Disneylileştirilen Masal Kahramanları: 3 Ünlü Masal Prensesinin Beyaz Perdede İlk Kez Boy Göstermesinin Üzerine Bir İnceleme

Merve Hatipoğlu

1923 yılında “Alice” karakteri ve onun maceralarını konu alan bir çizgi film serisiyle adını animasyon dünyasına duyuran Walt Disney, kardeşi Roy ile kurduğu Walt Disney Stüdyo şirketinde dört yıl boyunca bu karakterin maceralarını anlatır. Daha sonra izleyicisini yeni bir çizgi film karakteri olan “Şanslı Tavşan Oswald (Oswald the Lucky Rabbit)” ile tanıştırır. Distribütörünün oyununa gelen Disney, yarattığı karakterin haklarının kendisine ait olmadığını öğrenir ve karakteri distribütörüne kaptırır. Bu hüsranın ardından dünyaca ünlü Mickey Mouse karakterini yaratarak her şeye yeniden başlayan Disney 1934 yılında masallar diyarını gözüne kestirir ve “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (Snow White and the Seven Dwarfs)” masalıyla ilk uzun metrajlı animasyon filmini çeker. 1937 yılında sinemalarda gösterime giren film çok ilgi görür ve 1939’da “Rüzgâr Gibi Geçti (Gone with the Wind)” filmi vizyona girene kadar en yüksek kar elde eden film olur (WEB_1). Gişe hasılatı Disney’e en büyük gelir kaynağının sinema filmlerinde olduğunu gösterir ve kendi orijinal karakterlerini üretmeye devam etmenin yanı sıra masalları da beyaz perdeye aktarmayı sürdürür. Bu filmlerden bazıları Pinokyo (Pinocchio, 1940), Bambi (1942), Sindirella (Cindirella, 1950), Peter Pan (1953), Uyuyan Güzel (Sleeping Beauty, 1959), Güzel ve Çirkin’dir (Beauty and the Beast, 1991). Önce sözlü olarak daha sonra yazıyla dilden dile kültürden kültüre yayılmaya başlayan masallar böylelikle görsel-işitsel platforma taşınır. Ancak masalların bu serüveninde değişen tek şey aktarıldıkları platform olmaz. Masal kahramanları da Disney’in Harikalar Dünyası’na ayak uydurur.

Evvelden beri çocuklara beyaz perdeyi sevdiren, sinemanın çocuklar için eğlenceli boş zaman aktivitelerinin başında gelmesini sağlayan animasyonlardan çoğunu üreten stüdyolardan biri olan Disney’in masallar diyarı, zaman içinde yazar, kütüphaneci ve benzeri pek çok grubun eleştiri oklarının da hedefi olmuştur. Stüdyonun ilk uzun metrajlı filmi ve kitaptan ekrana yansıyan bir masal örneği olarak “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (Snow White and the Seven Dwarfs)” filmini ele alırsak, masalın orijinalinde gençliği, güzelliği ve masumiyeti nedeniyle kraliçe üvey annesi tarafından sevilmeyen, kendisine güzellikte rakip gördüğü için kraliçenin öldürmeye çalıştığı bir prenses vardır. Zalim kraliçeden kaçan ve ormanda yedi cücenin yaşadığı bir evde gizlenen prenses masalın sonunda prens tarafından kurtarılır ve onunla evlenerek sonsuza kadar mutlu yaşar. Masal özünde iyiliğin ve mütevazılığın ödüllendirildiğini, kötülüğün ise cezasız kalmadığını aktarmaya çalışır. Disneylileştirilen Pamuk Prenses ise şarkı söyleme yeteneğiyle baş döndüren, cücelerle yaşadığı evi çekip çevirmek için canını dişine takan, aşırı çalışkan ve anaç bir karakterdir. Oysaki masalın aslında ormanda cücelerin yaşadığı kulübeye denk gelen prenses içeri girdiğinde küçük ama derli toplu ve temiz bir mekanla karşılaşır (May 1981: 467-68). Ayrıca filmde kötü kraliçe sadece gençliği ve güzelliği nedeniyle değil tüm insanlara, hayvanlara ve doğaya karşı sevgi dolu olan kalbi ve merhameti nedeniyle de prensesten nefret etmektedir. Filmde dikkat çeken bir başka değişiklik ise masalın yazılı haline kıyasla en az prenses kadar önemli olan ve öne çıkan yedi cücedir (Mollet 2020: 30). Karakterleri ve hikâyeyi beyaz perdeye uyarlayan Disney, onları yalnızca Disneylileştirmemiş aynı zamanda Amerikanvari özelliklerle donatarak dönemin ideolojisini yansıtmıştır. Bu durumda izleyicinin masalların özündeki öğretilerden faydalanmasından ziyade uyarladığı versiyonlarla onların üstünde kültürel bir etki yaratmayı hedeflediği söylenebilir. Filmdeki Pamuk Prenses açıkça o dönem kadının toplumdaki “evinin hanımı” rolünü vurgular ve bu kadın masumiyetin ve erdemin timsalidir (Mollet 2020: 27). Kötü kraliçe nedeniyle sarayını ve daha önce sahip olduğu konforlu hayatı terk eden prensesin, iyimserliğini yitirmeden sabırla güzel sona ulaşmayı beklemesinin ise 1929 yılında yaşanan Wall Street İflası ile çöken borsa piyasasından kötü etkilenen ekonominin bu durumunun geçici olduğunu Amerikan halkına hatırlatarak onlara umut aşılaması beklenir. Prensesin çalışkanlığı ise başarıya ulaşmak için gayretin gerekliliğinin altını çizer. Ön plana çıkan farklı karakterlerdeki cüceler ise birlik içinde prensesin mutlu sona ulaşmasına yardım eder ve böylelikle o dönem aynı ekonomik güçlüklerle, işsizlik ve benzeri pek çok sorunla başa çıkan, farklı altyapılara, geçmişlere ve karakterlere sahip insanların birlik içinde çalışarak güçlükleri aşabileceği mesajını iletir (Mollet 2020: 30). Okuyana ya da izleyene umut aşılayan olay örgüsüyle ve sinemaya aktarıldığı dönem hedef izleyici kitlesine hitap edecek şekilde uyarlanmaya müsait karakterleri ve yapısı nedeniyle pek çok masal içinden Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’in bilhassa seçilmiş olması ihtimali akıllara gelmektedir. Çocuklarıyla birlikte ilk kez uzun metrajlı bir animasyon filmi deneyimleyen halkın bir de seyir sonrası salonu umut dolu duygular ve pozitif iletilerle yüklü bir şekilde terk etmesi gişe hasılatını da beraberinde getirmiş ve hatta masal uyarlamalarının devamı için Disney’i motive etmiştir.

 Disney “Sindirella (Cindirella)” filmi ile geleneğini bozmamış ve masalı hedef izleyicinin ilgisini daha fazla çekecek şekilde değiştirmiştir. Sindirella’nın üvey kız kardeşleri filmdekinin aksine masalın orijinalinde hoş görünen kadınlardır. Masala göre prense en uygun eşin bulunması için düzenlenen baloya davet edilen belli tabakadan insanlar arasında hoş görünümlü bu iki genç kadın da vardır (May 1981: 469). Disney’in karakterize ettiği kardeşler ise hoş görünmekten uzak, tembel ve birbirleriyle didişen tiplerdir. Bu tiplemeler Sindirella’nın kendisinden hoşlanmayan üvey annesi ve kardeşleriyle güçleşen hayatının dramını arttırmaktadır. İyi niyeti üvey aile bireyleri tarafından suistimal edilen ve sık sık aşağılanan Sindirella da tıpkı Pamuk Prenses gibi iyimserliğini yitirmeden gelecek güzel günleri bekler. Çalışkandır ve kendisine verilen işleri eksiksiz yerine getirir. Doğaya aşıktır ve hayvanlarla sıkı dosttur. Hatta baloya gitmek için fare dostlarından yardım alır. Peri anne ve onların iş birliği sayesinde prens ile tanışma imkânı bulur ve mutlu sona kavuşur.

Benzer özelliklere “Uyuyan Güzel (Sleeping Beauty)” filminde de rastlanmaktadır. Disney’in bu prenses masalı filminin, masalın Fransız yazar Charles Perrault tarafından kaleme alınan versiyonundan kaynaklandığı bilinse de yüz yıllık bir laneti birkaç saatlik filme, üstelik yine seyirciyi sinema salonlarına çekecek şekilde, yansıtmak senaristleri dramatik değişiklikler yapmaya itmiştir. Böylece Prenses Aurora, kötü bir perinin laneti yüzünden 16 yaşında elini çıkrığa batırıp uykuya dalmadan önce kendisini bu lanetli uykudan uyandırıp kurtaracak prensiyle ormanda şarkı söyleyip dans ederken tanışma fırsatı bulur. Elbette bu tanışmaya vesile sadece ona doğumunda koruyucu periler tarafından bahşedilen güzel sesi ve şarkı söyleme yeteneği değildir. Ormanda doğanın güzelliklerine hayran bir şekilde hayvan dostlarıyla vakit geçirirken dostlarının yardımı sayesinde prensiyle karşılaşır. Prensesi güzel sona götürmek için birlik içinde çalışanlar sadece hayvan dostları değildir. Onun prenses olduğundan habersiz, farklı bir kimlikle, ormanda iyi ve güzel bir insan olarak yetiştirilmesi için kendilerine emanet edilen üç koruyucu peri de filmin sonunda Prens Philip’e kötü peri Maleficent’ı yenmesi için yardım eder. Masalın aslında ise böyle bir tanışma yoktur. Prensese yedi peri yedi farklı hediye sunar. Bu hediyeler ise sadece güzellik, dans etme ve şarkı söyleme yeteneği değil zarafet, şefkat ve keskin bir zekadır. Yedinci peri hediyesini veremeden lanetini ortaya saçan kötü peri (Disney tarafından Maleficent olarak adlandırılan karakter) aslında prensesin eli çıkrığa battığında onun ölmesini ister; ancak hediyesini veremeyen son peri bu kuvvetli lanetin etkisini azaltarak ölümü, yüz yıllık uykuya dönüştürür ve bu uyku prensesi kurtaracak prens tarafından sonlandırılabilir. Bu noktada filmde de Maleficent aynı laneti prensesin üstüne salar ve üç koruyucu periden hediyesini veremeyen üçüncü peri ölümcül laneti uykuyla ve gerçek aşkın öpücüğüyle yumuşatır. Filmde dikkat çeken bir başka detay ise ormanda tanıştığı kızın aslında prenses olduğundan bihaber Prens Philip’in âşık olduğu kadını köylü sanması ve kral babasıyla bu durumu paylaştığında babasının tepkisine karşılık artık 14. yüzyılda olduklarını belirterek, köylü ya da soylu istediği kişiyle evlenebileceğini söyleyip ona karşı çıkmasıdır. Her ne kadar güzel, iyi kalpli ve sabırlı bir prensesin yakışıklı bir prens tarafından kurtarıldığı kısmı incelenen diğer filmlerle aynı olsa da bu filmde artık gençlerin kendi kaderini kendilerinin belirlemesine ve toplumun hangi tabakasından olursa olsun evlenecekleri kişiyi kendilerinin seçmesine kayan anlayış değişikliği vurgulanmıştır (Mollet 2020: 41).

Disney’in gişe yapan filmlerinin bir kısmı zamanında çocuk edebiyatında yerini almış masalları anlatsa da bu filmlerdeki olay örgüsü ve özellikle de karakterler bazı eleştirmenler, yazarlar ve kütüphaneciler tarafından genellikle aşırı “Disneylileştirilmiş” olarak eleştirilmiştir (Sayers 1965; Zipes 1994; Bryman 2004). Ancak Disney’in bu filmleri eğitimsel ya da edebi amaçlar taşımaktan ziyade hedef kitlesi olan Amerikan izleyicisinin keyifli vakit geçirmesini sağlamaya ve onların üstünde kültürel etki yaratmaya yönelikti (May 1981: 466). Hedef kitleye ise sadece çocuklar değil onları sinemaya getiren ebeveynler de dahildi. Bu deneyimin tekrarını istemeleri için her iki grubun da beğenisini almak şarttı. Disney bu beğeniyi masalların orijinalini kitaplardan okuyan bir okuyucunun hafızasından yıllar sonra bile silinmeyecek dram, aksiyon ve kötücül kısımlarına odaklanarak sağladığını ve bu kısımları duygusal öğeler ve müzikle desteklediğinde kitlelerin ilgisinin arttığını keşfeder ve aynı formülü benzer nitelikteki masal uyarlamalarında uygulamaya devam eder.

Tabii bu üç ünlü prensesin beyaz perdede ilk kez boy gösterdikleri dönem Disney filmlerinin klasik dönemine denk gelmektedir (1937-59). Kadın pasif, evcimen ve fedakardır. Her türlü güçlüğün üstesinden gelecek sabra sahiptir. Her daim iyimserdir ve evi çekip çevirmekten sorumludur. Kadının bu temsili ise zamanla toplum içinde değişen, güçlenen ve özgürleşen rolüyle beraber Disney evreninde de kuvvetlenmiştir. Bu filmlerin geçiş döneminde (1989-98) etraflarına çizilen domestik çemberin sınırlarını zorlayan prensesler postmodern dönem olarak ifade edilen son dönem filmleriyle (2009) özgürleşir (Bostan ve Kırel 2018: 8). 2010 yapımı “Karmakarışık (Tangled)” filminde yine bir masal kahramanı olan Rapunzel karakteri için kurgulanan yeni olay örgüsünde annesi sandığı kişi tarafından kötülüklerden korunması yalanıyla kulede tutulan prenses artık dış dünyanın zorluklarına göğüs germeyi göze alır ve kuleden kaçarak onu keşfetmeye koyulur. Bunu kendisine hikâyede eşlik eden erkek kahraman yanında olsa da olmasa da yapacağı aşikardır. Prensesin mutlu sona ulaştığı erkek kahraman ise artık bir prens değil hırsızdır. Rapunzel sayesinde güzel bir aile ortamına kavuşan hırsız onunla hayatında temiz bir sayfa açar. 2012 yapımı “Cesur (Brave)” filminde ise prensesimiz evliliğe hazır değildir ve bunu ailesine kabul ettirmek için bolca cesaret sergilemesi gereken maceralara atılır. Filmin sonunda ise adaylardan hiçbiriyle evlenmez. Ayrıca bu prenses çok iyi bir okçudur, kurabiye yemeyi sever ve korseli kıyafetlerin içine sığmaya çalışmaktan ya da bir erkek için güzel görünmeye çalışmaktan hoşlanmaz. Dağınık, kızıl ve kıvırcık saçlarıyla kendisi oldukça doğaldır ve mutlu olduğu şekilde yaşamaya çalışır. 2017 yapımı “Moana” örneğinde ise prensesimiz kısa boylu, hafif toplu ve esmerdir. “Motunui” isimli kurgusal bir tropik adada yaşar ve adanın şefinin kızıdır. Adasının başına gelmek üzere olan bir felaketi önlemek için derinlere açılması babası tarafından yasaklanan okyanusta tek başına tehlikeli bir yolculuğa çıkar.

Beyaz perdede ilk kez Disney evreninin klasik döneminde boy gösteren üç masal prensesini evrenin postmodern döneminde kurgulanan üç prensesle karşılaştırdığımızda prenseslerin değişen profili göze çarpmaktadır. Ayrıca Disney’in artık masal uyarlamasından ziyade özgün hikayelere yöneldiği söylenebilir. Ancak klasik dönem masal uyarlamalarında bu karakterlerin masalların orijinallerine kıyasla romantikleştirildiği ve olay örgüsünün yaşanan talihsiz olaylardaki dramın etkisini arttıracak şekilde yeniden kurgulandığı dikkat çekmektedir. Disneylileştirilen karakterler ve değişen olay örgüsüyle toplumun üzerinde kültürel bir etki uyandırmak ise bu animasyonların seyirciyi salona çekecek nitelikte olması ve onları eğlendirmesinin dışında üstlendiği bir başka misyon olmuştur. Günümüzde ise kadının toplumda değişen rolüyle birlikte kurgulanan prenseslerin animasyonlardaki gücü, özgürlüğü ve bireyselliği artmıştır. Prenseslerde karakteristik değişikliklerin yanı sıra fiziki değişiklikler de gözlenmektedir. Prensesler illa ince, uzun boylu ve kusursuz tabir edilecek güzellikte değil, gerçek hayatta olduğu gibi, farklı fiziksel özelliklere sahip bireyler olabilmektedirler. Son olarak her ne kadar Disney karakterlere kazandırdığı bazı özelliklerle ve masalları uyarlama şekliyle eleştiri almış olsa da pek çok çocuğa masalları sevdirdiği unutulmamalıdır. Hatta beyaz perdede tanıştığı masal karakterleriyle ilgili merak uyandırarak onların hikayelerini okumaya teşvik ettiği kitleler de olmuştur. Ayrıca aşırı romantikleştirilen prensesler ve hayvan karakterler ile dramatize edilen noktaları bir kenara koyarsak bu filmlerin çocuklara iyi kalpli olma, bardağın dolu yanını görme ya da hayallerinin peşini bırakmama gibi güzel öğütler vermeye çalıştığını atlamamak gerekir.   

KAYNAKLAR

Bostan, Ayşe Dilara, Kırel, Serpil (2018). Postmodern Dönem Disney Prenses Anlatılarında İnşa Edilen Kadın Temsilinin Moana Örneği Üzerinden İncelenmesi. Trt Akademi, 3(5), 8-27.

Bryman, A. (2004) The Disneyization of Society. London: Sage Publications LTD.

May, Jill P. (1981). Walt Disney’s Interpretation of Children’s Literature. Language Arts, 58(4), 463-472.

Mollet, Tracey L. (2020). A Cultural History of the Disney Fairy Tale: Once Upon an American Dream, Switzerland: Palgrave Macmillan.

Sayers, C.F. (1965). Walt Disney Accused. Horn Book Magazine, 602-611. https://www.hbook.com/?detailStory=walt-disney-accused-vhe (Erişim: 05.07.2021)

Zipes, J. (1994). Fairy tale as a myth/myth as a fairy tale: Breaking the Disney spell. Kentucky: University Press of Kentucky.

İNTERNET KAYNAKLARI

WEB_1, (2021), https://www.waltdisneystudios.com/history/ (Erişim: 01.07.2021)

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top