezi, ütopya, distopya, ürperti konulu öyküler ve korku öyküleri yer alır (a.g.e.). Bu noktada genellikle eş anlamlı olarak kullanılan fantastik, bilim kurgu ve fantezi kavramlarının ayrımı önemlidir. Bilim kurgu türünün belirleyici özelliği, adından da anlaşılacağı üzere tek boyutlu bir dünyada bilimsel ve edebi anlatım arasındaki ilişkidir. Bu türde anlatılan olaylar, gerçekliğimizde mümkün olmayan ama gelecekte gerçekleşmesi muhtemel olan olayları kapsar. Fantastik edebiyatın bilim kurgudan ayrılan en önemli özelliği, bilim kurgunun bilinmeyen ve ilk bakışta gerçek dışı olayları doğa bilimleri çerçevesinde açıklamaya çalışmasıdır. Fantastik edebiyat ise olağanüstü olanı anlatmaktan kaçınır ve doğa biliminin sınırlarını dilediğinde aşabilir (Weinkauff & von Glasenapp 2018: 102).

Fantezi, günümüzde fantastik edebiyatın en popüler alt türü olarak tanımlanabilir. Fantastik ve fantezi kavramlarının karıştırılması, muhtemelen fantezinin İngilizce kökenli olmasından kaynaklıdır. İngilizcede fantezi sözcüğü fantastik edebiyat anlamına gelirken; Almancada fantezi türü kapsamına İngilizcedeki yüksek fantezi (high fantasy), kahramanlık fantezisi (heroic fantasy) veya kılıç (sword), büyü (sorcery)[2] konulu metinler dahil edilir. Masallarda olduğu gibi, fantezi türündeki hikayeler de çoğunlukla kendi tarihi ve coğrafyası olan, olağanüstü ve efsanevi olayların gerçekleştiği ve tüm aktörlerin bu olayları doğal olarak değerlendirdiği, ağırlıklı olarak kapalı bir dünyada kurgulanır. Burada gerçek-kurgusal dünya ile bir çatışma söz konusu değildir. Fantezinin diğer önemli unsurları; güçlü bir olay örgüsünün söz konusu olması, yüksek gerilim ve açıkça iyi olanın açıkça kötü olana karşı mücadelesi olarak sayılabilir (Weinkauff & von Glasenapp 2018:102). Ancak fantezinin gelişmesiyle birlikte çocuk ve gençlik edebiyatında önemli bir dönüm noktasından bahsedilebilir. Hans-Heino Ewers, bu bağlamda “çocuk ve gençlik edebiyatı alanında konu değişikliği”nden (Ewers 2013: 256) söz eder. Harry Potter’ın, içeriği okundukça giderek daha fazla dünya düzeni ve dünya hakimiyetine odaklandığını ve gençler için bile fantezi, çocukluk ve ergenlik ile ilgili konuları neredeyse hiç içermediğini ifade eder. Ewers’e göre çocukluk ve gençlik konularının yerini genel, tüm yaş aralıklarına uygun konular alır. Artık yaşa özgü sorunlarla uğraşmak yerine, düşman güçlere karşı mücadele ve dünyanın felaketlerden kurtarılması konu olur. Ewers bu durumu ailelerin ve okulların artan liberalizasyonu nedeniyle çocuklar ve gençler için günlük yaşamın artık hareketli çatışma alanları olmamasına ve böylece edebi anlamda ilgisini kaybetmesine bağlar (a.g.e.).

İki Dünya Modeli

Maria Nikolajeva’ya göre fantastik öykülerde iki dünyanın -gerçek-kurgusal ve olağanüstü dünyanın- varlığı ve karşı karşıya gelmesi üç biçimde şekillenebilir. İlk modelde olay örgüsü, içinde var olan karakterler tarafından varlığı ve özerkliği sorgulanmayan kapalı, fantastik bir dünyada gerçekleşir. Bu anlatılar, halk masalları ve fantastik edebiyat ile oldukça benzer özellikler gösterir (örneğin J.R.R. Tolkien’den Hobbit).

İkinci modelde fantastik ve gündelik-gerçekçi olmak üzere her iki dünya kesişir. Ya barış içinde bir arada yaşayabilir ya da çatışarak karşı karşıya gelebilirler. Özellikle çocuk aktörler dünyalar arasında kolaylıkla geçiş yapabilirler (Örneğin Lewis Carroll’un “Alice Harikalar Diyarında”, Astrid Lindgren’in “Mio, Beni Miom”, Cornelia Funke’nin “Mürekkep Dünya” Üçlemesi).

Üçüncü çeşitte, olay örgüsü farklı bir dünyadan bir figürün veya nesnenin aniden ortaya çıktığı gündelik-gerçekçi dünyada gerçekleşir. Olay örgüsü, gündelik dünya ile doğaüstü varlık veya nesne arasındaki karşıtlığa odaklanır. (Örneğin Astrid Lindgren’in Karlsson vom Dach veya James Krüss’ün Timm Thaler veya Satılan Gülüş adlı eserleri) (Weinkauff & von Glasenapp 2018:10-104).

Bu modellerle de yukarıdaki örneklerin ideal tip sınıflandırması olarak sayıldığı ve özellikle modern çocuk edebiyatı metinleri her üç modelin özelliklerini gösterebildiğinden metinlerin her zaman bu sınıflandırılmalara açıkça dahil edilemeyeceği belirtilmelidir (Kai Meyer’in Buz Ateşi eserinde olduğu gibi, 2005). Ama bu örneklerden önce C.S. Lewis’in Narnia Günlükleri, (1950-1956) Narnia’yı ve kendi evrenimizi içeren, gerçekten katı bir iki dünya modeline uymak istemeyen farklı dünyalardan oluşan çoklu evreni konu alır.

Sınır Geçişleri

Fantastik çocuk ve gençlik edebiyatındaki son gelişmelere bakıldığında, fantastik edebiyatın söz konusu sınırlandırma girişimlerinin ve alt türlerinin veya çeşitlerinin ancak bir ideal tip sınıflandırması olarak anlaşılabileceği görülmektedir. Joanne K. Rowling (1998) tarafından kaleme alınan Harry Potter eseri ile yeni milenyumun başlangıcında, etkileri bugüne kadar hissedilebilen, daha doğrusu hala okunulabilen bir “çağların değişimi” (Schikorsky 2012: 159) ortaya çıkar. Rowling İngiliz çocuk edebiyatının klasiklerinden (Alice Harikalar Diyarında ve Sihirbaz Oz) ve aynı zamanda efsanelerden, fantezilerden, masallardan, polisiye, okul ve gelişim hikayelerinden ilham alır (a.g.e.) Böylece farklı türlerin özelliklerinin bir arada olduğu, heyecan verici maceraları, samimi dostlukları, sihri ve kötülüğe karşı mücadeleyi birleştiren, hem çocuklar hem de yetişkinler için karşı konulmaz bir okuma materyali haline gelen bir çalışma ortaya çıkar. [3]

Harry Potter eserleri sayesinde, fantastik çocuk ve gençlik edebiyatının giderek artan popülaritesi nedeniyle neredeyse tüm yayınevleri cadıları, büyücüleri veya sihirli varlıkları içeriklerine dahil ederler. Ayrıca yazarlar, en iyi ihtimalle üçlemelerde veya çok daha fazla sayıda ciltte yayımlanan yeni büyülü fantezi dünyaları kaleme almaya başlarlar. Çeşitlilik sağlamak ve okuyucunun aynı türden hikayelere olan ilgisini kaybetmemek için bir yandan aşırı duygusal durumlara kitaplarda daha da güçlü bir şekilde yer verilirken, diğer yandan tanıdık türlerin yeniden karıştırılmasına odaklanılır. “Bilim kurgu, gizem, gerilim veya romans türlerinin içerikleriyle fantastik hikayeler zenginleştirilir ve böylece en azından yenilikçi izlenimi verir” (Schikorsky 2012: 160). Örneğin yeni milenyumun ilk on yılında İrlandalı Eoin Colfer, fanteziyi bilimkurgu ile birleştirdiği Artemis Foul serisiyle (2001’den itibaren) bu gelişmeden yararlanmayı başarır; on iki yaşındaki sevimli dolandırıcı ve bilgisayar delisi Artemis Faul, tek bir yeraltı sisli dünyasında teknik olarak son derece gelişmiş elfler, cüceler ve goblinlerle buluşur. Alman yazarlar arasında Rowling’in başarısına Cornelia Funke yaklaşır. Hikayeleri gerçekliğe bağlı olsa da fantastik türüne kaydığını söylemek olanaklıdır. Mürekkep Dünya üçlemesi (2003-2007) ile dünya çapında başarı elde eder. Eserlerdeki ciltçi Mo, kitaptaki edebi karakterleri kitapları okuyarak gerçek dünyaya getirebilir; buna karşılık olarak da gerçek dünyadan karakterler kitabın içinde kaybolur. Bir diğer başarılı Alman yazar Merle-und Wellenläufer üçlemesi (2001 veya 2003-2004) ile Kai Meyer olarak karşımıza çıkar. Meyer gerçekçi ve fantastik anlatı türlerini birleştirir ve metinlerinde mitolojik motiflere severek yer verir. Bu noktada Stephenie Meyer’in Bella ve vampir Edward arasındaki aşk ilişkisini konu alan Alacakaranlık dörtlemesine değinmeyi unutmamak gerekir. Meyer romanlarında aşk hikayesi, gerilim ve fanteziyi birleştirir (Schikorsky 2012: 160-161).

Çalışmamı, fantastik çocuk ve gençlik edebiyatı türünün ve terminolojisinin biraz daha netleşmiş olduğu umuduyla bitiriyorum. Bu alanın temel özelliklerinden biri, fantastik çocuk ve gençlik edebiyatının çeşitli varyasyonlarının ve alt türlerinin iç içe geçmiş olmasıdır; bu da türün içinde kesin sınırlamaların ve tanımların mümkün olmadığı anlamına gelir. Ayrıca fantastik edebiyatın balta girmemiş ormanında yolunuzu bulmak biraz “hayal gücü” gerektirebilir.

Kaynakça

Abraham, Ulf (2012) Fantastik in Literatur und Film. Grundlagen der Germanistik 50, Berlin: Erich Schmidt Yayınevi.

Ewers, Hans-Heino (2012) Literatur für Kinder und Jugendliche. Eine Einführung, 2. düzenlenmiş ve güncellenmiş baskı, Paderborn: Wilhelm Fink.

Ewers, Hans-Heino (2013) ‚Kinder- und Jugendliteratur‘in Hans Richard Brittmacher & Markus May (eds.) Phantastik. Ein interdisziplinäres Handbuch, Stuttgart/Weimar: J.B. Metzler Yayınevi, 249-257.

Kümmerling-Meibauer, Bettina (2012) Kinder- und Jugendliteratur. Eine Einführung, Darmstadt: WBG.

Rüster, Johannes (2013) ‘Fantasy‘ in Hans Richard Brittmacher & Markus May (eds.) Phantastik. Ein interdisziplinäres Handbuch, Stuttgart/Weimar: J.B. Metzler Yayınevi, 284-292.

Weinkauff, Gina & von Glasenapp, Gabriele (2017) Kinder- und Jugendliteratur, 3. Güncellenmiş ve genişletilmiş baskı, Online-Ressource UTB.

Schikorsky, Isa (2012) Kurze Geschichte der Kinder- und Jugendliteratur, BoD (Books on Demand).

Almancadan Çeviren: Semanur Ağca

  1. Ulf Abraham için fantastiğin “belki de en iyi bilinen” tanımı “kararsızlık” ölçütünü ortaya atan Todorov’a dayanır (2012: 36). Todorov, okuyucuyu argümanının merkezine koyar. Bu tanıma göre fantastik metinler, “sadece doğa yasalarını bilen ve doğaüstü görünümüne sahip bir olayla karşı karşıya kalan bir kişinin hissettiği kararsızlık” ile nitelendirilir (Abraham 2012: 50’den alıntı).

  2. Bu kavramlara ilişkin ayrıntılı tanımlar için bkz. Rüster 2013:284-292

  3. Bununla birlikte bu dönemden önce bile, Michael Ende’nin Bitmeyecek Öykü’sü (1979) gibi farklı türlerin birleştirildiği ve köprü olma özelliği nedeniyle yetişkin okuyucular tarafından giderek artan bir onayla karşılaşan birkaç fantastik çocuk kitabı vardır (Kümmerläng- Meibauer 2012:72).

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top