Alman ve Portekiz gençlik romanlarında ‘Ergen Kimliği’ inşası: Benjamin Lebert’in Crazy ve Fátima Pombo’nun Rafa e as férias de Verão kitaplarına kültürlerötesi bir bakış

Maria Amélia Gonçalves da Cruz Universidade Católica de Lisboa

Bu çalışmada,

Benjamin Lebert’in Crazy kitabının ve Fátima Pombo’nun Rafa e as férias de Verão kitabının analizleri ile Alman ve Portekiz gençlik romanlarındaki “Ergenlik” kavramının kurgusal yapısını yansıtacağım. Bu gençlik romanlarının her ikisi de en mahrem tecrübelerini kendileriyle, başkalarıyla ve çevreleriyle nasıl deneyimlediklerini birinci ağızdan anlatan iki genci konu almaktadır. Her iki anlatımda da sadece gençlerin alışagelmiş davranış biçimleri değil aynı zamanda kahramanları bireyselleştiren ve kendi kimliklerinin arayışında olan gelişim sürecindeki iki bireyin öne çıkan unsurları da sunulmaktadır.

Bahsi geçen kitaplarda ergenlerin nasıl tasvir edildiklerini karşılaştırmalı olarak inceleyerek, ergen kimliğinin inşasında bu unsurların hangi ölçüde etki ettiğini ve farklı kültürel dünyalara sahip “Ergenlerin” kimliklerini ne kadar benzer veya farklı bir şekilde oluşturduklarını anlamaya çalışacağım.

Bu doğrultuda, metinlerin dilbilimsel veya edebi yönleri bu yaklaşımımın odağında değildir sadece düşüncenin anlaşılabilmesi için gerekliyse dikkate alınacaktır. Odak noktamız ise bu iki eserde anlatıldığı biçimde belirli bir kültürel olgunun -tarihsel ve kültürel olarak oluşmuş bir yapı olarak ergen kimliğinin- analiz edilmesidir. Böyle bir kültürlerarası araştırmada, farklı kültürel tezahürlerin -burada ergen kimliğinin oluşturulması- birbirleriyle karşılaştırılabildiği bir analiz ortamı belirlenmelidir.

  1. Tarihsel ve kültürel bir yapı olarak “Ergen” kavramı

Öncelikle bu çalışma için çok önemli olan “Ergenlik” kavramının bu bağlamda nasıl anlaşılması gerektiği ve “Ergen Kimliği” ile ne ifade edilmek istendiği açıklanmalıdır.

“Ergenlik” kavramının günümüzde, tıp, antropoloji, psikoloji, pedagoji, sosyoloji, cinsiyet ve nesil araştırması gibi çok çeşitli araştırma dallarının konusu olduğu ve her geçen gün bu dallar arasındaki ortak çalışmaların arttığı unutulmamalıdır.

Gelişim psikolojisi alanından Markus Neuenschwander (2002) “Ergenlik” kavramını, çocukluğun bitişini ve erginliğin başlangıcını simgeleyen, bireyin fiziksel, bilişsel ve sosyal düzlemde yaşadığı değişimlerle kendisini betimleyen, insan gelişimindeki bir evre olarak tanımlamaktadır. Tüm bu değişimler, genç bireyin kendi “Ben” algısıyla, kendisine özgü cinsellik algısıyla, beklentileri ve hedefleriyle, ayrıca diğer insanlar ve çevresiyle yaşadığı çatışmalarla birlikte ortaya çıkan fiziksel ve duygusal dengesizliklerin temelini oluşturduğundan kaçınılmaz sonuçları da beraberinde getirmektedir.

Psikanalist Peter Blos (1998), cinsel olgunlaşmanın fiziksel belirtilerinin tümü olarak ifade ettiği “Buluğ çağı” kavramını, “Buluğ çağının” beraberinde getirdiği koşullara bireyin psikolojik olarak uyum sağladığı süreç olarak tanımladığı “Ergenlik” kavramından ayrı tutmaktadır. Yazara göre bir kimlik duygusunun elde edildiği, ama aynı zamanda tek başınalık, yalnızlık ve bilinç bulanıklığı gibi duyguların da yaşandığı ergenlik evresinde bireyin bireyselleşmesi (“Ben” ile “Ben Olmayan” arasındaki ayrımı yapmaya başlaması), çocuklukla kıyaslandığında içerisinde çok daha karmaşık bir süreci barındırır. Sadece biyolojik değil aynı zamanda psikolojik ve duygusal bir düzlemde yaşanan bu değişim sürecinde sosyal ve kültürel koşulların genç bireylerin zihinsel yapılarında önemli bir etkiye sahip olması beklenen bir sonuçtur.

Son yıllarda “Ergenlik” kavramı aynı zamanda edebiyat alanındaki araştırmalara da konu olmuştur. Carsten Gansel (2010), bu alanda yapılan çalışmalarda 19. yüzyıldaki mi, 20. yüzyıldaki mi yoksa günümüzdeki bir “Ergenlikten” mi bahsedildiği ya da “Ergenlerin” “açık” mı yoksa “kapalı” bir toplumda mı ya da demokratik mi yoksa diktatörlükle yönetilen bir toplumda mı yaşadığı arasında ayrım yapılmasının zorunlu olduğunu ifade etmiştir. Gansel ayrıca, genellikle modern gençliğe yönelik olarak kullanılan “Ergenlik” kavramının, aslında ilgili yaş grupları, bağlamsal koşullar ve gelişim biçimleri bakımından göreceli bir belirsizlikle karakterize edildiğini vurgular. Yazar bunu kısaca şöyle özetler (2010, 168): “Modern anlamıyla ergenlik, toplumsal modernleşme sürecinin bir ürünüdür”.

Bu bağlamda “Ergen Kimliği” konsepti, tarihsel, toplumsal ve kültürel bir yapı, dinamik ve sürekli farklı ifade edilen bir kategori olarak anlaşılmaktadır. “Ergen Kimliği” ifadesiyle, premodernite, modernite ve postmodernite gibi çeşitli sosyolojik ve kültürel paradigmalarla bu ifadenin değişmiş olduğunu unutmadan, cinsiyetlerini veya kendilerini ifade ediş biçimlerini de dikkate alarak, günümüzdeki gençlerden bahsederiz.

  1. Modern gençlik romanlarında “Ergenlik” yapısı

“Ergenlik” kavramının ortaya çıktığı 19. yüzyıldan bugüne kadar geçen süreçte anlamının değiştiğini düşünürsek, bunun özellikle her dönemde ortaya çıkan edebi ifadelerle çeşitli kültürlerdeki kullanım biçimlerine yansıması beklenen bir durumdur.

Gençlik romanı bağlamında “Ergen Kimliği” konsepti, metin içindeki “Ergenlik” ifadelerinin yeniden yapılandırıldığı ve genç kahramanın kendisiyle, başkalarıyla ve kendi dünyasıyla ilişkisinin temel alındığı edebi (kurgusal) bir yapı olarak anlaşılmalıdır.

Mevcut çalışmada “Ergenlik” kavramının ifade biçimleri iki gençlik romanı kapsamında ele alındığından, bu edebi alt tür hakkında da bir şeyler söylemek gerekir. Carsten Gansel (2010, 162) “Gençlik romanını”, tarihsel romanlar, aile romanları, bilim kurgu romanları, “Ergenlik romanları”, macera romanları gibi tüm roman biçimlerinin üst başlığı olarak tanımlar. Son araştırmalara göre gençlik romanları, genel literatürdeki romanların bazı özelliklerini miras almıştır ve bunlardan sadece alıcı veya okuyucu gibi unsurlarla ayrışmaktadır (Gansel 2010, 158, 171; O’Sullivan 2005, 13, 50).

Bazı teorisyenler günümüzdeki gençlik romanının en önemli özelliğinin zamansal tanı boyutu olduğunu belirtmekte ve bunun da kültürel değişimlerin ve gençlik dünyasında yaşanan değişimlerin günümüzdeki yansımalarının görünebildiği bir ortama dönüştüğünü dile getirmektedirler. (Ewers 1997, 7-8; Gansel 1997, 14-15, 30; Raecke 1999, VIII). Hans-Heino Ewers’ın da dediği gibi (1997, 7):

“Yeni” gençlik edebiyatı […] gündelik hayatın içindedir; gençlerin gerçek hayat koşullarını ve gündelik hayatlarındaki kendi olma ve kendini kanıtlama girişimlerini gün yüzüne çıkartmak için çabalar. Belirgin olsun olmasın, tasvir edilen genç hayatlar dönemsel bir bağlama sokulmuş ve çağa özgü unsurlarla bezenmiştir, […]. Yeni gençlik romanı aslında dönem romanı olarak da okunabilir.

  1. Benjamin Lebert tarafından yazılan Crazy kitabı ve Fátima Pombo tarafından kaleme alınan Rafa e as férias de Verão kitabı ile gençlik romanlarındaki “Ergen Kimliği” yapısı

Peki ergenlik yapısı bu çağdaş eserlerde nasıl oluşturulmuş? Ortak noktalar mevcut mu? Romanlar arasındaki olası farklar nasıl açıklanmalıdır? Bu soruları cevaplayabilmek için, odağına iki erkeği alan iki kitap seçtik – Benjamin Lebert (Benni) ve normalde ana karakterlerin çoğunluğunu kadınların oluşturduğu Portekiz gençlik edebiyatında istisnai eserlerden biri olan Rafa.

Her iki romanın kahramanı da sadece fiziksel, psikolojik özellikleriyle ya da sosyal statüleriyle değil aynı zamanda ve özellikle kendileriyle, başkalarıyla ve çevreleriyle girdikleri iletişimle ön plana çıkmaktadırlar. “Ergenlik” ile ilgili bu tasvir biçimlerin tespit edilebilmesi ve bu biçimlerin birbirleriyle nasıl eşdeğerlilik modelleri oluşturduğunun yöntemlerinin anlaşılabilmesi için, bazı içeriklerin ve kategorilerin karşılaştırmalı olarak incelenmesi gerekir; burada bizi özellikle bu iki genç kahramanın kendileriyle ve başkalarıyla olan ilişkileri ilgilendirmektedir.

Öncelikle iki romandaki gençlerin, aşağıda belirtilen kategoriler ışığında Ben ile nasıl etkileşime girdikleri belirlenmelidir:

  • Kendi bedenleriyle olan ilişkileri, fiziksel düzlemde;
  • Ruh halleri, düşünceleri, duyguları, hatıraları, psikolojik düzlemde.

Aynı zamanda genç Ben her iki kitapta da aileleri, akranları (arkadaşları ve dostları), kurumlar (genellikle okul), bulundukları mekanlar (bina, okul, şehir) ve ait oldukları sosyokültürel çevre tarafından belirlenen Başkaları ile sürekli etkileşim içerisindedir.

Buna karşın genç Ben’in kendisiyle olan etkileşimini modelleyen kişi ile ergen Ben’in değişiminin etkileşimine maruz kalan kişi arasında düzlemlerin farklı unsurlar olmadıkları, bunların anlatımlar devam ettikçe karmaşık bir ilişki ağının bileşenleri olduğu unutulmamalıdır.

Öncelikle belirtilen unsurları başkalarıyla (aile, akranlar, okul, mekanlar, sosyokültürel çevre) olan etkileşim çatısı altında seçtiğim birkaç örnek ışığında incelemek, bunun ardından ise iki kahramanın kendileriyle olan ilişkilerine değinmek istiyorum. İki kitapta da bu içerikler okuyuculara birinci şahıs anlatıcı (Benni ve Rafa) tarafından sunulmaktadır.

Aile

Crazy kitabının ana karakteri olan Benni (16), kendisiyle ve başkalarıyla olan etkileşimini oldukça etkileyen bir fiziksel engele (yarı felç) sahiptir. Bunun hakkında kendisi şöyle söyler:

“[Bu sakat bacağımı] Ne kadar çok kesmek istediğimi anlatamam? Sol kolla birlikte kes ve at! Ne işime yarıyorlar ki? Koşamadığımı, atlayamadığımı, mutlu olamadığımı hatırlatmaktan başka.” (Lebert 2001, 17)

Kendisinin ifadesine göre ebeveynleri “saygı duyulan insanlardan”; annesi Alternatif Tıp Doktoru ve babası Yüksek Mühendis. Benni ayrıca lezbiyen olan kardeşi Paula’dan da bahseder:

“Onu özlüyorum. […]. Onu herkes severdi. Herkes güzel bulurdu. […] Sanırım bu hatunu seviyorum.” (a.g.e., 39).

Amcasından, ananesinden ve dedesinden de bahseder ve onları ne kadar sevdiğini ve özlediğini öğreniriz.

Ebeveynleriyle olan ilişkisini şöyle ifade eder:

Bir türlü anlayamıyorum. Sanırım ebeveynlerim böyle. Sürekli olarak ya kendilerinin yaptıkları ya da daha önce yapmış oldukları şeyleri yasaklıyorlar. Sanırım bu yüzden bu kadar sık tartışıyorlar. Son zamanlarda baya bir kötüleşti. Çocuk olarak çaresiz hissediyorum. Ve bir o kadar da boş. Acıtıyor. Sıklıkla ayrılmalarını istiyorum. […]. Ama aynı zamanda yanımda olmaları da beni mutlu ediyor. Arkadaş olarak. Aile olarak. (a.g.e., 58)

Rafa e as Férias de Verão eserinin kahramanı Rafa, İspanya’nın Girona şehrinde doğmuş, annesi, iki kız kardeşi ve Ária adındaki köpekleriyle birlikte yaşayan, on beş yaşında İspanyol bir gençtir.

Rafa’nın ebeveynleri de statü olarak orta sınıfın üzerindedir, annesi tanınmış bir avukat ve babası tıbbi bir laboratuvarın müdürüdür. Ebeveynleri ayrılmıştır ve bu onu başta rahatsız eder. Bunu şöyle dile getirir:

„Babam giderken bana annen sana emanet dedi ve annem de genellikle kardeşimi bana emanet ediyor. Peki ben kime emanetim? Tabii ki Ária’ya!”[1] (Pombo 2008, 20).

Ama geçen zaman içerisinde Rafa bu yeni durumun avantajlarını hissetmeye başlar ve şöyle der:

“Artık kimseye bağlı değilim ve böylesi de güzel. Evin anahtarları bende, ulaşım kartım var, istediğimi yaparım. Özgürlüğümü planlamamda yardımcı olan bir cep telefonum da var.” (Pombo 2008, 46).

Okul, arkadaşlar, dostlar

Benni sekizinci sınıfı tekrarlamaktadır. Okulla arası bir türlü düzelmemiştir, özellikle matematikle. Ayrıca dört okul değiştirmiştir. Bu sefer ailesi onu yatılı okula göndermiştir. Burada genellikle tek başınadır, evini ve arkadaşlarını özlemektedir ama önceki okulundan da iyi hatıralar biriktirememiştir:

Eski okulumu düşünüyorum. Orada karşılaştığım kişileri. Bana hep çarpık ayak derlerdi. Çünkü komik yürüyordum. […]. Bazen çelme takarlar ve yere kapaklandığımda da gülüşürlerdi. Bazen de okulun önünde beklerlerdi beni. Beslenmemi almak için. Onu annem hazırlardı. Özellikle benim için. (Lebert 2001, 139)

Buna karşın yatılı okulda birkaç arkadaşı vardı. Özellikle iyi anlaştığı ve çok şey yaşadığı oda arkadaşı Janosch. Arkadaşlarından biri dostlukları hakkında şöyle demişti: “Hepimiz ışıldarız […] Dostlukta ise beraber ışıldarız.” (a.g.e., 134).

Kızlarla “okuldaki kadar şanslı” bulurdu kendini (a.g.e.,17), onlar da onu “garip” bulurlardı. Ancak dostu Janosch farklı düşünüyordu ve bir keresinde arkadaşlarına da Benni’nin farklı özelliklerini ortaya çıkartacak şekilde şöyle söylemişti:

“Benni’ye bir bakın! Kadınların hoşlanacağı bir tipi yok mu? Kahverengi, kısa saçlar, mavi gözler, şişman da değil. Tam bir çapkın.” (a.g.e., 26)

Rafa’ya göre kendisi dil derslerinde biraz zorlansa da iyi bir öğrencidir; özellikle matematikte. Öğretmenlerinden biri, anlayamadığı konuyu “daha açık bir şekilde ifade etmesini” söyler:

“İstediğim her şeyi bir veya iki cümle ile ifade edebiliyorum. Öğretmenim “daha açık ifade etmemi” söylüyor. Ama neyi? Bir şey söylemişsem, söylenmiştir.” (Pombo 2008, 35).

Rafa biraz sakin biri olsa da, okul arkadaşlarıyla arası iyidir. Kendisi bunu şöyle dile getirir:

“Arkadaşlar arasında fazla konuşmaya gerek yoktur. Kendi kodlarımız var ve internet bizim galaksimiz.” (a.g.e., 40).

Kızlar hakkında ise onların kendilerine ait bir kodlama sisteminin bulunduğunu ve bu nedenle onları anlamanın zor olduğunu düşünmektedir. Saçlarıyla oynadıkları, birbirlerine SMS gönderdikleri ve çok güldükleri için onların aptal olduklarını düşünmekte ve nasıl davranması gerektiğini hiçbir zaman kestirememektedir. Kitapta bunu şu şekilde ifade eder:

“Okul arkadaşlarımın bazıları kızlar konusunda çok başarılı; ama beni ne aptal olanlar ne de güzel olanlar umursuyor. Muhtemelen iğrenç sivilcelerimden dolayı ya da gelişimim yavaş olduğu için.” (a.g.e., 38).

Mekânlar

Benni Münihli olmasına karşın, kendi şehrinden pek bahsetmez. Kendi evini çok sever ve bunu “Münih’in en güzel evi” olarak dile getirir. Ve ebeveynleri ayrıldığında, evini daha da çok özlediğini şöyle ifade etmiştir:

Evde olmak çok daha güzeldi. […] Çok kavga ediyor olsalar bile. Eve gittiğim her hafta sonu annem ağlıyordu. […] Kız kardeşim onu teselli etmek için yanında dururdu. Her ikisi de babama kızgındı. Ben hep ikisi arasında kalırdım. Sadece birinin yanında olmak istemezdim. […] Gençliğin çok kolay olduğunu söyleyen var. Bunu sadece o günleri atlatmış olanlar söyler. (Lebert, 2001: 92)

Rafa, annesi ve kız kardeşleriyle yaşadığı bölgeyi çok sakin bulur. Ebeveynleri ayrıldıktan sonra babası Barselona’da yaşamaya başlamıştır ve kendisi de burayı sıklıkla ziyarete gitmektedir. Bu büyük şehrin yaşamını, koşuşturmacasını ve gürültüsünü sever.

Kültürel çevre: Müzik ve teknoloji

Her iki kahramanımız da müziği sever.

Babasının Rolling Stones, Pink Floyd, GunsN‘ Roses gibi klasik rock gruplarına olan düşkünlüğü Benni’ye de geçmiştir. Müziğin kendi hayatıyla ne kadar iç içe olduğunu düşünür ve şöyle der:

“Aşk tanımsızdır… […]. Aşk başka bir şeydir. Belki de müziktir. Ama müzik en iyisidir.” (Lebert, 73).

Şöyle de söyler:

“Şu anda kulağımda Abba’dan The Winner takes it all tınlıyor. Güzel bir şarkı. […] Yine bir ayrılık. Sanki beni takip ediyor. Evi arayayım.” (a.g.e., 74).

Şöyle de der:

“Yine bir Pink Floyd– tişörtü giyiyorum. Bu ise The Division Bell albümünden. […]. Pink Floyd’u seviyorum.” (a.g.e., 105)

Rafa da müziği sevmektedir, özellikle caz dinlemektedir ve davul çalmayı öğrenmektedir. Bunu şöyle dile getirir:

“Davul çalarken hiç yorulmuyorum, herhangi bir enstrümana eşlik etmek çok güzel ama saksafon bambaşka. […]. Caz mükemmel!” (Pombo 2008, 62,63).

Her iki gencin de, yani Benni’n ve Rafa’nın da yeni iletişim teknolojileriyle arası iyidir, ama bu durum Rafa e as Férias de Verão’da daha fazla öne çıkmaktadır, çünkü Crazy 1999 yılında yayımlanmışken bu kitap 2008 yılında yayımlanmıştır; bu zaman zarfında teknolojilerin sürekli ve hızlı bir şekilde değiştiği düşünüldüğünde bu anlaşılır bir durumdur.

Kendileriyle etkileşimleri

Benni için çoğu durumda normal davranışlarını engelleyen bedeni büyük bir yüktür. Yine de yatılı okuldaki maceraların içerisindedir; sigara içer, alkol kullanır ve kızlarla yakınlaşır.

Seksi ilk kez yatılı okulda deneyimler: Yüklü miktarda sigara ve alkol kullanımı sonrasında tanımadığı bir kızla aşkın olmadığı bir seks deneyimidir bu. Şöyle düşünür:

İlkti. Yeni Zelanda’daki yatılı bir okuldaydı. Hatta ikinci gecemdi. […]. İlki hakkında ne söylenirdi? Artık bir erkek mi olmuştu? Artık kendi ayaklarım üzerinde mi duruyorum? Çocuksuluk artık geride mi kaldı? Artık yetişkin mi oldum? Hm? İlkini yaşadım. Ama hala altına sıçan biri gibi hissediyorum. Sanırım böylesi de iyi. Yetişkin olmak istemiyorum. Normal bir genç olarak kalmak istiyorum. Ve eğlenmek. Gerektiğinde ebeveynlerime sığınmak. […]. Neden büyümek zorundayım ki? “Büyümek”; bu kavramı hangi geri zekâlı buldu ki? (a.g.e., 82, 83).

Rafa’ya göre de her gün değişen ve duygularının kontrolünü kaybettiği bedeniyle sorunları vardır. Bazen kendine şöyle sormaktadır:

“Büyümek hiç de kolay değil, kızlarda da böyle mi?“

Özellikle de her gün yüzünde çıkan sivilceler büyük bir sorun teşkil eder ve bunu şöyle ifade eder:

“Babam yetişkin olacağının bir işareti, gayet normal demişti. Aynısını eczacı da söylemişti. […]. Herhangi bir zamanda gerçekten bir erkek olmak istiyor muydum, bilmiyorum, ama kirpi olmak istemediğimi biliyorum.” (Pombo 2008, 19).

Yine de Rafa’nın tecrübeleriyle Benni’ninkiler karşılaştırılamaz: Rafa çok az sigara içer ve daha cinsel bir tecrübe yaşamamıştır. Ama duygularını kontrol altında tutmanın ne kadar zor olduğundan bahsetmektedir. Bir keresinde şöyle söylemiştir:

“[…] konuşma [Gabi ile] uzun sürmemeli, en fazla beş dakika, yoksa vücudumda yine bir şeyler olacak ve bunları hissettiğimde vücuduma söz geçiremediğim için kafam karışacaktı. Beni dinlemediğini düşündüğüm için değil. Beni dinlemediğini biliyorum!” (a.g.e., 88).

Kitabın neredeyse sonunda Rafa genç bir kıza âşık olur ve onu incitmemek adına, babasının davranış kurallarını uygulayarak kıza çok iyi davranır. Kitap gerçek bir öpücükle sonlanır.

Bu iki eserdeki genç Ben kavramının kendileriyle ve başkalarıyla olan etkileşim biçimlerinden bazılarını burada tanıttıktan sonra, son olarak iki eserdeki “Ergenliğin” ortak noktalarını sizlerle paylaşmak istiyorum: Cinsel olgunlaşmanın fiziksel belirtilerine karşı şaşkınlıkları, kızlarla iletişimde güvensizlikleri, ebeveynlerin ayrı oluşları, babalarıyla olan iyi ilişkileri, müzik zevkleri. Bu iki kahramanımız, diğer unsurlarda ise ayrışmalar göstermekte ve gelişim süreçlerinde kendi kimliklerini oluşturma yolunda bireysel ve kişisel “Ergen kimliklerini” tanımaktadırlar.

Crazy kitabının ana karakteri yatılı okulda birçok şey yaşar, ancak hayatının her noktasında iyileşme yaşanmaz: Sekizinci sınıfı tekrarlar, özel okula gitmek zorunda kalır ve fiziksel engeli kötüleşir. Ama içinde küçük bir umut ışığı yanar: “Eve döneceğim son gün bir kızla tanıştım. Belki bu bir başlangıçtı. Ama bilmiyorum. Aslında beni oldukça garipsediğini söylemişti.” (Lebert 2001, 173). Anlatım sırasında kahramanımız sürekli olarak zorlu ve sorunlu bir gelişim sürecinden geçer ve kendisini sonu öngörülemez bir yolun yolcusu olarak bulur; “Yetişkin olmak”.

Buna karşın Rafa e as férias de Verão kitabında kahramanımız için her şey çok iyi gitmektedir; 10. sınıfa gitmektedir, bilim dalını ve en sevdiği dersi bulmuş, âşık olmuş ve ailesinin yeni durumuna alışmıştır. Bir süre sonra Rafa’nın bedeniyle olan ilişkisi değişir ve kendi vücuduyla gurur duyuşunu şu sözlerle dile getirir:

[Pilar’ın yazdığı SMS’e] cevap vermeden önce vücudumu incelemek için aynanın karşısına geçtim. Sivilcelere bakmadan tabii ki.. Size bir şey söyleyeyim mi? Hiç de fena görünmüyorum. Uzun, inceyim ama fasulye sırığı da değil. Göğsümde biraz kıl var. Çok değil. Az! Ama kollarım kaslı.. (Pombo 2008, 89)

Son olarak, Benni’nin ve yatılı okul arkadaşlarının düşünceleri ile Rafa ve arkadaşlarının kız anlatımları arasında bir taraftan büyük farklar varken; diğer taraftan Crazy’deki erkeklerin Rafa’dakilere kıyasla daha kaba bir dil kullanması ve cinsel deneyimlerinin farklı olması önemli bir unsur olarak dikkat çekmektedir.

İki kahramanımızın yaşadığı çevrenin getirdiği somut koşullar, bu farkların oluşmasında önemli bir rol oynar. Benni, kendi ifadesiyle “özgürlük alanları ve kısıtlamaları ile erkek olabilmenin çok boyutlu ortamı” (Buczek 2010, 484) olarak adlandırdığı yatılı okulda yaşamaktadır ve burada erkekler de kızlar da yetişkinlerin gözetiminden uzak olarak kendi davranış kurallarını oluşturabilmekte, değer ölçütlerini tanımlayabilmekte ve ilk deneyimlerini (seks, sigara, alkol) yaşayabilmektedirler. Buczek’in de söylediği gibi,

Ergen Lebert geleneksel olarak tanımlanmış kısıtlı erkeklik figürünü benimser ve kızları, bedenlerine ve cinsel organlarına indirger. Cinsiyetçi atıflar, yatılı okuldaki, seks, fizik ve erkeklikle sıkıştırılmış, yazılı olmayan genç erkek kültürüne tekabül eder. (a.g.e., 491, 492)

Buna karşın genç Rafa, ebeveynleri ayrı olsa bile, destekleyici ama büyük ölçüde de hareketlerini denetleyen bir aile yapısı içerisinde bulunmaktadır. Hatta Rafa, babasının evden gittikten sonra ailesiyle olan ilişkisinin iyileştiğini düşünür:

“Babamızı kaybetmedik. Aksine. Artık çok daha yakınız. Artık bir cevapsız çağrı bıraktığımda beni hemen arıyor. Eskiden böyle değildi.” (Pombo 2008, 34).

Rafa aslında annesini de sevmektedir, ancak aşırı kontrolcü olması ve kendisini eleştirmesi aralarındaki ilişki bazen gerginleştirebilmektedir:

“Babam gerçekten havalı biri. Böyle bir babam olduğu için çok mutluyum. Tabii ki annemi de seviyorum ama sürekli iğnesini kullanan bir böcek gibi olduğundan ara sıra ortalıktan kaybolsa da olur.” (a.g.e., 61).

Bu yüzden aşağıdaki alıntıdan da görüleceği üzere bazen annesini şikayet etmektedir:

“O [Annem] sadece yapmam gerekenleri yapıp yapmadığımla ilgilenir. Birincisi; her şeyi unutan ben değilim, kendisi. İkincisi; sadece kendi yapmam gerekenleri değil onunkileri de yapmam gerekiyor.” (a.g.e., 51).

Kahramanlarımız Benni ve Rafa’nın yaşam koşullarının farklılığı, iki romandaki kız figürleri ve davranış biçimleri arasındaki ayrışmanın asıl nedeni olarak anlaşılabilir. Bu farkları açıklayabilecek diğer faktörler de mevcuttur; örnek olarak roman (gerçek) yazarlarının cinsiyetleri ve eserleri yazdıkları sırada bulundukları yaşlar gösterilebilir. Yani burada Cinsiyet ve Kuşak Araştırmaları çerçevesinde analiz edilmesi gereken bir sorunsal mevcuttur.

Isabel Allegro Magalhães, eserinin önsözünde O Sexo dos Textos (Metinlerin Cinsiyeti ibaresini kullanmış ve tüm metinlerde açık veya gizli cinsiyetçi öğelerin bulunabileceğini ifade etmiştir (Magalhães 1995, 11); metinlerin cinsiyeti ibaresi iki yazma türünü belirler: dişil ve eril. Analiz ettiğimiz bu iki gençlik romanında (Crazy ve Rafa e as Férias de Verão), iki genç erkek bireyin, kendilerinin, yaşantılarının, ruh hallerinin ve duygularının yansıtıldığı düşünülürse, erkek bir yazarın kadın bir yazara oranla kendinden bildiği bir dünyaya daha kolay girebileceği varsayılabilir. Bu bağlamda Rafa için kullanılan “geleneksel” ergen kimliği bir anlatım stratejisi olarak yorumlanmalıdır. Kadın yazarımız bu sorunlu durumun üstesinden bu yöntemle gelmektedir. Rafa kendisi hakkında şöyle der:

[…] Onu [Annemi] telefonda konuşurken duydum, bu çağa ait değilmişim gibi görünüyormuş; tutumlu, çok zeki, kibar ve hassasmışım. Böyle şeyleri aslında söylememem gerekiyor, ben değil ki annem söylüyor. (Pombo 2008,142).

Ayrıca iki yazarımızın, Benjamin Lebert ve Fátima Pombo’nun arasındaki yaş farkı da önemli ve ilginç bir faktör olup, analiz edilen olgunun anlaşılmasına katkı sağlayabilir. Rafa e as Férias de Verão kitabı yetişkin bir kadın yazar tarafından gençlere hitaben yazılmış; buna karşın Crazy ise daha kendisi o zamanlar on altı yaşında bir genç olan Benjamin Lebert tarafından kaleme alınmıştır. Hedef kitlesi kendi yaş grubu olan bir gencin kaleme aldığı bu kitap istisnai bir eserdir. Bu nedenle birçok teorisyen tarafından ortaya atılan Çocuk ve Gençlik Literatürü özellikleri -İletişim kutbunun bir tarafında domine eden yetişkinlerin ve diğer ucunda domine edilen çocukların ve gençlerin bulunduğu iletişim sürecindeki asimetrik iletişim (O’Sullivan 2005, 14)- bu bağlamda oluşmamıştır. Crazy’de bu iki kutup yoktur ve bu da kitabın dünya çapındaki başarısını açıklar niteliktedir.

Özet olarak iki kitaptaki ergenlik tasarımları arasındaki çok yönlü farkların çeşitli etmenlerin karmaşık bir yapıda bir araya gelmesinden kaynaklandığı söylenebilir. Yaratıcılığın deneyimlenmesi için her zaman yeni bir fırsat yaratan (müziğin ne anlama geldiğinin düşünülmesi) kırılgan aile yapılarındaki somut yaşam koşulları (her iki gencin de aile içi çatışma korkusu), belirli koşulların oluşturduğu teklik (yatılı okulda veya normal okulda) ve sadece biyolojik bir olgu olarak değil aynı zamanda fiziksel ve ruhsal beklentilerin, sosyal ve bireysel fikirlerin ve kültürel dinamiklerin bir araya geldiği bir süreç olan cinsellik deneyimi de bu karmaşık yapının unsurlarındandır. Romanlar bu karmaşık yapıyı somut bir tasarıya dönüştürerek kültürel bir yapı önerisinde bulunur.

Kaynakça

Blos, Peter. 1998. Adolescência – Uma Interpretação Psicanalítica, trad. Waltensir Dutra. São Paulo: Martins Fontes.

Buczek, Robert. 2010. Das Internat als Erfahrungsraum in der Zeit des Erwachsenwerdens – Zu Benjamin Leberts Adoleszenzroman „Crazy“. In Carsten Gansel und Pawel Zimniak (Hrsg.) Zwischenzeit, Grenzüberschreitung, Aufstörung. Heidelberg: Universitätsverlag Winter, 483-497.

Ewers, Hans-Heino (Hrsg.). 1997. Einleitung zu Jugendkultur im Adoleszenzroman. Jugendliteratur der 80er und 90er Jahre zwischen Moderne und Postmoderne. Weinheim und München: Juventa Verlag, 7-12.

Gansel, Carsten. 1997. Jugendliteratur und jugendkultureller Wandel. In Hans-Heino Ewers, (Hrsg.) Jugendkultur im Adoleszenzroman. Jugendliteratur der 80er und 90er Jahre zwischen Moderne und Postmoderne.Weinheim und München: Juventa Verlag,13-42.

Gansel, Carsten. 2010. Moderne Kinder- und Jugendliteratur. Vorschläge für einen kompetenzorientierten Unterricht. Berlin: Cornelsen Verlag Scriptor.

Lebert, Benjamin. 2001. Crazy, München: Goldmann ManhattanVerlag. Neuenschwander, Markus. 2002. Desenvolvimento e Identidade na Adolescência, trad.

Laura Tschampel. Coimbra: Edições Almedina.

O’Sullivan, Emer. 2005. Comparative Children’s Literature. London und New York: Routledge.

Magalhães, Isabel Allegro. 1995. O Sexo dos Textos. E outras Leituras. Lisboa: Editorial Caminho.

Pombo, Fátima. 2008. Rafa e as Férias de Verão. Porto: Trinta por uma linha.

Raecke, Renate (Hrsg.). 1999. Einleitung zu Kinder- und Jugendliteratur in Deutschland. München: Arbeitskreis für Jugendliteratur, VIII-X.

Anahtar kelimeler: kültürlerarası çalışma, ergen kimliği, genç dünyası, gençlik romanı, “Ergenliğin” edebi inşası

Almancadan Türkçeye Çeviren: Gökalp Koçak

Çeviri Editörü: Filiz Şan

Kaynak Metin:

(Çevrimiçi)http://publikationen.ub.unifrankfurt.de/frontdoor/index/index/year/2012/docId/26280, 04.11.2021

  1. Ç.N.: İlgili yapıttan yapılan alıntılar, Almanca çevirisinden Türkçeye çevrilmiştir.
Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top