Anne Kavramı Hakkında Bir Şeyler Değişti Mi?

İtalyan Çocuk Edebiyatındaki Anne Karakterinin Temsilindeki Değer ve Kalıplar/Klişeler Zaman İçinde Nasıl Bir Değişime Uğradı: Resimli Kitapların Kadın Yazarları

Annalisa Comes

Uyusun da büyüsün canım yavrum

Annenin çok çok işleri var

Gün tamama ermeden

Çorap gömlek dikmeli

Uyusun da büyüsün hoşnutsuz

Babası iştahla yesin, anası çabalasın

Babası hana gitsin

Anası huzurunu bozsun

Babası tuzlama balık yesin

Anası hep huzur bozsun

Babası fasulye yesin

Anası evlatlarla mücadele etsin

Babası köfte yesin

Anası kanaviçe yapsın

İtalyan şiirinde (örneğin 2009 yılında Spoleto Üniversitesi’nden Maria Carla Spina’nın yaptığı), sanatta ya da genel olarak yirminci yüzyıl İtalyan edebiyatında anne figürü ile ilgili araştırmalar yapılmış ya da bu araştırmalara başlanmıştır (örneğin Olivia Fiorilli’nin “Anne Ve Vatan. Birinci Dünya Savaşı’nı Anma Kitapçıklarında, Savaşta Hayatını Kaybedenlerin Annelerinin Tasviri” ya da Roberta Viel’in 2011/2012 döneminde Padova Üniversitesi’nde hocası Profesör Donatella Lombello Soffiato öncülüğünde tez olarak kaleme aldığı “Çocuk Edebiyatı Ve Zor Durumdaki Aile İlişkileri: Birtakım Editoryal Önerilerin Eleştirel Analizi” gibi belirli bağlamlar hakkında bile araştırmalar yapılmıştır) ancak bu figürün çocuk edebiyatındaki temsili ve gelişimi hakkında yazılmış, özellikle de çocuk kitapları yazan yazarlar hakkında ya hemen hemen hiçbir şey yoktur ya da çok azdır. Alan darlığından ötürü resimli kitaplarla ilgili incelememizi iki yaş grubuyla 2 ila 5 yaş ve 6 ila 8 yaş gruplarıyla sınırlandırdık. Bu kısıtlamaya gidilirken bu seçimi de anlamlı bir nedene oturtmak gerekmektedir. Bu kitaplar, seçtiğimiz iki yaş grubunun düşkün oldukları kişilerle, özellikle de anneyle geçirdikleri zamanı temsil ediyorlar; resimli öyküler gelenek ve yenilik arasındaki hassas ve karmaşık ilişkiyi simgeliyor.

Bununla birlikte, İtalya’daki anne figürünün temsilindeki değişimi doğru bir şekilde algılayabilmek için savaş sonrası dönemde kadının ülkedeki durumundaki değişimi de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kadının aldığı yol hiçbir zaman için kolay olmamış, engeller ve derin uyuşmazlıklarla dolu olmuştur ve durum hâlâ da böyledir.

Ellili Yıllardan Günümüze

Ellilerdeki çocuk edebiyatı faşist İtalya’dan kalan mirasla halen erkek egemen bir politikaya ve muhafazakâr bir vizyona bağlı anne olmuş ideal kadın ve mükemmel ev hanımı temsilini koruyordu. Ancak bir kuzey rüzgârı, pembe klişeleri, kısacası kadının temsiliyle ilgili genel kanıyı silip süpürmeye geldi; Donatella Ziliotto’nun (Il Martin Pescatore serisinin kurucusu) çevrilmesini şiddetle arzuladığı İsveçli yazar Astrid Lindgren’nin (1907-2002) kitapları İtalyancaya aktarılmıştı.[1] Pippi Uzunçorap romanı 1958 yılında Floransalı Vallecchi Yayınevi tarafından basıldı. İsveçli bir yazar olduğu düşünülünce bizim inceleme alanımızın dışında kalsa da bu kitabın annenin yokluğu ve özgür kızlar temasına değinmesiyle gelecek nesiller üzerindeki etkisi yadsınamaz…

Sonraki on yıllık sürede bir şeyler değişmeye başlar; 1965 yılında bir başka sıradışı kadın, Rosellina Archinto, çocuk edebiyatının hâlâ kısır bir tür olarak görüldüğü bir zamanda, çocuk kitapları basan Emme Yayınevini kurar. Archinto, en önemli yabancı yazar-çizerleri İtalya’ya tanıtır, bunlar arasında Maurice Sendak, Leo Lionni, Tomi Ungerer, Eric Carle, Guillermo Mordillo ve daha pek çok kişi vardır. Aynı zamanda Enzo ve Iela Mari, Bruno Munari, Emanuele Luzzati, Flavio Costantini gibi İtalyan yazar-çizerleri de dünyaya duyurur. Archinto bu çalışmalarından ötürü Bolonya Çocuk Kitapları Fuarı’nda pek çok ödüle değer görülür ve Japonya, Almanya ve Fransa’da uluslararası bir tanınırlık kazanır.

Geleneksel kadın figürünün ve buna bağlı olarak anne figürünün sorgulanması ise esas olarak –yetmişlerden itibaren başlayan– feminist harekete dayanır. 68 döneminin çocuğu olan feminizm hareketi boşanma ve kürtaj mücadeleleriyle yakından ilgilidir. Diğer ülkelerdeki benzer hareketlerle karşılaştırıldığında İtalyan hareketinin özelliği başından beri “eşitlik”ten çok “farklılık” kısmına vurgu yapmasıdır.[2] Yetmişli yıllar feminist düşüncenin yarattığı dürtü sayesinde önemli bir düşünme, tartışma ve gelişme dönemini temsil eder. İtalya’da, toplumsal cinsiyet klişeleri sorununu ilk kez gündeme getirense 1973 yılında (Milanolu Feltrinelli Yayınları’nın 2013 yılına kadar pek çok baskısını yaptığı) Dalla Parte Delle Bambine. L’influenza Dei Condizionamenti Sociali Nella Formazione Del Ruolo Femminile Nei Primi Anni Di Vita (Kızlar Tarafından: Yaşamın İlk Yıllarında Kadın Rolünün Oluşumunda Sosyal Koşullanmanın Etkisi) kitabı aracılığıyla Elena Gianini Belotti’dir. Elliler ve altmışlardaki birtakım Amerikan ve Fransız araştırmalarını temel alarak erkek ve kadın arasındaki, “doğuştan gelen” faktörleri değil, bireyin gelişimi sırasında maruz kaldığı “kültürel koşullanmadan” kaynaklanan geleneksel karakter farklarını vurgulamaya kadar varan bir kitaptır. Gianini Belotti neden “kızlardan başladığı” konusu hakkında bunun tamamen “kadın cinsiyetine aykırı” olmasını gösteriyor. Yapılması gereken, “erkeklerin kopyası olan ve onlara benzeyen kızlar yaratmak değil, cinsiyeti ne olursa olsun dünyaya gelen her bireye kendisine en uygun şekilde gelişme olanağının sağlanmasıdır.” Kitaptaki kısa bir bölüm “çocuk edebiyatı”na ayrılmıştır (sayfa 103-122). Örnek alınan araştırmalar temel olarak Amerika Birleşik Devletleri ile Fransa’ya ait olsa da (çıkan sonuç oldukça kötüdür; anne çalışmaz ve “gerçek örneklere rağmen […] kırılgan ve beceriksiz kız figürü örnek verilmeye devam eder.”) bunun nedeni o yıllarda İtalya’da bu konu hakkında henüz mevcut veri olmamasındandır; Belotti ise şunun altını çizmiştir: “Bizim ülkemizde de çocuk edebiyatı ve ilkokullar için yazılan okul kitapları her iki cinsiyet için de içerdiği çağdışı, tarih dışı ve ayrımcı yönlerden incelenmeye ve eleştirilmeye başlanmıştır. Ancak bu konudaki farkındalık sadece feminist grupları ve birkaç yayıncı ile gazeteciyi kapsamakta, anne babalar da dâhil olmak üzere çocuk eğitimiyle ilgilenenler bu konuda zerre uyarıda bulunmamaktadır” (s. 108), ardından iki araştırmayı kaynak gösterir. İlki, Il Giorno gazetesinin öncülüğünde İtalyan okullarında kullanılan okul kitapları ve bu kitaplardaki kadın ile erkek figürünün temsil edilme biçimi hakkında yürütülen araştırmadır; makalenin kadın sayfasına yerleştirilmesi bile başlı başına çok şey anlatmaktadır: “Evdeki anne her şeyi sevgiyle ve dudaklarında tatlı bir gülümsemeyle yapar, bu da onu hiçbir çaba harcamıyormuş gibi gösterir […] Her şeyi bedavaya yapar, diğer insanların ancak grup halinde yapabildiklerini tek başına yapmayı başarır, bu da sistemin takdir ettiği bir durumdur; ancak sömürüldüğü fark edilecek korkusuyla bunu açıkça kabul etmemeye özen gösterir” (s. 109). İkincisi, Marisa Bonazzi öncülüğünde ilkokul kitapları hakkında yürütülen araştırmadır. Bu araştırmada “insanı hayrete düşüren bir sonuç ortaya çıkar […] Anne, uysal bir şekilde kocasına ve evlatlarına hizmet eden sessiz ve yorulmak bilmez bir figürdür. İşbirliği diye bir şey yoktur[…] İlkokul kitaplarındaki kadın ev dışında çalışan, saygınlık sahibi ancak her şeyi aşkla yapan ve nezaketsizlikler ile hakaretlere hafifçe gülümseyerek karşılık vermekle yetinen mazoşist bir kadın-anne olarak tanımlansa da sorumluluğu tam olarak bilinmemektedir” (s. 110). Yazarın da belirttiği gibi, Belotti’nin İtalya’daki çocuk edebiyatı alanındaki incelemeleri sistematik analizlerden başka bir şey olmamasına rağmen, sonuç olarak: “bu alanda da kız çocuklarının üzerinde güçlü bir baskı vardır çünkü kendilerini yozlaşmış kadın modelleriyle özdeşleştirmeye devam etmektedirler.” Dahası şöyle bir değerlendirme yapılır: “İncelenen birkaç metin bile ayrımcı, gerici, kadın düşmanı ve çağdışı söylemlerden çocuk edebiyatını suçlu bulmak için başlı başına yeterli olmuştur ve daha da kötüsü, bu söylemlerin, eleştiri yapmaktan aciz olduklarından onları doğrudan benimseyen çocuklara sunulmasıdır. Çocuğun büyümesine ve geleceğin toplumunu oluşturmasına yardım etmek yerine edebiyatın önerdiği bu modeller çocuğu çocukluğuna hapsetme tehlikesi getirmektedir” (s. 121). Gianini Belotti 1978 yılında aynı tartışmayı “çocuk kitaplarında cinsiyetçilik” kitabında yeniden ele alır.

1975 yılında Adela Turin ve Nella Bosnia, Elena Gianini Belotti’nin tez başlığını temel alarak Dalla Parte delle Bambine (Kızlar Tarafından) Yayınevini kurarlar; nihayet çocuk kitapları dünyasında erkekler ile kadınlar arasındaki sosyal ilişkilerin karmaşık dünyasına ve bunun getirdiği ayrımcılığa karşı bir pencere açılır (kitaplar Motta Junior Yayınevi tarafından yeniden düzenlenir).

Rosanna Pace 1986 yılında okuma kitapları ve yardımcı kitaplar hakkında yeni bir inceleme yapar (İlkokul Okul Kitaplarındaki Erkek Ve Kadın Görselleri). Gerek eril öğelerin baskınlığı, gerek kadın figürler (kız çocuklar ve kadınlar) kapalı mekânlarda gösterilirken erkeklerin açık alanlarda bulunması, gerek erkeklerin tatmin edici etkinliklerde bulunması, gerekse “babaların hislerinden değil sadece işlerinden bahsedilir […] Kadınlar aileye ve anneliğe bağlıdır” tanımıyla yaptığı inceleme önceki çalışmaları doğrular niteliktedir.

1996 yılında İtalya’nın Piemonte bölgesinde yürütülen ve 2003 yılında akademisyen, yazar ve Della Parte delle Bambine Yayınevi eş kurucusu Adela Turin (2003/4 döneminde AB’nin, Belediye Eğitim Sistemi ve Fırsat Eşitliği Başlanlığı’nın, Du côté des Filles Fransız derneğinin, Poliedra Spa’nın ve Kadınca Düşünce Çalışmaları Merkezi’nin mali desteğiyle Torino’daki okullarda yürütülen araştırma “Kaç Kadına Dönüşebilirsin?”) öncülüğünde “Resimli Kitaplardaki Cinsiyetçi Klişeleri Deşifre Etme Rehberi”yle sonuçlanan uluslararası bir projede de aynı sonuca ulaşılmıştır. 1998 yılında nihayet, cinsiyet ayrımcılığını önlemeye yönelik eğitim yayıncılığını kapsayan Avrupa özdenetim projesi “Polite” (Okul Kitaplarında Fırsat Eşitliği) doğar.

Yirminci yüzyılın sonu ile 2000’lerin başı arasında anne temsilinin yayıncılık alanındaki durumunu analiz etmek için başka bir etmeden daha bahsetmek, (yapılan pek çok farklı çalışmada da belirtildiği üzere) çocuklar ve gençler için çok sayıda –bazen aşırı miktarda– metin yazılmış olması gibi olağanüstü bir hesabı da dikkate almak gerekmektedir. 2012 yılında Angela Debora “Kadınlardan Nefret Eden Kitaplar: Çağdaş Çocuk Anlatısında Kadın Figürünün Temsili”[3] gibi anlamlı bir başlığı olan bir metin yayınlar ve bu metinde şunu açıkça belirtir: “[…]ilk günden bugüne çocukların ve gençlerin eğitimine ve yetiştirilmesine hizmet eden çocuk edebiyatının günümüzde de devam eden niteliksel bir iyileşme dönemine girdiğini ancak genellikle kötü yazılmış fakat fazlaca reklamı yapılan eserler tarafından gölgede bırakıldıklarını belirtmek isterim. Çocukları ve gençleri sadece eğlendirme ve oyalama gayesiyle yazmış ve yazmaya devam eden pek çok yazar var. Ancak ne yazık ki pek çok çağdaş eserdeki (sıklıkla dişil) karakterlerin temsilinde bir gerileme olduğu, kişilik ve değerler açısından gitgide daha iki boyutlu ve düz karakterler yaratıldığı görülebilir.”

İşte (1998 – 2001 yılları arasında gerçekleştirilen) araştırma, Irene Biemmi tarafından bu çerçevede gerçekleştirilir ve 2006 yılında Toscana bölge konseyinin 29 numaralı Quaderno’da “Okul Kitaplarındaki Cinsiyet Ve Cinsiyetçilik: İlköğretim Okuma Kitaplarındaki Cinsiyetlerin Temsili” başlığıyla yayınlanır. Yazar, dördüncü sınıfa giden ilkokul öğrencilerinin okuma kitaplarını inceler. Veriler önceki çalışmaların sonuçlarıyla örtüşür ve Biemmi de şu durumun altını çizer: “Kitaplarda yansıtılan, hayatları ev işleri ile çocuk bakımı etrafında dönüp duran kadın dünyası ile çoğunlukla ev dışında çalışan kadınların gerçek dünyası arasında bir tutarsızlık bulunmaktadır.”

Loredana Lipperini 2007 yılında, önsözünü Elena Gianini Belotti’nin (Feltrinelli) yazdığı “Yine Kızlar Tarafından” adlı metnini yayınlaması öncesinde gelen araştırmanın tam olarak devamlılığını üstlenmesini sağladı. Göründüğü kadarıyla işler değişmemişti. Kitaplara ve özellikle de okul kitaplarına gelince Lipperini bu en yeni araştırmanın “eski araştırmaları neredeyse harfi harfine doğruladığını” kabul eder. 2009 yılında Motta Junior’ın, 70’lerde yayınlanan ve anne babalar ile öğretmenlerin çocuklarla önemli konular hakkında konuşabilmesine olanak sağlamak üzere cinsiyetçilik sorununu ironiyle, somut ve zeki bir şekilde sunan başarılı kitap serisi “Kızlar Tarafından”ı yeniden düzenlediğinden bahsetmiştik; Adela Turin’in Şekerpembesi ve Başka Öyküler kitabı dört öyküden oluşur (Şeker Pembesi, Arturo İle Clementina, Uğurlu Felaket, Gözlüklü Cüce Şempanzelerin Gerçek Öyküsü). Bu kitaplardaki kadın kahramanlar tutku dolu bir döneme tanıklık ederler; Pasqualina kendisine zorunlu tutulan kalıplardan sıyrılır, cüce şempanzeler yaratıcı bir hayat yaşarlar, Clementina kaçmayı seçer ve Fiorentina, ailesinde yeni bir rol üstlenir. Bu tasvirler bugün bile tüm modernliklerini ve güncelliklerini koruyan figürlerdir.

2011 yılında Francesca Pardi ve Maria Silvia Fiengo tarafından kurulan Lo Stampatello Yayınevi doğar, gayeleriyse şöyledir: “Çocuk yayıncılığındaki bir boşluğu doldurarak ebeveyninin ikisi de kadın ya da ikisi de erkek olan aileleri temsil etmek. İtalya’da eşcinsel ilişkilerdeki çocukların sayısı gün geçtikçe artmaktadır ve öyküler ile resimli kitaplarda her çocuğun kendisini bulabilmesi oldukça önemlidir. Yayınevinin mottosu benimle yüksek sesle konuştur. Amaç, en karmaşık temaları bile yalın, açık ve doğrudan bir dille tam olarak yüksek sesle dile getirebilmektir. Yayınevinin faaliyeti eşcinsel ebeveynlikle sınırlı değildir. Üzerine konuşmayı hak eden bir başka tema ise eşcinsel duygusallıktır. Tahminen İtalya’da reşit olmayan 100 bin çocuk, çoğunluğu hakkında bilgileri olmasa da (çünkü heteroseksüel bir birliktelik içinde doğarlar) ebeveyninin en az biri eşcinsel olan bir ailede yaşamaktadır. Eşcinselliğin hâlâ rezaletlerin en büyüğü olarak görüldüğü bir ülkedeki sağduyu, çocukları ebeveyninin yaşadığı duygusal ve fiziksel gerçeklikten haberdar etmeyi uygunsuz buluyormuş gibi durmaktadır. Bu, çocukların dışında tutulduğu ve İtalya’daki çocuklar için herhangi bir temsili olmayan bir temadır. Yayınevi, çocuk edebiyatında kendine pek az yer bulan ancak bunları ilk elden deneyimleyen çocukların zihninde binlerce soru ya da güçlü bir ötekileştirilme duygusu uyandırabilecek bu deneyimleri göz önünde bulundurarak konularını aile meseleleri hakkında genişletmeyi hedeflemektedir. Aile denince buna uydurabileceğimiz pek çok sıfat vardır ve her birimiz de kendimize en yakın olanı seçeriz; geleneksel, genişlemiş, tek ebeveynli, evlat edinilen, yeniden kurulmuş, eşcinsel ebeveynli. Bakış açımızı sayısız değişkenden yalnızca birine indirgeyen bu sıfatlardan her biri kendi içinde paha biçilemez ve kıymetli bir sevgi sözcüğü, geldiğimiz yeri ve eğilimimizi gösteren bir sözcük, dünyadan aldıklarımızı ve ona bırakacaklarımızı anlatan bir sözcük olduğundan bizim için değerli olan aile sözcüğünü barındırır. Lo Stampatello, gay sözcüğünün bir küfür olmadığını, nasıl büyükanne ve büyükbabasıyla yaşayan çocuklar varsa iki anneye sahip olmanın da, hikâyeleri ne olursa olsun, her çocuk için büyüme fırsatını temsil eden iki kadın tarafından yaratılmış olmak anlamına gelmediğini öğretmenin inancıyla bunların hepsini hedeflemektedir.”

2010 yılında, hepsini Loredana Lipperini’nin kaleme aldığı Non È Un Paese Per Vecchie (Yaşlı Kadınlara Göre Bir Ülke Yok), 2013 yılında Di Mamma Ce N’è Più D’una (Birden Fazla Anne) ve üçlemenin son kitabı Ancora Dalla Parte Delle Bambine (Yine Kızlar Tarafından) yayınlandı. Eğitimi farklılıklara da açık hale getiren bu ilginç proje günümüzde Mammeonline Yayınevi kataloğunda bulunmaktadır (http://www.casaeditricemammeonline.it/).

Dün ve Günümüz Arasında Anne

Konuyu kolay izlenebilir kılmak amacıyla, dün ve günümüz arasında anne figürünü incelememize katkı sağlayacak bir dizi gösterge belirledik: Mekân, meslekler, anneye atfedilen sıfatlar ve görevler.

Dünün annesi

MEKÂN: Anne, genellikle mutfak gibi kapalı alanlarda bulunur.

MESLEKLER: Anne çalışmaz; çalışsa bile çok az çalışır, sosyal tanımı pek yapılmamıştır ya da yoktur.

ATFEDİLEN SIFATLAR: Güzel, iyi, bakım yapan, nazik, özenli, kendini feda edecek kadar özverili.

GÖREVLER: Etrafındakiler bakıma (her şeyden önce çocukları uyutur, uyandırır, yemek pişirir onları eğitir) ve güven verilmeye (korku) muhtaç kişilerdir.

Günümüzün annesi

MEKÂN: Anne açık alanlarda da bulunur.

MESLEKLER: Anne ev dışında DA çalışır.

ATFEDİLEN GÖREVLERE gelince, neredeyse hiçbir değişime uğramadan hâlâ kullanılmaya devam ettiğini gördüğümüz kalıplaşmış ve sınırlandırıcı görevlere ek olarak birçok durumda özerklik ve kendini gerçekleştirme, bağımsızlık ve yaratıcılık gibi durumların eklendiği de saptanmıştır.

Eski zamanların az çok benzersiz tek tip modeline, başka bir deyişle geleneksel olarak ocağına bağlı (zincirlenmiş de denebilir), çocuklarının bakımı ve eğitimiyle ilgili, eve kapalı bir anneye kıyasla yetmişlerden başlayarak, feminist düşüncenin de desteğiyle bu modelde bazı değişiklikler ortaya çıkmaya başlamıştır.

90’lı ve 2000’li yılların çocuk edebiyatında beş anne tipi olduğunu belirledik: 1) Üvey anne, 2) Tüp bebek annesi, 3)Yalnız anne, 4) İki anne, 5) Akrobat/cambaz anne (buna en son değineceğiz). Aslında, evlat edinme ile ilgili olanların yanı sıra eşcinsel ailelere değinen eşcinsel ebeveynlik gibi farklı toplumsal gerçekleri ortaya çıkaran temaların ortaya çıkışı epey yenidir.

Üvey Anne

Anna Fenni Miliotti’nin Mamma Di Pancia, Mamma Di Cuore (Göbek Bağı Olan Anne, Gönül Bağı Olan Anne) kitabında (resimleyen Cinzia Ghigliano, çizimleri 2004 yılında Gigante delle Langhe Ödülü’nü ve metni 2006 Pippi Ödüllerinde özel ödülü almıştır) üvey anne figürü görülmektedir. Olaylar bir yaz kampında başar. Biraz okuyalım: “Kampın duşları denize yakın, çam ormanının içinde. Sheffali annesiyle kulübeye girer. Annesi ona bir havlu ile en sevdiği şeftalili duş jelini ve büyük tahta tarağını getirir. Saçları uzun, bakım yapmak gerek. Ne kadar da güzel! Sheffali bu serin suyun altında kalmayı çok seviyor […] Kendine bakıyor; teni çikolata rengi. Annesi Cristina’nın da ten rengi koyu çünkü güneşte yanmış. Ama tam olarak aynı renk değil […] Sheffali annesini çok seviyor ve ona benzemeyi gerçekten de çok istiyor.” İlerleyen kısımlarda küçük kız annesine, onun karnından çıkıp çıkmadığını sorar; annesi de ona iki annesi olduğunu, bunlardan birinin göbek bağı kesilen annesi, diğerinin ise gönül bağı olan annesi olduğunu söyler; ancak göbek bağı olan annesi ona bakamamıştır. Baba sadece iki çizimde karşımıza çıkar; ilki çift Hindistan’a gittiğinde ve ikincisi de küçük kızla karşılaşma anında. Bu çizimde bir rahibenin yeni doğan bebeği kadına gösteren karısına sarılan baba görülmektedir ama ön planda annesinin boynuna sarılmış Sheffali’nin yakınlaştırılmış çizimi bulunmaktadır. “Gerçek” baba ise evlat edindirme evraklarının olduğu kısımda karşımıza çıktıktan sonra ortadan kaybolur.

Anna Bossi’nin (çizimleri Anna Linzalone’ye ait olan ve eğitim alamayan kızlara adanan) L’Amuleto di Zahira (Zahira’nın Muskası) kitabındaki isimsiz anlatıcı (bu seçimin kasıtlı olup olmadığını merak ediyoruz), doğurduğu çocuk kız olduğu ve ona ayıracak çeyiz parası olmayan fakir bir ailede bulunduğundan onu bırakmak zorunda kalan genç bir annedir. Kızına küçük bir muska ve adını bırakır. Zahira bir yetimhanede büyür ancak yıllar sonra annesini aramak üzere köyüne döner. Küçükken hayalini kurduğu, yoksul ailelerin çocuk sahibi olmasına yardımcı olacak bir doğum uzmanı olur.

Emanuela Nava’nın (çizimleri Ursula Bucher’a ait olan) C’era Una Mamma E C’era Un Papa (Bir Anne Varmış, Bir Baba Varmış) kitabında birtakım yenilikler vardır. Her şeyden önce başlığı “bir anne varmış, bir baba varmış” ardından karşımıza çıkan ilk çizimde evlerinin banyosunda dişlerini fırçalayan bir çiftin büyük, oval bir aynaya yansıyan görüntüsü ve etraflarındaki neşeli kargaşayı görürüz: Üç kedi ve şemsiyeler vardır ama herhangi bir çocuk yoktur. Bir komşuları balığa çıkmalarını tavsiye eder ve böylece güzel rüzgârlı bir günde kocaman bir yerküre üzerindeki “her bir çengele bir fotoğraf bağlayıp ipleri pencereden, bulutların birbirini kovaladığı ve şekil değiştirdiği gökyüzüne doğru fırlattılar. Rüzgâr o kadar şiddetliydi ki yün ipler birbirine dolandı, düğümledi, sonra uçtu ve dünyanın her bir köşesine dağıldı […] Anne babalarını çocuklar seçiyordu. Fotoğraflarına bakıp ipi bileklerine bağlıyorlardı.” Son sahne yine aynı aynada anne ile babayı, ikisi oğlan biri kız üç çocuklarıyla birlikte dişlerini fırçalarken ve etraflarında bez bebekler, biberonlar ve yeşil bir çekici arabası varken gösterir.

Bu birkaç örneğe bakınca bile anne figürünün temizlik ve açıklama yapması, eğitim vermesi gibi bakımdan sorumlu olarak “simgelendiği” durumlardan pek de uzaklaşmış değiliz.

Tüp Bebek Annesi

Brunelle Baldi’nin (çizimleri de yazara ait olan) C.C.P. Cicogne, Cavoli, Provette (L.L.T. Leylek, Lahana, Tüp) kitabı ebeveynlerin, üreme tekniklerini çocuklarına açıklamasına yardımcı olmaya yönelik olarak gerçekleştirilen girişimlerden biri olarak doğdu.

Isabella Paglia’nın (çizimleri Francesca Cavallaro’ya ait olan) Di Mamma Ce N’è Una Sola (Sadece Bir Anne Var) kitabı, gerçek annenin sadece bir tane olduğunu ve üçünün de sadece kendi annelerinin “gerçek” anne olduğunu iddia ettiği iki kız ve bir oğlan arasında yaşanan tartışmaya yanıt aramaya çalışır. Kızlardan biri öz annesini anlatır, diğer kız onu evlat edinen annesinden bahseder, oğlan da tüp bebek annesini anlatır. Diğerlerinden yaşça büyük olan ve elleri cebinde, kendinden emin bir şekilde konuşan, asi perçeminin altında cin gibi bir havası olan Mario bu ikilemi çözerek şöyle der: “Karanlıktan korktuğunuzda size sarılan kim? Ateşiniz çıktığında size iyi bakan kim? Kötü bir gün geçirdiğinize sizi kollarına alıp kalbine bastıran kim?” Koro olarak yanıt verirler: “Mario, anladık… Bir anne sizi karnında ya da karnın dışında büyütebilir, ister bir bardağın içinde ister bir uzay gemisinde olsun, aynı şey. Ama anne diye çağırdığın kişi senin her zaman onunla yaşamana izin verir.” Konuşma, büyük kırmızı bir kalbin ortasında durmuş ten rengi daha koyu olan, evlat edinilmiş bir kızın mutlu bir şekilde gülümsemesiyle sona erer. Son iki sayfadaki çizimlerse şöyledir: Sol sayfada Mario, perçemi sanki daha da havaya kalkmış gibi görünürken göz kırparak tek başına yüksekte oturur ve diğer sayfada da iki kızı aralarına almış iki anne vardır.

Yalnız Anne

Anna Bossi’nin (çizimleri Brunella Baldi’ye ait olan) Gli Orecchini Della Madre (Annenin Küpeleri) kitabında Afrika’da yaşayan ve dokuz çocuğunu tek başına yetiştirip eğiten bir anne vardır. Çocuklar büyüyüp yuvadan ayrılırlar ama geri döndüklerinde her biri annelerine küçük bir hediye getirir, kadın da bunları “birleştirerek” upuzun küpeler yapar, bunlar bir “bağ”ın işareti ve somut kanıtıdır.

Donatella Ziliotto’nun (çizimleri Ilaria Faccioli’ye ait olan) Il Bambino Di Plastica (Plastik Çocuk) isimli kitabındaki aynı isimli öyküsü ironi içeren komik bir anlatıdır: Hepsi anne olmuş arkadaşlarını kıskanan bir kadın bu durumun cazibesine kapılıp Teknoloji Fuarı’ndan sekiz yaşında, plastik bir çocuk satın alır. Zaman geçer, diğer anneler çocuklarını büyütüp büyükanne olurken plastik çocuk için zaman durmuştur. Sonunda kadın sıkılır ve çocuğu nehre atar.

Francesca Pardi’nin (çizimleri Ursula Bucher’a ait olan) Una Mamma E Basta (Bir Anne, Yeterli) kitabında bekâr ebeveynlik konusuna değinilir (kitap, “isteyerek veya macera olsun diye tek başına ebeveyn olan herkese” adanmıştır). Kitap, Ursula Bucher’ın büyüleyici çizimiyle başlar. Bu çizimde kızı Camilla’yı bisikletle okula götürürken neşeyle şarkı söyleyen bir anne görülür ve anlatı, Camilla ile başlar: “Camilla her zaman için kendi ailesinin dünyadaki en güzel aile olduğunu düşünmüştür; kendisi ve annesinden oluşan ailesinin.” Okuldaki yardımcı öğretmenlerden biri ödev olarak bir baba çizmelerini ister; ancak Camillia’nın babası yoktur; bunun üzerine öğretmen, hayalindeki babayı çizmesini ister. Sonunda Camilla (parlak kırmızı bir kravatla) annesini çizer ve yanına da şöyle yazar: “Hayalimdeki baba, annemin aynısı.”

İki Anne

Yine Francesca Pardi’nin bir eseri olan (çizimlerini BUM ill&art’ın yaptığı) Piccola Storia Di Una Famiglia. Perché Hai Due Mamme? (Bir Ailenin Kısa Öyküsü. Neden İki Annen Var?) kitabında Meri ile Franci birbirini sevmek ve bir aile kurmak istemektedir. Aynı cinsiyette iki ebeveyne sahip çocukların başkalarının meraklı sorularına yanıt vermelerine yardımcı olmak için doğan bu kitap son derece basit ve açık sözcüklerle iki annenin çocuğu olmanın ne anlama geldiğini açıklamaktadır; bizi dünyaya getirmeye kim karar verdi, bunu nasıl ve kimin yardımıyla yaptı. Yine, Francesca Pardi’nin bir diğer kitabı olan (çizimleri Altan’a ait) Piccolo Uovo’da (Küçük Yumurta) aile olmanın pek çok yolunun olduğu anlatılır; üç çocuklu bir anne babanın yanı sıra bebekleri olan iki anne, evlat edinen bir çift, yalnız ebeveyn, iki baba penguen, çocuklarının hangi ten renginde doğacağını bilmeyen beyaz tenli bir anne ile siyahi bir baba. Küçük yumurta doğmak istemiyor, çünkü sonunun nereye varacağını bilemiyor. Bunun üzerine birbirlerinden oldukça farklı aile tiplerini öğrenmesini sağlayacak bir yolculuğa çıkıyor. Altan’ın mutlu dünyasının sadeliğiyle bu ailelerin her birinin büyümek için nasıl da harika ve benzersiz bir yer olabileceği tarif ediliyor.

Anne Ne Yapar?

Pek çok kitapta eğer sadece annelik görevine bağlanmamışsa, annenin gerçekten ne yaptığının bilinmediği doğru. Beatrice Masini’nin (çizimleri Alina Marais’e ait) Vita Segreta Delle Mamme (Annelerin Gizli Hayatı) kitabındaki tüm anneler, sadece bir anne gibi davransalar bile aynı zamanda başka bir şeydirler ve başka bir şey yaparlar; ancak çocukları onların bu gizli hayatlarının ne olduğunu bulma konusunda oldukça iyidir.

En ilgi çekici yenilikleri ise Emanuela Nava’nın kitaplarında buluruz. W Le Mamme Buone (Yaşasın İyi Anneler) (2003) kitabındaki anneler “sürekli olarak bir yerlere gidiyorlar,” “Hindistan’a, Afrika’ya, Amerika’ya, ofise ya da kuaföre gidiyorlar,”; ancak “bunun üzerine çocuklar, gidip geri gelmeleri için ellerine bir izin belgesi tutuşturuyorlar,” bu, “annenin uzun süre elinde tuttuğu, dokunduğu, okşadığı, güçle doldurduğu küçük bir nesne bir oyun, biz çizim, bir yüzük, çocuğun annesine verdiği bir hediye” olabilir. “İleride de çocuklar yola çıkmadan önce onlara verilen bir pasaport olur; ‘böylece dünyayı tek başına dolaşıp hayatım, sonra da eve dönebilirsin.’” Mamma Nastrino Papà Luna (Anne Kurdele, Baba Ay) (2006) kitabında gökyüzünde yaşayan, uçak pilotu olan anneler var, “astronot olan, dağlara tırmanan ya da kutuptaki buzullar arasında tek başına maceraya atılan anneler, kaplan karakterli terbiyeci anneler, bebeklerini öpücüklerle yiyen yamyam anneler, timsah kulağı ve karınca kuyruğu pişiren anneler, bir hikâye anlatarak domuzların ağrıyan midelerini iyileştiren doktor anneler” ve dahası “çocuklarının tırnaklarını asla kesmeyen aslan anneler” var. Cadı burunlu kötü anneler; beyaz, siyah, kırmızı, sarı, yeşil, mavi, güzel anneler; çizgili ve puantiyeli anneler” ve çizimlerde yine New York’a uçan, bilgisayar başında çalışan, davul çalan anneler var.

Isabella Paglia’nın Di Mamma Ce N’è Una Sola (2012) (Sadece Bir Anne Var) kitabında iki anne figürü var. Biri, iş yerinde bilgisayar başında çalışan ve “klavyesinin tuşlarına bol bol basan” bir anne; diğeri “okulda çocuklarla çalışan” ve “bol bol ödev veren” bir öğretmen. Chiara Rapaccini’nin (çizimleri de yazara ait olan) M’ama (Beni Seviyor) kitabında kız çocuklarının tanımladığı olası ve modern annelerin bir listesi/kataloğu bulunuyor: Tatlı ve kremalı anne, her zaman acelesi olan anne ile anne adayı, sarılıp bunaltan ahtapot anneler, fırtınalı anneler ile aşkla dolup taşan tombul anneler, Pinokyo’nun cırcır böceğine benzeyen anneler ile oh olsuncu anneler… Kitabın sonunda kesilebilecek özel SevgiKartları bulunuyor; verdiği mesaj mı? Pek çok anne tipi var ama sadece bir anne var ve onun sevgisinin dünyanın en büyüğü olduğu kesin! Tam olarak gülünç çarpıklıklara neden olan bazı psikolojik ve davranışsal özelliklerin vurgulanmasıyla günümüz annelerinin, onların kaygılarının, yaşam tarzlarının ve toplanan örneklerin yazarları olan çocuklarıyla kurdukları ilişki türünün son dönemdeki dönüşümleri de yansıtılmış oluyor. Böylelikle kitap, metnin şiddetli çarpıklıklarını tamamlayan ve yine yazarın çizdiği resimlerle katkıda bulunduğu bir karakteroloji güldürüsü haline geliyor. Ancak hiçbir zaman için karamsar ya da alaycı bir yola sürüklemiyor; yüzleşmeleri ne kadar çalkantılı ve çelişkili olursa olsun anneler ile çocukları birbirleriyle konuşmaktan ve sohbet etmekten asla sıkılmayacaklar. Bu da önemli bir ilerleme.

Emanuela Nava’nın (çizimleri Desideria Guicciardini’ye ait) Il Distributore Di Mamme (Anne Otomatı) kitabında Walter ile Oscar’ın annesi bir veterinerdir ve arada sırada bir hapishane adasına çalışmaya gitmektedir. Bir sabah iki çocuk gizemli bir nesne bulurlar; bu bir anne otomatıdır. Her ihtiyaca uygun örneğin mükemmel anneye, müzisyen anneye, aşçı anneye, taksi şoförü anneye ve hatta cadı anneye sahip olmak için bozuk para atmak yeterlidir. Çocuklar heves ve heyecanla bu otomatı deneyimlerler ancak sonunda yine annelerine dönerler.

Son olarak tamamen anne figürüne bağlı olmasa da Anna Sarfatti’nin (sunuş yazısını Margherita Hack’in yazdığı, çizimleri Serena Riglietti’ye ait) Quante Tante Donne. Le Pari Opportunità Spiegate Ai Bambini (Ne Kadar Da Çok Kadın: Çocuklara Fırsat Eşitliğinin Anlatılması) adlı güzel kitabından bahsetmek isteriz. Kadın erkek eşitliği Anayasa’da yer alan bir ilke olmasına rağmen bugün bile epey uzak kaldığımız bir hedeftir. Eşitsizlikler erken yaşlardan itibaren ortaya çıkmaya başlar. Örneğin; kadınlar çocuklara bakarken erkekler işe gider. Kadınlar sekreter, erkekler başkan olur. Hoş tekerlemeleri ve güzel çizimleriyle bu kitap sizi hayalleriniz için savaşmaya çağırır ve büyüyünce anne ve ev hanımı olabileceğiniz gibi belediye başkanı ya da mucit de olabileceğiniz ve hatta örümcek ağı fotoğrafçılığı ya da denizkızı refakatçiliği bile yapabileceğiniz düşüncesine götürür.

Göz Kulak Olan Anne: Uyutur ve Uyandırır, Bakım Yapar, Güven Verir…

Uyutmak için kullanılan ninnilerde, tekerlemelerde ve gelişigüzel sözlerle kucaklayan, ilgilenen, yatıştıran, uyutan her zaman için annedir ve Lella Gandini’nin (çizimleri Nicoletta Costa’ya ait) Ninnananne E Tiritere (Ninniler Ve Tekerlemeler) kitabında görüldüğü üzere en fazla yine başka bir kadın (teyze, büyükanne) kendisine yardımcı olur:

Yıldız yıldızcık / Gece yaklaşıyor / Alev titriyor / İnek ahırda / İnek buzağısıyla / Koyun ile kuzusu / Tavuk civcivleriyle / Her birinin bir çocuğu var / Her birinin bir annesi var / Ve hepsi uyuyor / Sen de beşiğinde uyu / Yavrum benim uyu / Gökteki Ay göz kulak olur / Senle anneni izler / Uyu benim güzel yavrum / Yastığına başını koy da uyu / Yastığında annenle / Uyu da büyü.

Uyusun da büyüsün / Bahçemin dalgın çiçeği / Uyu uyu kıvırcığım / Annen burada seninle.

Maria Loretta Giraldo’nun (çizimleri Rita Giannetti’ye ait) Rime Per Tutto L’anno (Bütün Yıla Tekerlemeler) kitabındaki anne bebeğini uyandırır (Risveglio (Uyanış)):

Hâlâ hava karanlık / Ancak Horoz / Sarı gagasıyla / Güneşte ötmeye başladı bile. / Dükkânında / Fırıncı hamur yoğuruyor / Sütçü / Kapı kapı geziyor / Her gün / İş var güç var / Erken kalkan / Yol alır. / Tüm sesleriyle / Yavaş yavaş / Evde ve dışarıda / Hayat yeniden başlar. / Sadece tek bir oda / Sessizdir… Çocuğun, / Gözleri kapalı / Yatağında / Sabahın son rüyasını görerek / Uyuduğu oda. / Derken anne / Birden içeri girer: / “Uyan seni tembel / Saat neredeyse sekiz!” der. / Ah şu abartan anneler / Saat daha az önce / Vurdu yediyi. (sayfa 58-59).

Giusi Quarenghi’nin (çizimleri Chiara Carrer’e ait) Mamma E İ Mostri (Anne İle Canavarlar) kitabındaki anne, çocuğunun karanlık korkusunu yenmesine yardımcı olur.

İskoç asıllı İtalyan (Reggio Emilia’da yaşamaya başlamıştır) Marianne Valentine’nin (çizimleri Philippe Giordano’ya ait) Mamma Chi Sono İo? (Anne Ben Kimim?) kitabından: Mimì meraklı bir kızdır; bir pencere camına, bir küvetteki suya, bir aynaya yansıyan şu kız olacaktır, kim bilir? Belki kâşif Mimì olur ya da aşçı Mimì veya yazar Mimì, kim bilir? Bütün bu düşüncelerden yorulan Mimì annesinin yardımıyla, istediği her şey olabileceğini keşfeder.

Donatella Ziliotto’nun (çizimleri Ilaria Faccioli’ye ait) Il Bambino Di Plastica Seçkisindeki I Guanti Bianchi öyküsünde oğluna bakma konusunda sınırları aşan, epey endişeli ve her şeyden korkan, sonunda pes etse bile hastalanmasın diye çocuğuna beyaz eldiven giydirmeye çabalayan bir annenin özellikleri eğlenceli bir dille anlatılır.

Lucia Panzieri’nin (çizimleri Cristina Cerretti’ye ait) Una Mamma Albero (Bir Anne Ağaç) kitabında küçük bir kız annesini güzel ve emin, uysal ve sağlam bir ağaç olarak tanımlar: “Üzgünsen sağlam bir meşeye, sarılınca bir söğüde, en güzel anlardaysa kokulu bir ıhlamura benzer. Bir anne ne kadar da çok ağaç olabilir!”

Anna Casalis’in ( çizimleri Matt Wolf’a ait) Mamma, Ti Voglio Bene! (Anne, Seni Seviyorum!) kitabında beş tane anne vardır; anne tavşan, anne ayı, anne fil, anne kuçu, anne gıtgıt ve onların bebekleri. Bütün bu kısa öykülerde anne, çocuklarına hep bir şeyler öğretir, bir şeyleri düzeltir ama onlarla oynar ve uyur. Anna Casalis’in Dami Yayınevi (günümüzde Giunti) için Matt Wolf’un resimlediği küçükler için (tekerlemelerle uyku ve yemek, bebek hayvan öykülerine ve hatta Topo Tip serisine kadar) bir dizi resimli kitap yazdığını da hatırlatmak gerek. Burada cinsiyet özellikleri daha belirgindir ve “kızlar için” olan pek çok resimli kitapta pembe kapaklar, kalpler, fiyonklar ve buna benzer nesneler bulunur.

Anne Yemek Pişiriyor…

W Le Mamme Buone (çizimleri Cristina Pieropan’a ait) kitabında da tencereyi gözyaşlarıyla çeşnilendiren bir anne buluruz (E. Nava, 2003 ve 2006); gerçekten de kitap, bir tür ikili (karşılıklı) yamyamlıkla başlar: “İyi anneler çocuklarını yerler. Yavaşça ısırırlar. Akşam yemeğinde, öğle yemeğinde, kahvaltıda. İyi annelerin tadı güzeldir; bu yüzdendir ki çocuklar da bu nezakete karşılık verir. Onları sertçe ısırırlar, derilerinde karahindiba gibi izler bırakırlar. İyi çocuklar annelerini öpücüklerle yerler. İyi anneler de çocuklarını öpücüklerle yerler.” İyi annelerin “pazardan satın alındığını”, “peri ve cadı” olanların “şemsiyeyi, mendili, evin anahtarlarını ve hatta aklını”, “her şeyi unuttuğunu” ve çocuklarının bileğine bir ip bağladıklarını öğreniriz. Yünden ya da ipekten bir ip “çocukların iyi annelerini yürüyüşe çıkardığı bir tasmadır,” iyi anneler tehlikeleri önceden sezer ve başka kadınların çocuklarını çaldıkları için hırsızdırlar. Buradaki yenilik, bu annelerin mutfağa kapatılmamış olmasıdır. Evde bulundukları zaman “Alice’in içtiği şişeden içip harikalar diyarında olduğu gibi küçülüyorlar. O kadar küçülüyorlar ki kalem kutularına ve hatta kalemtıraşlara sığabiliyorlar. Böylece her çocuk onları sınıfa götürebiliyor…”; bir diğeri Una Mamma Basta (2011) kitabındaki önlüklü anne; bir başka anne ise pişirdiği yemeği yakan anne (Mamma Nastrino Papà Luna). Daha sonra Letizia Cella’nın yamyamlık içeren “seni öpücüklerle yiyeceğim” oyunu oynayan yamyam annesi geliyor (Mamma Cannibale. Ricettine Per Gustarsi Una Bambina Piccola (Yamyam Anne. Küçük Kızları Tatlandıracak Tarifler) çizimler Claudia Melotti’ye, sunum Marcello Bernardi’ye ait); Claudia Melotti’nin çizimlerinde saçlarını bir kemikle tutturmuş, tencere, tava ve tabaklara gömülmüş, elinde asa gibi tuttuğu çatallarla, kıyma bıçakları ve rondolarla ve fırınlanmış, kesilmiş, sosa bulanmış, tavada kızartılmış ya da kıyılmış ayaklar, dizler, butlar arasında yamyam bir anne görürüz:

Şu cüceye şaplak atıyorum / onu gıdıklıyorum / her tarafını ovuyorum / onu rastgele öpüyorum / sonra elekten geçiriyorum. / Ki yüz köfte yapmak için / İnce ince olsun.

Yazar, kitabı kızı Chiara’ya ithaf etmiştir ve pek çeşitli mutfak şaklabanlıklarına adanmış, tamamı büyük bir ironiyle (ve kendini alaya almakla) tatlandırılmış yirmi şiir içermektedir ancak “son kapanışta” durum tersine döner ve yenen taraf anne olur:

Seni karnıma geri döndürmek için / Canım tadına bakmak istiyor / Seni yalayıp kemirmek / seni bir lokmada yutmak. / Ve oyun olsun diye / Seni pişirdiğimi hayal ediyorum… / Ama sen bunu gerçekten yapıyorsun! / Beni tümden yiyorsun. / Bütün zamanımı emiyorsun / seni dişsiz vampircik. / Daha dün doğmuş bir sülük olsan da / Bütün fikirlerimi emiyorsun. / Cezalandırılmayan bir açgözlülükle / Hayatımı silip süpürüyorsun. / Ve bu ziyafetin / Daha da sürüp gideceğinden şüpheleniyorum: / Öğle yemekleri, ısırıklar, tadımlar, akşam yemekleri / Birbirimizi böyle seviyoruz / … Ve birlikte büyüyoruz.

Kopuk İpler ve Kurdeleler

Anne ile çocuğu birbirine bağlayan yok edilmesi imkânsız bir ip olan “kurdele” temasının bağı çözülmeyen annelik ilişkisini açıklamada kullanılmasını yine Emanuela Nava’nın Mamma Nastrino Papà Luna kitabında görüyoruz. 2006’da çıkan bu kitap 2012 yılında Piemme Yayınevinin alt markası olan Battello a Vapore tarafından Albo d’Oro serisine dâhil edilerek on kitaptan biri olarak ve Battello a Vapore’nin yirminci yılını kutlamak üzere yeniden yayınlandı. Roberta Viel, tezinde (s. 17) (Francesca Califano’nun 2006 tarihli LiBeR, no.72, s. 11’de yayınlanan “Anne Kurdele Baba Ay, Çocuk Ve Ebeveyn Bağımsızlığına Bir Övgü” başlıklı yazısından alıntılayarak) bu kitabın bir “bağımsızlığa övgü”yü, “artık çalışan, seyahat eden ve bu nedenden ötürü çocuğunun yanında her zaman için fiziksel olarak bulunamayan annenin bağımsızlığı”nı temsil ettiğinin altını çizer. Verdiği mesaj annelerin astronot, doktor ya da kâşif olabileceği, uzakta olsalar da bunun önemli olmayacağı çünkü nerede olurlarsa olsunlar kalplerinin çocuklarıyla birlikte evde olduğudur. Bu “görünmez, epey esnek bir kumaştan yapılmış” kurdeleler istenildiğinde uzayıp kısalabilir, kısacası anne uzaktayken bile annenin yüreği uzaktan atmaya devam eder ve çocuk ile anne kalpten kalbe, “sadece kendilerinin anladığı gizemli bir dille konuşurlar” ve sona geldiğimizde bu kısım tekrarlanır: “Kurdeleler anne ile çocuğu gizli bir alfabeyle birbirlerine bağlar.” Her iki taraf açısından da okunabilecek “tepetaklak” kitaplardan biri olan bu anlatıda annelerin kurdelesi, baba Aylar’a karşılık gelir; peki bu babalar ne yapar, nasıl konuşurlar? Baba uzaktayken “Ay’a bir hikâye anlatır. Ay da bu hikâyeyi alçak sesle, fısır fısır tekrarlar. Ay’ın sesini işiten çocuk da sırlarını göğe açarak yanıt verir.” Anne medyum gibidir, konuşmasına gerek yoktur, yüreği yeter. Baba ise tam tersine konuşup anlatır.

Hikâye Devam Ediyor

Ele alınan kitaplar incelendiğinde sosyal ve kültürel gerçekliğe kıyasla oldukça yavaş bir şekilde de olsa birtakım değişiklikler olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Artık tek bir anne figürü yoktur. Günümüz annesi artık çeşitli görevler üstelenebilmektedir ve bağımsızlık, canlılık, açık alanlarda hareket imkânı, karşılaşma ve diyalog kurma imkânı kazanmıştır. Ancak geleneksel olarak tanımlayabileceğimiz görevler ve özellikle de anneye bağlı, başka bir deyişle bakımla ilgili olan görevler çizilmeye, gölgelendirilmeye devam etmektedir (bu görevler tüm sıradan şekillerde karşımıza çıkmaktadır; uyandırma, yemek pişirme, uyutma, temizlik, korkulara canavarlara, kâbuslara karşı güven sağlamak, genel olarak “görgü”yü kapsayan eğitimi verme ritüelleri gibi). Bu durum özellikle küçük çocuklar için (0-3yaş) yazılan resimli kitaplarda görülmektedir. Çocuğun hayatının ilk yıllarında annenin sanki annelikten başka bir şey yapmadığı sonucuna varılabilir.

Böylelikle beşinci anne tipine, akrobat/cambaz anne tipine geliyoruz.

Akrobat ya da cambaz anne için diğer tüm annelerin bir karışımını temsil ettiği söylenebilir. Çocukların artık tek tip anne diye bir kavram olmadığını anlamalarını sağlamak için çeşitli anne tipleri gösterilse, tarif edilse, temsil edilse de (ki bu ileriye doğru atılan bir adımdır) herhangi bir istisnası olmadan bütün anneler, sonsuz bir denge arayışında olan akrobatlar gibi görünmektedirler.

Arzumuz, Loredana Lipperini’nin (Di Mama Ce N’è Più D’una) sözlerini kendi sözlerimiz yaparak girilen bu yolda daha emin adımlarla ilerleyebilmektir. Ve sonunda gerçeğe en yakın olan (yeni annelerin büyük bir kısmının da buna eğilimli olduğu) prizmatik/çok biçimli annenin temsil edilebilmesidir. Kusurlarını ve unutkanlığını kabul eden, kurşungeçirmez anne arketipine saldırıp yok etme arzusuna sahip, dayanışma ve paylaşma arayışında, kendine ait kutsal ya da dünyevi binlerce beklenmedik tehlikeyi barındıran doğa ile kültür arasında daha rahat hareket edebilen bir anne.

Resimli Kitaplar Listesi

  • Maria Loretta Giraldo, Rime Per Tutto L’anno, resimleyen Rita Giannetti, Giunti, Floransa (1996) 2008.
  • Letizia Cella, Mamma Cannibale, resimleyen Claudia Melotti, sunuş Marcello Bernardi, Salani, Milano 1997 (2009).
  • Lella Gandini, Ninnenanne E Tiritere, resimleyen Nicoletta Costa, EL, S. Dorligo della Valle (Trieste) 1998.
  • Silvia Roncaglia, Aiuto Arrivano Le Amiche Della Mamma! resimleyen Cristina Cerretti, Fatatrac, Floransa 2001.
  • Silvia Roncaglia, Parole Di Latte, resimleyen Cristina Cerretti, Lapis, Roma, 2001.
  • Anna Genni Miliotti, Mamma Di Pancia, Mamma Di Cuore, resimleyen Cinzia Ghigliano, Editoriale scienza, Floransa/Trieste 2003.
  • Chiara Rapaccini, M’ama, Milano, Buena vista, 2003.
  • Antonella Abbatiello, Ninna Nanna Mamma, Fatatrac, Floransa 2004.
  • Giusi Quarenghi, Mamma E Mostri, resimleyen Chiara Carrer, Floransa, Giunti 2004.
  • Emanuela Nava, W Le Mamme Buone? Resimleyen Cristina Pieropan, Edizioni Lapis, Roma 2006.
  • Lucia Panzieri, Fratellino Zuccavuota, resimleyen Samantha Enria, Lapis, Roma 2006.
  • Marianne Valentine, Mamma, Chi Sono Io? Resimleyen Philippe Giordano, Zoolibri, Reggio Emilia 2006.
  • Emanuela Nava, Mamma Nastrino, Papà Luna, resimleyen Desideria Guicciardini, Piemme, Milano 2012.
  • Lucia Panzieri, Una Mamma Albero, resimleyen Cristina Cerretti, Lapis, Roma 2007.
  • Beatrice Masini, Vita Segreta Delle Mamme, resimleyen Alina Marais, Arka, Milano 2008.
  • Anna Sarfatti, Quante Tante Donne. Le Pari Opportunità Spiegate Ai Bambini, resimleyen Serena Riglietti Milano, Mondadori 2008
  • Anna Lavatelli, Supermamma, resimleyen Maria Sole Macchia, Piemme, Casale Monferrato (Parma) 2009.
  • Donatella Ziliotto, Il Bambino Di Plastica, çizer Ilaria Faccioli, Salani, Milano 2009.
  • Anna Bossi’nin kitabından, L’amuleto Di Zahira, resimleyen Anna Linzalone, La biblioteca di Tolbià, 2009.
  • Anna Casalis, Mamma, Ti Voglio Bene! Resimleyen Matt Wolf, Giunti, Floransa 2011.
  • Brunella Baldi, C.C.P. Cicogne, Cavoli, Provette, Prìncipi&Princìpi Editore, 2011.
  • Emanuela Nava, Il Distributore Di Mamme, resimleyen Desideria Guicciardini, Piemme, Milano 2012.
  • Loredana Frescura, Faccia Da Mostro, resimleyen Sara Not, Piemme, Milano 2012.
  • Francesca Pardi, Una Mamma E Basta, resimleyen Ursula Bucher, Lo Stampatello, İtalya 2013.
  • Emanuela Nava, C’era Una Mamma, C’era Un Papà, resimleyen Ursula Bucher, Il Battello a vapore, Edizioni Piemme, Verona 2013.

Kaynakça

  • Tilde Giani Gallino, “Stereotipi sessuali nei libri di testo”, in Scuola e città, no. 4, 1973.
  • R. Spagnoletti, (a cura di) I movimenti femministi in Italia, Roma, 1974.
  • Faeti, Letteratura per l’infanzia, La Nuova Italia, Floransa 1977
  • Elena Gianini Belotti (a cura di), Sessismo nei libri per bambini, Edizioni Dalla parte delle bambine, Milano 1978.
  • Elena Gianini Belotti, Prima le donne e i bambini, Rizzoli, Milano 1980.
  • Rossana Pace, Immagini maschili e femminili nei testi per le elementari, Presidenza del consiglio dei ministri, Roma 1986.
  • Alma Sabatini, Il sessismo nella lingua italiana, Roma, Presidenza del consiglio dei ministri, Roma 1987.
  • Emy Beseghi (a cura di), Ombre rosa. Le bambine tra libri, fumetti e altri media, Giunti&Lisciani, Teramo 1987.
  • Francesca Lazzarato e Donatella Ziliotto, Bimbe, donne e bambole, protagoniste bambine nei libri per l’infanzia, Artemide, Roma 1987.
  • Simonetta Ulivieri, “Stereotipi sessuali e libri di testo”, in Nuovo Albero ad Elica, n. 2, 1990.
  • Laura Cipollone, (a cura di), Bambine e donne in educazione, F. Angeli, Milano 1991.
  • Emma Beseghi – V. Telmon (a cura di), Educazione al femminile: dalla parità alla differenza, La Nuova Italia, Floransa 1992.
  • Ethel Serravalle Porzio (a cura di), Saperi e libertà: maschile e femminile nei libri, nella scuola e nella vita, Associazione Italiana Editori, Milano 2000.
  • Ethel Serravalle Porzio, Saperi e libertà: maschile e femminile nei libri, nella scuola e nella vita. Vademecum II, Associazione Italiana Editori, Milano 2001.
  • F. Bellafronte, Bambine (mal)educate. L’identità di genere trent’anni dopo, Palomar, Bari 2003.
  • Silvia Blezza Picherle, Libri, bambini, ragazzi. Incontri tra educazione e letteratura, Vita e pensiero, Milano 2004.
  • Silvia Luraghi, Anna Olita (a cura di), Linguaggio e genere, Carocci, Roma 2006.
  • Silvia Blezza Picherle, Diventare lettori oggi. Problemi e prospettive educative, Libreria Editrice Universitaria, Verona 2007.
  • E. Rosci, Mamme acrobate, Rizzoli, Milano 2007.
  • Simonetta Ulivieri (a cura di), Educazione al femminile, una storia da scoprire, Guerini scientifica, Milano 2007.
  • Silvia Blezza Picherle (a cura di), Rileggendo Astrid Lindgren, Edizioni del Cerro, Pisa 2008.
  • Loredana Lipperini, Ancora dalla parte delle bambine, Feltrinelli, Milano 2009.
  • Irene Biemmi, Educazione sessista. Stereotipi di genere nei libri delle elementari, Rosenberg & Sellier, Torino 2010.
  • Maria Serena Sapegno (a cura di), Che genere di lingua? Sessismo e potere discriminatorio delle parole, Carocci, Roma 2010.
  • Lisa Cini, Il principe azzurro forse no. Ruoli, valori e stereo tipi nella letteratura per l’infanzia e nell’immaginario (tesi di laurea, relatore Prof. Paolo Borin, Facoltà di Scienza della Formazione, Università degli Studi di Firenze, a.a. 2010/2011).
  • Roberta Viel, Letteratura per l’infanzia e relazioni familiari in difficoltà: analisi critica di alcune proposte editoriali, relazione finale, Università degli Studi di Padova, relatore prof.ssa Donatella Lombello Soffiato, a.a. 2011/2012.
  • I libri per ragazzi che hanno fatto l’Italia (a cura di) Hamelin, Hamelin Associazione culturale, Bologna, 2011.
  • Casa Editrice Mammeonline: http://www.casaeditricemammeonline.it/

İtalyancadan Türkçeye Çeviren: S. İpek Ortaer Montanari

Çeviri Editörü: Büşra Yaman

Kaynak Metin: Comes, A. “La mamma: qualcosa è cambiato?” Leggendaria Dergisi, Sayı: 125 / 2017, s.57 – 62.

  1. Referanslar; Claudia Reggiani, Il Volo Di Un Martin Pescatore. Ritratto Di Donatella Ziliotto: Un’intellettuale Per L’infanzia, Dalla Televisione All’editoria, Alla Narrativa (Yalıçapkını’nın uçuşu. Donatella Ziliotto’nun Portresi: Televizyondan yayıncılığa ve kurguya kadar çocukluk dönemi aydını) Einaudi Ragazzi, Trieste 1998 ve Silvia Blezza Picherle, L’anima ‘Nordica’ Di Donatella Ziliotto, in SBP, Rileggendo Astrid Lindgren (“Donatella Ziliotto’nun ‘Kuzey’ ruhu”, SBP’de, Astrid Lindgren’i yeniden okumak), Edizioni del Cerro, Pisa, 2008, sayfa: 285-297.
  2. “Kadın, erkeğe bağlı olarak tanımlanmamalıdır. Hem mücadelemiz hem de özgürlüğümüz bu bilince dayanmaktadır. Erkek, kadının kendini keşfetme sürecinde örnek aldığı bir rol model değildir. Kadın, erkeğe göre ötekidir. Erkek de kadına göre ötekidir. Eşitlik, kadınları en üst kademeden köleleştirmeye yönelik ideolojik bir girişimdir. Kadını erkekle özdeşleştirmek, kurtuluşa açılan son yolu da ortadan kaldırmak demektir. Bir kadın için kendini özgürleştirmek, yaşanmaz olduğundan erkekle aynı hayatı kabul etmek demek değil, kendi varlığını ifade etmek demektir. Özne olarak kadın, erkeği özne olarak reddetmez, onu mutlak rol model olarak reddeder. Sosyal hayattaki otoriter rolünü reddeder.”: “Kadın İsyan Grubu Manifestosu” (1970), düzenleyen R. Spagnoletti, I movimenti femministi in Italia (İtalya’daki feminist hareketler), Samonà e Savelli, Roma 1971.
  3. http://diazilla.com/doc/317194/apr’—raccontare-ancora

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top