1970’ler Türkiye’sinde Çocuk Okur Olmak

Büşra Yaman

Anadolu’da gezici kütüphane (Kaynak: Pinterest)

Çocuk okuryazarlığının izini sürerken aklımıza gelebilecek ilk kaynaklardan biri eğitime dair istatistiklerdir. 1970’ler genel itibariyle çocuk nüfusunun genel nüfusun neredeyse yarısını oluşturduğu, çocuk nüfusunun ağırlıklı olarak kırsal bölgelerde yaşadığı ve ülke çapında okullaşma oranının artırılmaya çalışıldığı bir on yıla tekabül eder. Bu dönemde 5 yıllık ilkokul eğitimi zorunlu olmasına ve okullaşma oranının artmasına rağmen mezun öğrenci sayısının alt düzeyde seyretmesi okula devamlılığın önemli bir mesele olduğunu gösterir. Okula devamlılık sorunuyla yakından ilişkili olarak çocuk işçiliği, çocuk yoksulluğu, çocuk gelinler/damatlar gibi bir dizi toplumsal, kültürel ve ekonomik olgular da göz önünde bulundurulması gereken önemli konulardır.

1970’lerde çocuk okurların Türkçe ne okudukları sorusu edebiyat tarihyazımı ya da tarihleri, bilinçli ve/veya farkında olmaksızın ön kabulllerimiz arasında yer alan çocuk edebiyatı ve çocuk kavrayışımızla doğrudan ilintili. 1970’leri düşündüğümüzde birçoğumuzun aklına muhtemelen dönemin popüler çocuk dergisi Milliyet Çocuk ve Milliyet Yayınlarının mavi şömizli ve ciltli çocuk kitapları gelir. Buna ek olarak, Armağan Çocuk Klâsikleri, Altın Çocuk Kitapları, Tercüman Çocuk dergisi, bir dizi çizgi roman (Teksas, Tommiks, Zagor, Kızıl Maske, Kara Murat, Red Kit, Ten Ten vb), cep foto romanları ve mizah dergileri de çocuk okurların ulaşabildiği basılı yayınlar arasında sayılabilir. Bahsi geçen yayınların ortak özelliği, dönemin popüler yayınları olması ve yayıncılık piyasasındaki genel tüketim eğilimini yansıtmasıdır. Oysa genel tüketim eğilimi, okuryazarlığın ve yayın satın alma ya da tüketme oranının düşük olduğu bir ülkede “asıl” genel eğilimi ıskalama tehlikesi taşır. Dolayısıyla popüler olarak adlandırdığımız yayınların da göreceli olabileceği olasılığını unutmamak, çocuk okuryazarlığın ağırlıklı olarak göz ardı edildiği “Edebiyat” ortamının demokratikleşmesi ya da demokratikleş(e)memesi açısından önemlidir.

Çocuk okur olmanın genel hatlarını çizmek, şüphesiz, çok daha kapsamlı soruların (çocuk kimdir, çocuk edebiyatı nedir, çocuklara yönelik yayıncılık neleri içerir/içermez vb) irdelenmesini gerektirir; ancak bu yazıda çocuk okur olmaya dair giriş niteliğindeki düşüncelerimi ve araştırma notlarımı paylaşmak niyetindeyim.

1970’lerde çocuk okurların Türkçe ne okudukları sorusuna yanıt ararken başlıca iki kaynaktan faydalanabiliriz: yayınlanan çocuk kitapları ve geçmişe dönük çocukluk anıları. Bu iki kaynağın kendi içinde bir dizi sakıncalı, kısıtlayıcı ya da yapılandırıcı yanlarının olduğunun farkındayım ve bu farkındalığın soruların genişletilmesine ve derinleştirilmesine katkı sağlayacağını belirtmeliyim.

Türkiye’de 1970’ler siyasi yönden aşırı kutuplaşmış karmaşık bir ortamı akıllara getirir ve çocuk edebiyatı yayıncılığında da benzer bir görüntü mevcuttur. Soldan sağa, yukarıdan aşağıya pek çok kişi ve kurum çocuklara yönelik çeşitli kitaplar yayınlar. Bir diğer ifadeyle, yetişkinler kitlesel bir şekilde çocuk edebiyatının “ideal çocuk” yetiştirmedeki önemini keşfetmiş gibidir ve herkes “doğru” bildiği çizgide yayınlar üretmeye koyulur. Bu dönemde Ömer Seyfettin’in öyküleri modern anlamda çocuk kitabı olarak yer bulur çocuk kitapları dizilerinde. Kemalettin Tuğcu’nun duygu yüklü öyküleri ve romanları dönemin çoksatarları arasındadır. Batı klâsikleri “faydalı” yayın olarak addedilir ve yeniden çeviriler, yeniden basımlar derken önemli ölçüde kanonlaşır. Daha önce Türkçeye çevrilmemiş özgürlükçü ve çocuğun gerçekliğini önceleyen güncel çocuk edebiyatı eserleri sınırlı örneklerle de olsa da çevrilerek yayınlanır.

Kendini ya da yayın çizgisini ulusalcı, solcu, Marksist, sağcı, Kemalist, Osmanlıcı, İslamcı, millî gibi farklı şekillerde tanımlayan ve bu doğrultuda çocuk okurlar için kitaplar yayınlayan yayıncıların çeşitliliği farklı çocuk okur gruplarının tahayyül edildiğine ya da oluşturulmaya çalışıldığına işaret eder. Bir anlamda ideolojik bölünmüşlüğün ve savaşın çocuk okurları da içine alacak şekilde uzatılma çabası görünür düzeydedir. Kurucu ideolojinin temsilcilerinden Yaşar Nabi’nin Varlık Yayınevi bünyesinde yayınladığı Çocuk Klâsikleri ve Büyük Çocuk Kitapları dizileri önceki yıllardan 1970’lere taşınan ve devam eden kıdemli çocuk kitapları dizileridir; genel planda Batı klâsiklerinden, masal derlemelerinden oluşur ve sunduğu eserler açısından yenilikçilikten uzak, muhafazakâr bir yönelim gösterdiği söylenebilir. Sağ çizginin Osmanlıcılık düşüncesinin temsilcilerinden Kadir Mısıroğlu’nun Sebil Yayınevi bünyesinde 1972 yılında yürütmeye başladığı Çocuk Kitapları Dizisi, Yeni Asya Yayınevi, Mustafa Yazgan ve Damla Yayınevi çok-parçalı sağın çocuk edebiyatına yaklaşımını örneklemesi açısından son derece önemlidir. Bu yayıncıların kimi cumhuriyet tarihyazımına karşı alternatif bir tarihyazımına girişerek çocuk okurlara kendi “millî” ve “İslâmî” değerlerini öğretme amacı güderken, kimisi de “millîliği” çağdaşlıkla birleştirmeyi önceleyerek çocuk okurların “öz kültürlerinden” kopmadan yetişmelerini amaçlar. Yeni Asya Yayınevinin çocuk kitapları dizisinde Niyazi Birinci’nin (Yavuz Bahadıroğlu’nun müstear ismi) çocuklar için kaleme aldığı sayısız öykü ve roman, Damla Yayınevinin çocuk kitapları dizisi altında Mithat Düden’in kaleme aldığı resimli Çotakan serisi ve Sebil Yayınevinin çocuk kitapları dizisinde Vecdi Bürün’ün çocuk okurlar için kaleme aldığı tarihi romanlar çocuk okurlara sunulan eserlerden sadece birkaçını oluşturur. Çocuk edebiyatında sol çizginin öne çıkan temsilcilerinden Cem Yayınevinin Arkadaş Kitaplar Dizisinde de evrensel değerlerin yanı sıra toplumsal olguların ve olayların çocuk okurlara ulaştırılma çabası görünür düzeydedir. Ruth Hermann’ın Türkçeye Hamburg’daki Küçük İstanbul (Türkçeleştiren: Zeyyat Selimoğlu, Fotoğraflar: Helga Gatermann, 1980) başlığıyla çevrilen çocuk romanı, Gormander’in Çocuklar Grevde (Türkçeleştirenler: Milko Lundsrström – Demir Özlü, Resimleyen: Helena Henschen, 1976) başlığıyla çevrilen gülmeceli çocuk romanı, benzer çizgide konumlanan Gözlem Yayınlarının Hiroşima Çocukları O Günü Anlatıyor (Türkçesi: Alaattin Bilgi, Çizen: Yunus Saltuk, 1977) ve Şili’de Neler Oldu? (Çeviren: Ceyda Can: Çizen: Belkıs Taşkeser, 1978) başlıklı çeviri kitapları çocuk okurlara ulaşan farklı seçeneklerden yalnızca birkaçı.

Dönemin popüler macera, gizem, detektif ve bilimkurgu romanlarını yayınlayan ve Fransız yayıncı Hachette’in 1923 yılında başlattığı Bibliothèque Verte ve 1958 yılında başlattığı Bibliothèque Rose dizilerini Türkçeye getiren Baskan Yayınlarının İdeal Kitaplık ve Pembe Kitaplık dizileri de çocuk okurların genç ve yetişkin okurlarla kesişim noktasını temsil etmesi açısından farklı bir noktada durur.

Son olarak, yeniden baskıların okur tercihlerini ya da tüketim eğilimlerini izleyebilmek açısından değerli ipuçları sunduğu düşüncesinden hareketle 1970’lerin en çok baskısı yapılan çocuk kitaplarından birine değinmek isterim. Edmond de Amicis’in kaleme aldığı, Dr. Nurhan Özaltın’ın ve Mehmet Aydın’ın Türkçeye çevirdiği Çocuk Kalbi, ilk yayınlandığı 1969 yılından 1979 yılına kadar geçen sürede 24. baskıya ulaşır. İlgili dönemde çocuk edebiyatı eserlerine ait yeniden baskı sayılarının güvenilir olamayabileceğini, bir başka deyişle eksik ve/veya yanlış bilgilerle karşılaşılabileceğini bir kenara not ederek, çocuk okurların yaygın bir şekilde okuduğu eserlerden biri olarak görebiliriz. Bu kitabın çocuk okurluk yıllarımda özel bir yere sahip olduğunu not düşmeliyim. İlkokulu 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında okumuş biri olarak sınıf kitaplığında bir türlü yakalayamadığım ve okumak için aylarca sıra beklediğim bu kitabı 45 kişilik sınıfımızdaki herkes okumuştu. 1970’lerden 2000’lere taşınan bu süreklilik edebiyat ve çeviri araştırmacıları için muhakkak bir şeyler anlatıyordur.

Bu yazıda bahsedilemeyen daha pek çok çocuk kitabı olup, bahsi geçen kitapların dönemin çocuk kitapları açısından çeşitliliğine dair yüzeysel de olsa bir fikir verdiğini düşünüyorum. Çocuk okurların ne okudukları sorusunun muhtemel cevapları, çocukluklarını 1970’lerde geçirmiş kişilerin anılarında da aranabilir. Bu da bir sonraki yazının konusu olsun ☺

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top