Gençlik Edebiyatında Korku

‘Kırmızı Başlıklı Kız Ağlıyor’ İsimli Roman Üzerinden Bir Vaka İncelemesi

Eva CIEŚLAROVÁ

Özet

Yazar, Beate Teresa Hanika’nın ilk romanı “Kırmızı Başlıklı Kız Ağlıyor”u örnek olarak kullanıp temel bir duygu olan korkunun gençlik edebiyatında nasıl ortaya konulduğunu göstermektedir. Makale, hem söz konusu duygunun açıkça tasvir edilişi hem de dilin çeşitli düzeylerinde temel motif olarak, biçimlerini sunmaktadır. Sonuç olarak, çocuk edebiyatında korkunun ortaya konma biçimi üzerine daha önce yapılan çalışmasından da yararlanarak yazar, üreticiler ve/veya alıcıların yaşına bağlı olarak korkunun ifade edilişinde farklılıklar bulunup bulunmadığı sorusuna değinmektedir.

Anahtar kelimeler: korku, gençlik edebiyatı, duygusallık, dilbilimsel yöntemler, temalandırma

1. Giriş

Sınırlar yoktur. Ne düşünceler için ne de duygular için. Sınırlar koyan her zaman korkudur.

(Ingmar Bergman, bkz. URL1)

Belki de kafa karışıklığı korkusuyla, makalenin hemen başında duygulara sınırlar konmuştur. Elbette söz konusu olan, duyguların yaşanmasındaki sınırlar değil, yalnızca “duygu” terimindeki sınırlardır. Bu fenomen, çeşitli yazarlar tarafından örneğin “his, duyum, duygu durum, duygulanım, ruh hali” olarak (daha fazla bilgi için bkz. Jäger 1988:38, 41, Winko 2003a:63 v.d.) adlandırılmaktadır ki bu adlandırmalar bazen aynı görüngüyü ifade eder. Terimlerin tanımlarını, teker teker, ayrıntılı bir biçimde ele almadan ve böylece uzun tanımlar listesiyle birlikte “terminolojik ve olgusal karmaşalara” daha fazla yol açmadan, (Winko 2003a:65) en başta açıkça belirtmek gerekir ki bu terim, ele alınacak inceleme çerçevesinde, eş anlamlı olarak kullanılacak olan “his” ve “duygu” kavramlarıyla sınırlıdır. Hisler ya da duygular çoğu zaman geleneksel hale gelmiş ifade ediş biçimleriyle bağlantılıdırlar. Hislerimiz dil aracılığıyla kodlanmıştır (bkz. Winko 2003a). Duygusallık, dil kullanımında yalnızca hisleri ifade etmekle kalmayıp aynı zamanda onları tanımlayan ve tetikleyen tüm dilsel fenomenleri de kapsar (Vaňková 2010:11 v.d.)

Daha sonra açıklanacağı gibi, yalnızca tek bir hissin tüm değişik biçimlerinin bile dil çözümlemesine pek çok malzeme sunmasından dolayı, bu inceleme yalnızca bir temel duygu ile sınırlandırılacaktır. Korku, hepimizde biyolojik olarak bulunan temel bir duygu olarak adlandırılır, zira korkuya, diğer çocuklarda olduğu gibi görme engelli çocuklarda ve Darwin’in saptadığı gibi farklı milletlere mensup insanlarda da aynı mimiklerin eşlik ettiği ispat edilmiştir (daha fazla bilgi için Lelord/ André 2008:275 v.d., Schwarz-Friesel 2007:58). 

Edebi metinlerde kodlanan hisler kurgusal hislerdir diye itirazda bulunulsa da belirli bir kültürle ilişkili prototipik duygusal durumlar özellikle kurguyla yakalanır. Burada söz konusu olan, örneğin insanlararası ilişkiler ya da varoluşsal olaylardır (daha fazla bilgi için Winko 2003a:131 v.d., 2003b:338 v.d.). “Sadık” konuşma dilinin alımlanmasına oranla bu tür metinlere erişim kolaylığı elbette ki göz ardı edilemez.

Makalenin başlığından da anlaşılacağı gibi, bu incelemede gençlik edebiyatında korku duygusu ele alınacaktır. Gençlik edebiyatı okurlarının, hislerin dile getirilmesi yönündeki talepleri yaşa göre farklılık gösterir. Korkunun temsilinde, yaşa özgü olası farklılıklar, yetişkin edebiyatıyla değil, çocuk edebiyatıyla (Çocuk Öykülerinin Çözümlemesi bkz. BBGN Cieślarová 2011) ele alınacaktır, zira buradaki yaş farkı yetişkinlere oranla daha azdır.

2. Bütünceye Dair

İncelenecek olan roman ‘Kırmızı Başlıklı Kız Ağlıyor’, yazar Beate Teresa Hanika’ya aittir. Bu roman, Hanika’nın ilk yazarlık deneyimi olmasına rağmen, 2007 Oldenburger Çocuk ve Gençlik Ödülü ve 2009 Bavyera Sanat Teşvik Ödülü gibi ödüller almıştır. Roman, 2010 Alman Gençlik Edebiyat Ödülleri için de aday gösterilmiştir. Jüri, bu romanın aday gösterilme nedenini, yazarın “sessizlik yaratan bir konu hakkında anlamlı bir roman yazmayı” başarmış olmasıyla açıklamıştır (URL2).

Romanın konusu cinsel istismardır.  Eserde Malvina adında 13 yaşındaki bir kızın büyükbabası tarafından nasıl istismara uğradığı açıkça anlatılır. Roman, üç farklı zaman diliminde anlatıldığı için, Malvina’nın çocukluk döneminde edindiği deneyimler, ergenlik döneminde yaşanan olaylarla örtüşür.

Cinsel istismar tabulaşmış konular arasında olduğundan, Malvina’nın ebeveynleriyle kardeşleri onun anlattıklarına inanmak istemezler ve her seferinde büyükbabanın tarafında yer alırlar. Büyükbaba ise, Malvina’yı büyükannesinin ölümünden sorumlu olduğuna inandırmaya ve suçlu olduğuna ikna etmeye çalışır. Malvina, artık büyükbabasının yalnız ve üzgün olmaması için onu ziyaret etmelidir. Aksi takdirde büyükanne cennette ağlamak zorunda kalır (bkz. Hanika, 2010:93). Ayrıca, “sırları”nı ifşa ettiği takdirde, büyükbaba daha yaşlı ve aklı başında biri olduğundan, Malvina’ya kimsenin inanmayacağı konusunda onu ikna eder. [1]

Yazar, ayrıca Malvina ile kız arkadaşı Lizzy arasındaki büyük dostluktan ve Malvina’nın ilk aşkından da (Malvina ve Lizzy ona Klatsche diye lakap takmışlardır) bahseder. Fischer Yayınevi bu kitabı 12 yaş ve üstü okuyuculara tavsiye etmektedir. Gelişim psikoloğu Rudolf Weiss’in zamansal sınırlandırmasında belirttiği gibi, asıl gençlik[2] on iki yaşında başlar (bkz. Weiss 1991:121).  Bu yaştaki bir insan, çocukluk ve yetişkinlik arasında bir geçiş dönemindedir ve bu yeni konuma hazırlanmakla birlikte, yeni statüsü ile ilgili farklılıklarla da yüzleşmek zorundadır. Genç insan, “kendi fiziksel görünüşünü kabul etme ve bedenini anlamlı bir şekilde kullanabilme, “cinsiyet rolü edinme”, “duygusal bağımsızlık kazanma”, “sorumluluk duygusu edinme” gibi birçok sorunla mücadele eder (krş. Weiss 1991:123 v.d.). Beate T. Hanika, romanında, başkahramanın ve arkadaşlarının bu türdeki birçok sorunun üstesinden nasıl geldiklerini hassas bir biçimde gözler önüne serer.

Yukarıda bahsi geçen motiflerde de ifade edildiği gibi, romanın içeriğine çok çeşitli duygular eşlik etmektedir. Malvina, büyükannesi ve kız arkadaşı Lizz’ye karşı sevgi, babasına karşı öfke hatta nefret, yeni erkek arkadaşı Klatsche’ye karşı ilgi, büyükbabasına karşı ise tiksinti ve korku duymaktadır. Ayrıca büyükbabası ile bağdaştırdığı diğer olgular da utanç ve suçluluk duygusudur.

Bu makalede, sıklıkla belirginleştirilen, temel duygulardan yalnızca biri olan korkuya dikkat çekilecektir. Korkuyu ifade eden, tanımlayan ve onu ortaya çıkaran dilsel fenomenler her düzeyde çözümlenecektir. Son olarak, duyguları dile getirirken, okuma yaşının dikkate alınıp alınmadığını belirlemek için sonuçlar, çocuk edebiyatında korku temsili (bkz. Cieślarová 2011) üzerine elde edilen sonuçlarla karşılaştırılacaktır.

Genç okurların, kurgu edebiyat diliyle ilgili talepleri yaşlarına göre değişmekle kalmayıp, ağırlıklı olarak aile içerisindeki yetiştirilme şekillerine, arkadaş çevrelerinin etkilerine ve günümüzde elbette ki kitle iletişim araçları ve bununla bağlantılı olarak iletişim ve dil dizgesi bilgilerine göre de değişiklik gösterebilir (daha fazla bilgi için Siebert 1984:10 v.d.). Yine de çocuk ve gençlik edebiyatı yazarları belirli yaş gruplarına ve bu yaş gruplarına ilişkin okuyucularının prototipik dilsel becerilerine yaklaşmak zorundadır. Her yaşa özel sözcük seçimini, sözdizimini, günlük dilin işlevsel biçemini ve metnin yapısını göz önünde bulundurmaları şarttır. Örneğin, somutluk ve soyutluk arasında belli bir ilişkiye, yabancı sözcük kullanımında belli bir ölçüye, belirli bir cümle uzunluğuna ve yan cümle oranına bağlı kalınmalıdır. (bkz. Siebert 1984:14 v.d.).

3. Korku

Korku, sezilen veya gerçekten var olan bir tehlike karşısında ortaya çıkan bir hissi temsil eder. “Angst” [Korku] terimi açıklanırken sıklıkla “Furcht” [Korku] terimiyle[3] karşılaştırılır (“angest”, “vorhte” yerine Orta Çağ’dan itibaren giderek daha sık kullanılmaya başlanmıştır (bkz. Jäger 1988:89)). Bu iki terimin farklılık gösterdiği özellikler bazen zıtlık bile içerir. Wahrig’in dijital “Almanca Sözlüğü”nden (Wahrig-Burfeind 2006) alınan aşağıdaki teoremler bu farklılığın kanıtına hizmet etmektedir. Burada Furcht, “belli bir şey” tarafından kendini tehdit altında hissetme olarak, Angstise “belirsiz, sıklıkla nedensiz bir duygu” olarak tanımlanır.

Fụrcht: 1. Belirli bir şey tarafından tehdit edilme duygusu (tanımlanmamış korkunun aksine), onu savuşturma veya ondan kaçma arzusuyla bağlantılıdır 2. <eskimiş> huşu (Tanrı’ya karşı) […] [<Eski Yüksek Almanca for(a)hta, İngilizce fright, Gotça faurhtei; fürchten]

Angst: 1. Büyük endişe, huzursuzluk 2. Belirsiz, çoğunlukla nedensiz tehdit altında olma duygusu; → Furcht […] [<Eski Yüksek Almanca angust <Cermence öncesi*anghosti; Hint-Avrupa Dili için *angh- „eng [dar]“; bange [endişe], eng [dar] sözcükleriyle akraba]

Buna karşılık, psikolog François Lelord ve psikolog Christophe André, Angst ve Furcht arasındaki farklılıkları aşağıdaki şekilde aktarır:

Angst Furcht
Mevcut bir tehlikeye tepki vermek Gelmiş ya da gelmekte olan tehlikeyi     içsel olarak öngörmek
Kısa süreliKronik olabilir
Belirli bir nesne (neyden korktuğumu biliyorum)Bazen belirsiz bir nesne (Tehlikenin ne şekilde vücut bulacağını bilmiyorum)
Fiziksel semptomlar baskın (Gerginlik, Titreme vs.)Psikolojik semptomlar baskın (kaygı, huzursuzluk vs.)
Dönüşebileceği psikolojik rahatsızlıklar: Fobiler (belli durumlar esnasında kontrol edilemeyen korkular)Dönüşebileceği psikolojik rahatsızlık: genelleştirilmiş korku bozukluğu (günlük yaşamın her noktasında kontrol edilemeyen korkular)

Tablo. 1. Angst ve Furcht arasındaki (teorik) farklar (Lelord/André 2008:277)

Bu noktada, sözlüklerin tam anlamıyla belirleyici oldukları kriterinin psikolojik tanımlarla çeliştiği gözlemlenmektedir. Benim fikrime göre, alıntı yapılan psikologlara, yukarıda açıklanan kriter hariç, hak verilebilir. İncelememizde, Angst hissinin tanımıve bir ad olan Furcht sözcüğünden türetilmiş fürchten fiili, aralarında herhangi bir ayrım yapılmadan kullanılmıştır. Korku duygusu, içinde birçok anlam barındırır: kaygı [Besorgnis][4], telaş [Bestürzung], dehşet [Entsetzen], korku [Furcht], tedirginlik [Grauen], gerginlik [Nervosität][5], panik [Panik], şok [Schock], ürküntü [Schrecken], çekingenlik [Zaghaftigkeit] (bkz. Schwarz-Friesel 2007:68, Jäger 1988:85 v.d.). Utanç, korku duygusunun içinde yer alan özel bir durum olarak görülebilse de (krş. Schwarz-Friesel 2007:68) bazı yazarlar onu temel duygular arasında sayar (Izard, bkz. Schwarz-Friesel 2007:66; konu hakkında daha fazla bilgi için aşağıya bkz). 

4. Romanın Çözümlemesi Hakkında

Çözümleme için, korkunun tüm anlamlarının dışa vuran örnekleri ele alınmıştır. Ancak, tüm bu anlamlar birbirlerinden keskin bir şekilde ayrıştırılmamışlardır. Bazı örneklerde açık bir şekilde söz konusunun, örneğin gerginlik (bkz. Örnek No. 7), ürküntü (bkz. Örnek No. 1) ya da belki korku duygusu altında sınıflandırılmış utanç olduğu açıkça belli olur (bkz. Örnek No. 2), ancak romanda aynı zamanda korku duygusunun diğer anlamlarının kategorileştirilemediği durumlar da yer almaktadır.

  •  Pencereden sarktığını gayet iyi görebiliyorum, diyor ve ben öyle ürküyorum ki boynunu kırmak istemeyen birinin asla yapmaması gereken bir şekilde kendimi küt diye küvetin içine bırakıyorum.           (Hanika 2010:53)
    • Yüzüm kıpkırmızı kesiliyor ve Klatsche bu esnada büyük bir hoşnutlukla beni izliyor. Hasta o, diyorum ve daha da kızarıyorum.                                                                       (Hanika 2010:134)

Utancın yansıdığı metinlerin çözümlemesi, utancın korkunun dışında bağımsız bir duygu olarak sınırlandırılmasına işaret etme eğilimdedir. Bana göre, utanç ve korku arasındaki fark, kişinin kendi normlarını ihlal ederek, geçmişte bir şey yaptığı veya yaşadığı, yapmadığı veya yaşamadığı bir şey için utanmasıdır (daha fazla bilgi için bkz. Cieślarová 2010:69 v.d.). Korku duygusu ise, kötü bir şeyin olabileceği yakın gelecekle ilişkilidir. Üç numaralı metinde genel olarak utanç görülür ancak sonunda korku da gözlemlenir. Malvina, yaşadıklarını anlatmaya utanıyordur ve olanları hatırladığında kendini rahatsız ve utanç içinde hisseder. Son cümlede büyükbabasını tekrar ziyaret etmek zorunda kalacağı korkusu ifade edilir.

(3) Büyükbaba aklıma geldiğinde utanıyorum, gerçekten çok rahatsız edici bir duygu, sanki yanlış bir şey yapmış gibi hissediyorum. Sanki o öpücükten utanmam gerekiyormuş gibi. Bu olay her aklıma geldiğinde karnımın içinde bir şeyler dönüyormuşçasına tuhaf bir hisse kapılıyorum, aynı atlıkarıncaya binmek gibi, sadece daha beteri: O nedenle büyükbabayı ve onu tekrar ziyaret etmem gerektiğini mümkün olduğunca az getirmeye çalışıyorum aklıma ve bunu gayet iyi beceriyorum.                              (Hanika 2010:45 v.d.)

           Utancın ifade edildiği veya anlatıldığı diğer bağlamlar, yalnızca bu hissi odaklarına alır ve bu yüzden bu incelemede daha fazla dikkate alınmayacaktır.

           Daha önce de belirtildiği gibi, bu çözümleme, yalnızca korku duygusunun çeşitli anlamlarını değil, aynı zamanda her türden kendini açıkça ortaya koyan korkuyu da içerir – ben merkezli ifade, hissin tanımı ve alımlayıcıda ortaya çıkardığı korku. Kategoriler kısmen örtüşebilir. Kategorilerin her birini tek tek incelerken, durum, metin içeriği ve dil kullanımı da incelemeye dahil edilmelidir.

           İncelenen romanda, korku kendini farklı durumlarda gösterir: örneğin Malvina (veya diğer karakterler) yeni bir durumun içerisinde veya bilmediği bir yerde (bkz. Örnek No. 6) güvensiz hissettiğinde; korku nesnesiyle yalnız kaldıysa yani çoğu zaman büyükbabasıyla (bkz. Örnek No. 7). O an somut olarak hayal edemediği bir durumdan korkar, örneğin, büyükbabanın öfkelenip [ona]bağıracağından (Hanika 2010:135) ya da ona belki de vuracağından ya da herhangi başka korkunç bir şey [olacağından] (bkz. Örnek No. 4).

(4) Hiçbir şey söylemiyordum, gözlerimi kapatmıştım, burnuma alkol ve erkek teri kokusu geliyordu, yüzüme vuran ışığı ve beni üzerine yatırdığı koltuğun kadifemsi kılıfını hissedebiliyordum. Öfkeli olduğundan korkunç bir şey olacağını düşünüyordum, büyükannenin bizi mutfağa kilitlediğini fark etmeden önce, […].                  (Hanika 2010:117)

           Kaybedilebilecek arkadaşlık korkusu ya da tehlikeli bir durum içerisinde olan arkadaş adına duyulan korku (bkz. Örnek No. 17) özel bir korku türüdür. Ancak eserde genel olarak korku, yaşça daha büyük ya daha güçlü kimseler (bkz. Ör. Örnek No. 9 ve No. 21) ya da yalnızca bir yabancı; kötü bir şeyi çağrıştıran yüksek volümlü sesler (bkz. Örnek No.12); nadiren bir hayvan veya cansız bir varlık olarak öne çıkar.

           Korkunun ortaya çıkmasında rol oynayan diğer nedenler, ürküntüyü konu eden bağlamlardır. Burada söz konusu olan beklenmedik bir bilgi veya sorudur (bkz. Örnek No. 16). Örneğin, Malvina’nın ebeveynlerinin, öncesinde çocuklarıyla bu konu hakkında konuşmadan büyükbabalarının onlara taşınacağını bildirmesi. En fazla ürküntüyü de yalnız olduğumuzu sandığımız bir anda başkasının varlığıyla karşılaşmamızla yaşarız (bkz. Örnek No. 2 ve No. 10).

           Duyguların kendilerini belli edebilmeleri, bilinçlilik kriterine göre de sınıflandırılır. Romanda, korkunun kendini belli ettiği yetmişten fazla bölüm tespit edilmiştir ve bunlardan yaklaşık elli tanesinde korku açık bir biçimde ifade edilmiş yani duyguyu ifade eden sözcüklerle dile getirilmiş ya da tanımlanmıştır. Yalnızca korku, ürküntü, kaygı gibi adlarla değil, aynı zamanda korkak (bkz. Örnek No. 5), gergin, cesaretsiz gibi sıfatlar ya da zarflarla veya korkmak, ürkmek, cesaret edememek (bkz. Örnek No. 6), yeltenememek gibi fiillerle de.

(5) Beni sattı çünkü büyükbabaya başkaldıramayacak kadar korkaktı, […].        (Hanika 2010:207)

(6) Başlangıçta oğlanlar villaya kadar gitmeye cesaret edememişti.                        (Hanika 2010:73)

           Ancak bazı durumlarda açık ifade daha doğrusu açık tasvir örtük belirtilerle de genişletilir ve desteklenir. Örneğin 7 No’lu metinde aslında tarafsız bir cümle olan keşke aklıma konuyu değiştirecek bir şey gelseydi‘nin keşke edatıyla nasıl daha dramatik bir hal aldığı, durumu daha acil bir hale getirdiği gözlemlenebilir. Oradan oraya zarfı da kaymak fiiliyle birlikte bu hareketin süresine göndermede bulunur ve durumun yoğunluğunu arttırır.

(7) Kırmızı sıvı bardağın içerisinde ağır ağır dönüyor hala, keşke aklıma konuyu değiştirecek bir şey gelse, bunun için neler vermezdim, ancak onun yerine sandalyenin kenarında oradan oraya kayıyorum.                                                (Hanika 2010:13)

              Aşağıdaki metinde de benzer şekilde, korkmuş güvercinler oradan oraya koşuşturuyorlar:

(8) Şşş… şşş… diyorum, benden korkmanıza gerek yok, beni tanıyorsunuz artık… Yine de kendilerini geri çekiyorlar, kanatlarını çırpıp kirişin üzerinde gergince oradan oraya koşuşturuyorlar.                                                        (Hanika 2010:19 v.d.)

Başka bir durumda, açık ifade, bir ünlem cümlesiyle vurgulanır:

(9) Herkesin arasında en uzun olan oydu ve bizden en az iki yaş büyüktü. Ondan ne kadar da korkmuştum! Evin kapısına barikat kurmuş ve omuzlarımızla yaslanmıştık.    (Hanika 2010:17)

Korkunun açıkça ifade edilişi sıklıkla aniden zarfıyla daha dramatikleştirilir.

Yukarıda bahsedilen dilsel araçlardan bazıları, gerçek bir duygu sözcüğü ile desteklenmeden de korkuyu ele alabilir. Bu, tüm dil düzeyleri için geçerli bir araç olabilir. Çoğu kez birlikte de kullanılırlar.

Duyguları yaşama ve algılama deneyimini belirleyen, duygular hakkındaki bilgileri şekillendiren tarihsel-sosyal ve kültürel bağlam önemli bir rol oynar (krş. Jäger 1988:32 v.d., Winko 2003b:338). Çoğunlukla gelenekselleştirilmiş duyguların sözlü ifade biçimleri de bununla bağlantılıdır. Henrike F. Alfes, bu tür basmakalıp ifade biçimlerinin bir listesini sunar (daha fazla bilgi için bkz. Alfes 1995:102). Verilen bütüncede, yani ‘Kırmızı Başlıklı Kız Ağlıyor’ romanında, ortaya konan biçimlerde tüm envanter temsil edilmemiştir. Örneğin, küçültme ekleri korkudan çok başka duygularla ilişkilendirilir.

Ünlem cümleleri korkuyu ifade etmek için kullanılmıştır (bkz. Örnek 10 veya 22). Ancak korku uyandırabilirler de (bkz. Örnek Metin No. 11). Duygu ve seslenme anlamı olan ünlemler ifade edişe hizmet ederler – Aman Tanrım! gibi. Bu sözlükbirimin ya da sözcük grubunun asıl anlamı zaten ifadede gizlidir (daha fazla bilgi için Wermke/Kunkel-Razum/Scholze-Stubenrecht 2009:598 v.d).

(10) Büyükbabanın daire kapısının önünde bir şeyle uğraşıyor, beni fark ettiğinde ise ürkerek yerinden sıçrıyor. Aman Tanrım, diyor, kız, ürküttü beni. [6]                   (Hanika 2010:90)

(11) Uuuuh, burada kötü hayalet Friedrich dolanıyor …, diyor Lizzy bu odaya her girdiğimizde ve bu söylem sırtımızdan aşağı soğuk terler akıtıyor.

Kötü Friedrich’le karşılaşmak istemem…                                                    (Hanika 2010:19)

Bunun dışında, ünlem cümleleri, romanda, korkuyu yatıştırmak ve üstesinden gelmek için de kullanılır (bkz. Ör. Metin No. 8).

(12) Şşş …, dedi büyükannem ve beni kollarında salladı, şşş …, hiçbir şey olmayacak. Kucağına sindim, orada kendimi olabildiğince küçücük bir hale getirdim ve ellerimle kulaklarıma bastırdım.                                                                        (Hanika 2010:116)

8, 11 ve 12 numaralı metinlerde, karşımıza farklı bir genelekselleşmiş biçim çıkar, “ani duraklama ya da metin kesintisi” (Alfes 1995:102). Ancak metinde korku uyandırmaya katkıda bulunan kesinti yalnızca metin No. 11’dir. Diğer iki alıntıda bahsi geçen noktalar belki Şşş… sesinin süresini ve yoğunluğunu temsil edebilir. Bir cevap beklentisinin doğurduğu gerilim, (daha sonra kucaklama ve güvence şeklinde belirir) aşağıdaki metinde de bir duraklama ile yaratılır:

(13) Klatsche korkup lafımı bölene kadar o kadar çok şey anlatıyorum ki. Eğer Lizzy benden hoşlanmazsa, biz yine de buluşmaya devam edelim…, diyor.                          (Hanika 2010:185)

Hisler, kendilerini sıklıkla çeşitli dışavurum şekilleriyle gösterir. İnsanın, örneğin öfke karşısında rengi atarken, utanınca kızarır. İncelediğimiz romanda da korku sıklıkla bedensel duyumlar üzerinden açıklanır. Korku, kendini fiziksel açıdan çok yoğun bir şekilde gösterir. Etkileri arasında örneğin hızlanan yoğun kalp çarpıntısı görülür ki insan o an kendi kalp atışlarını duyar; hızlanan nefes ritmi, titreme de bu etkiler arasındadır (bu etkilerin nedenleri hakkında daha fazla bilgi için bkz. Lelord/ André 2008:273).

Kitapta kalbin daha yoğun çalıştığı, atmaya ara verdiği veya neredeyse durduğu durumlar tespit edilmiştir. Bu durum hislerin yoğunluğuna ve hissedilme süresine bağlıdır. Ürküntü duyulan anlarda kalp, atışlarına ara verir. (bkz. Örnek No. 14) Eğer içinde bulunduğu bu durum daha uzun sürerse, çok hızlı veya yüksek sesle atar (bkz. Örnek No.15) Bazı ifadeler öylesine gelenekselleştirilmiş ki, Hans Schemann’ın Almanca Deyimler Sözlüğünde yer alırlar. (bkz. Schemann 1993:344 v.d.).

(14) Kalbim bir an atmaya ara veriyor, birazdan: Benim burnumu kıran sensin, diyeceğini düşünüyorum.                                                                                                     (Hanika 2010:21)

(15) Kalbim öyle hızlı atıyor ki, onu yine duyabiliyorum, kafamın içine ve alnımın arkasına tuhaf bir karıncalanma yayılıyor, artık o karıncalanmanın ne olduğunu biliyorum, halbuki daha önce, geçen tüm bu yıllar içerisinde anlayamamıştım. Bu karıncalanmanın adı korku, korkunç bir korku. […] Üzerinde durduğum zeminin altımdan kayacakmış korkusuyla kapının kirişine yaslanıyorum, biraz sallanıyor sanki ve büyükbabanın görüntüsü oldukça bulanık geliyor gözüme, sanki birine süt kalıntılarının kaldığı bir bardağın arkasından bakıyormuş gibi.                                                                                                                                (Hanika 2010:93) 

Malvina’nın güvende olduğunu düşünmediğinde ve korktuğunda hissettiği o tuhaf karıncalanma (bkz. Metin No.15)tüm hikâye boyunca varlığını sürdürüyor.

Daha önce de bahsedildiği gibi, nefes alıp verişlerimiz de korkuyla bağlantılıdır. Ya duraklar (bkz. Örnek No.16) ya da insan o an nefes almak istemez (daha fazla bilgi için aşağıya bakınız).

(16) Büyükbabana neden gitmen gerekiyor gerçekten, diye soruyor ve ürküntü o buz gibi haliyle tüm vücuduma yayılıyor, Klatsche bunu fark etmiyor, nefesimin kesildiği, onun elleri arasından uçup gittiğini hissetmiyor.                                                                         (Hanika 2010:193) 

Bir sonraki metin de nefes alma yani hava ile korku arasında bir bağlantının daha olduğunu kanıtlıyor. Korku [Angst] sözcüğü, başlangıçta “dar” ya da “darlık” anlamına geliyordu (bkz. Wahrig, Drosdowski 1989:36) 17 No’lu metinde korkudan dolayı ortaya çıkan darlık, kendini Malvina’nın boğazının kasılmasında göstermektedir. Schemann (Schemann 1993:402) kendi deyimler sözlüğünde somatik semptom bozukluklarını farklı bir varyantta gösterir – birinin boğazının düğümlenmesi gibi (korkudan / heyecandan/ şoktan) / (korku/ … birinin boğazını düğümler). Schemann’ın yorumuna göre, bu deyim patetiktir, ancak bu görüşü aşağıdaki örneğe yansımamıştır.

(17) Lizzy’nin gidebilecek olmasından dolayı duyduğum korku yüzünden boğazım kasılıyor.                                                                                             (Hanika 2010:217)

Korkuyu tanımlamaya yarayan diğer fiziksel göstergeler arasında insanın renginin atması ve şoktan irkilmesi de yer alır. Fiziksel duyumun tanımı aracılığıyla, Malvina’nın büyükbabasında olduğu ya da onu hatırladığı zamanki hisleri de ortaya çıkar. Söz konusu olan baş döndürücü bir duygudur ve metin çözümlemesine göre bu duygu korku, tiksinti, suçluluk duygusu ve utancın bir karışımıdır (bkz. Metin No. 18).

(18) Az önce büyükbabayla telefonda konuştum, dedi babam, senin yüzünden çok üzgün. Artık onu neden ziyaret etmek istemediğini bir türlü anlayamıyor.

Konuşmasının tam da ortasındayken, bu cümle başımı döndürmüştü, ne diyeceğimi bilemediğim için dudaklarımı ısırmış ve hiçbir şey söylemeden onun gitmesi, beni rahat bırakmasını beklemiştim.                                                                                                    (Hanika 2010:62)

Tanımlanan bedensel duyumlar ile hemen ardından gelen ve daha geleneksel olan dilsel biçimlerdeki his tanımları arasındaki çizgi oldukça iç içe geçmiştir. Burada söz konusu olan “simgesel-çağrışımlı deyimler” (Alfes 1995:102) veya metaforlardır. İnsan üzüldüğünde başını öne eğer, âşık olduğunda havalarda uçar[7] ya da karnında kelebekler uçuşur. Bu metin çözümlemesinin temelinde, korku için birçok gelenekselleşmiş metaforik kavram formüle edilmiştir.

Yukarıda ele alınan baş dönmesi hissiyle, güven ve sağlam zemin üzerinde durmak kavramlarının karşılaştırması, birbirlerine bağlı olan bir metaforu temsil eder. Yani Malvina ayaklarının altındaki zemini kaybetmektedir (bkz. Örnek No. 15).

Fiziksel algı, soğuk kavramıyla da alakalıdır. İnsan korktuğu zaman, örnek 11’deki gibi sırtından aşağı soğuk terler döker ya da midesi buz gibi bir elin avucunda sıkıştırılır (krş. Hanika 2010:174). 16 No’lu örnek, değiştirilmiş bir deyim[8] çerçevesinde, yalnızca, his tanımları arasında yer alan ürküntüyü değil, aynı zamanda ona bağlı olan buz gibi metaforunu da içerir.

Malvina’nın kendini küçücük bir hale getirmek istediği, korkudan saklanmak (bkz. Metin No. 12) ve birisine sığınmak istediği kesitlerde, sığınak kavramının ortaya çıktığı görülür.

Tanımlanacak son kavram, ölüm kavramıdır. Romanda, korkudan öldürmek / korkudan ölmek deyiminin değişik iki biçimi bulunur (Schemann 2003:850). Deyim, bir defasında neredeyse bir defasında ise yarı yarıya ileri taşınmıştır.

Henrike F. Alfes, hislerin gelenekselleştirilmiş dilsel biçimdeki tanımlarına başka bir biçim daha ekler; bunlar “Olay ve durum sterotipleridir” (Alfes 1995:102). Durum sterotipleri ile, korku söz konusu olduğunda, sessizlik ilişkilendirilebilir. Bu stereotip, verilen bağlamda oldukça sık ortaya çıkar. Karakterler ya birbirleri arasında fısıldaşıyor ya da birbirlerine yalnızca bakıyorlar, bazen nefes almaya bile cesaret edemiyorlar. Örnek No. 19, sessizliğin tanımının heyecanı nasıl arttırdığını gösteriyor.

(19) Yine yalnızca başımı sallıyorum. Arkamdaki saatten tik-tak sesleri geliyor. Avluda oynayan çocukların bağırışlarını duyabiliyorum. Onun dışında ortalık tamamen sessiz. (Hanika 2010:13)

Hislerin örtük bir biçimde konu edilmesinde, yalnızca Alfes tarafından gelenekselleştirilmiş olanlar değil, gelenekselleştirilmemiş bireysel dil düzeyindeki araçlar ve yapılar da rol oynar.  Bu tür bazı araçlardan – ör. İlgeçler, ünlem cümlesi – yukarıda söz edilmiştir. Oysaki somut olarak tanımlanmış örneklerde bu araçlar yalnızca korkunun bilinçli olarak dışavurumunu vurgulamışlardır. 

Bağlamdaki korkunun dışavurumunda katkıda bulunan sözdizimsel araçlardan, periyodik cümlelerin öne çıkması oldukça dikkat çekicidir. Söz konusu durumlar, bazen doğrudan anlatımda yer aldığı, sıklıkla arka arkaya sıralanmış cümlelerle gösterilmektedir. Örnek No.20’de de görülebileceği gibi, doğrudan anlatımlar tırnak işaretleriyle verilmemiştir[9] (bir başka örnek için, bkz. Metin No. 15).

(20) Büyükbaba kapıyı yumrukluyordu ve biz her sarsıntıda yerimizden sıçrıyorduk, Hilda, diye bağırıyordu, büyükannemin ismi buydu çünkü, onu dışarı çıkar, Malvinacığımı dışarı çıkar! Büyükannem ve ben birbirimize kenetlenmişken o sürekli bu cümleleri haykırıyordu. Bense dışarı çıkmayacağımı ve korkunç derecede korktuğumu söylüyordum, büyükannem ise cesur olmalısın, şimdi çok ama çok cesur olmalısın diyordu.                         (Hanika 2010:116 v.d.)

Korkunun ifade edilmesinde, sıklıkla, koşullu cümlelerde eğer koşulu ve bunu takip eden etki de aktarıma hizmet eder. Koşullu cümle, ana cümleden önce geliyorsa – ör. “Eğer annemle babam bunu öğrenirlerse, […]. (Hanika, 2010:188) – aynı zamanda his de uyandırır. Aşağıdaki kesitte (21), cümle yapısı cümlelerin tersten sıralanmasında belgelenmiştir.

(21) Lizzy ve ben kötü Friedrich’in oturma odasında oturduk ve nefes almaya bile cesaret edemedik. Of, Lizzy, dedim, kıyma yapacaklar bizden eğer yakalanırsak.             (Hanika 2010:26)

Ör. dilek cümleleri ya da aynı bağlaçların tekrarlayan kullanımlarında diğer sözdizimsel araçlar yalnızca bir kez ya da nadiren kullanılır ve bu nedenle burada daha fazla ele alınmayacaklardır.

Sonuç

Romanın çözümlemesinde, korkunun dışavurumunda hisler açık bir biçimde temel motif olarak ağır basmaktadır. Bununla birlikte, açık, sözlü ifadeye sıklıkla yaşanan durumun yoğunluğunu arttıran başka araçlar da eşlik eder. Aynı araçlar, korkunun örtük dışavurumu için de kullanılır. Çoğu zaman, leksikal ya da sözcüksel anlambilimsel ör. ünlem cümleleri ya da ilgeçler söz konusudur. Sıklıkla deyimsel ifadeler, somut somatik semptom bozukluklar ve vücut duyumlarını ilgilendiren özgür deyimler de temsil edilir. Duyguları dile getirmek çoğunlukla zor olduğundan, kalıplaşmış deyimlere ek olarak metaforlar da kullanılır. Bu tür görselleştirilmiş temsiller, çözümlemesi gerçekleştirilen romanda da kullanılmıştır. Metinde korku ile bağlantılı olarak soğuk, saklanma ve ölüm kavramları da tespit edilmiştir.

Romanın yazarı, korkuyu aktarmak için çeşitli sözdizimsel araçlar kullanmıştır. En önemlilerinden biri birbirini izleyen ve çok kısa cümlelerden oluşan periyodik cümlelerdir. Korkuyu çağrıştıran durumlarda birçok kez “eğer” bağlamını içeren, içeriği kötü bir şeyi sembolize eden, koşullu cümleler ortaya çıkar.

Korkunun dilsel temsilinde yaşa özgü farklılıkları kanıtlayabilmek için, karşılaştırma amacıyla 4-5 yaş arası çocuklara yönelik hikayelerin çözümlemesinin sonuçları kullanılmıştır (daha fazla bilgi için bkz. Cieślarová 2011). Hikayelerde, romanda olduğu gibi, korku hem açık hem de örtük olarak konu edilmiştir. Ancak bu iki görünümün arasındaki ilişki birbirine zıttır.

Romanda, korkunun dile getirilmesinde sıklıkla kısa cümleler kullanılmıştır, ancak bu çoğunlukla bir birleşik cümle bağlamında, daha sıklıkla periyodik bir cümle biçiminde gerçekleşmiştir. Buna karşın, küçük çocuklar için hazırlanmış hikayelerde kısa, basit ünlem cümleleri söz konusudur, sıklıkla da eksiltili cümleler. Periyodik cümleler, küçük çocuklar için anlaşılması güç cümlelerdir. Halbuki basit ünlem cümleleri çok sık olmasa da bu romanda da görülür.

Çocuklara yönelik hikayelerde, romana kıyasla, açıkça belirtilen korku nesnesi, daha çok korku için bir tetikleyici işlevi görür; ör. hayalet gibi bir varlık, diş matkabı gibi bir nesne ya da yalnızca bir ses. Belki de nesnenin açıkça belirtilmesiyle birlikte oluşan resim, küçük çocuklarda korkunun oluşmasına yardımcı oluyordur. Bu durum, romanın çok fazla korku faktörüne sahip olmayan tek bir hikâye anlatmasıyla da ilgili olabilir.

Hem çocuk kitabında hem de gençlere yönelik romanda birkaç deyim yer alır. Bir istisna dışında, söz konusu olanlar somatik semptom bozukluklarıdır. Fiziksel reaksiyonlar yalnızca deyimler çerçevesinde konu edilmez. Romanda bedensel duyumlar, çocuk hikayelerinde olduğundan çok daha sık yer alır ki bu kesinlikle yalnızca konuyla bağlantılı değil aynı zamanda bu tepkileri algılama yeteneğine de bağlıdır.

Korku tasvirinde kendini gösteren kavramlardan saklanmak kavramı her iki metinde de belirtilmiştir.

Edebiyatta korkuyu dile getirmenin bazı yolları her iki yaş grubu için aynı olsa da sözdizimsel araçlar belirli yaşlara göre özelleştirilir. Korkuyu konu etmek için kullanılan fiziksel duyumlar da farklılıklar görülür. Elbette, bu sonuçlar yazarın kişiliğinden ve biçeminden etkilenebilir, bu nedenle burada yalnızca bir durum araştırması olarak sunulmaktadırlar. Sadece başkalarının çocuk ve gençlik edebiyatı üzerine yapacakları daha fazla çözümleme bu sonuçları doğrulayabilir ya da çürütebilir.

Kaynakça

Birincil Kaynak:

Hanika, Beate Teresa (2009) Rotkäppchen muss weinen. Frankfurt am Main.

İkincil Kaynak:

Alfes, Henrike F. (1995) Literatur und Gefühl. Emotionale Aspekte literarischen Schreibens und Lesens. Opladen.

Cieślarová, Eva (2011) Angst in der Kinderliteratur. Eine Analyse am Beispiel von Geschichten aus dem Buch „Dich gibt´s nur einmal auf der Welt: Geschichten, die Kinder stark machen “. Brünner Beiträge zur Germanistik und Nordistik. Brno, Im Druck.

Cieślarová, Eva (2010) Der Ausdruck von Emotionen in der deutschen und tschechischen Phraseologie am Beispiel von Scham. Acta Faculatatis Philosophicae Universitatis Ostraviensis. Studia Germanistica, No. 6. Ostrava, 69–79.

Drosdowski, Günther (1989) Duden, Das Herkunftswörterbuch. Etymologie der deutschen Sprache, Mannheim.

Jäger, Ludwig (Yay.haz.) (1988) Zur historischen Semantik des deutschen Gefühlwortschatzes. Aspekte, Probleme und Beispiele seiner lexikographischen Erfassung. Aachen.

Lakoff, George/Johnson, Mark (1998) Leben in Metaphern. Konstruktion und Gebrauch von Sprachbil- dern. Heidelberg.

Lelord, François/André, Christophe (2008) Die Macht der Emotionen und wie sie unseren Alltag bestimmen. Münih; Zürih.

Neuland, Eva (2008) Jugendsprache. Eine Einführung. Tübingen; Basel.

Schwarz-Friesel, Monika (2007) Sprache und Emotion. Tübingen; Basel.

Siebert, Hans-Joachim (1984) Sprache im Kinderbuch. Betrachtungen zum Sprachgebrauch in der Prosa- literatur für Kinder. Berlin.

Vaňková, Lenka (2010) Zur Kategorie der Emotionalität. Am Beispiel der Figurenrede im Roman „Spieltrieb“ von Juli Zeh. Acta Faculatatis Philosophicae Universitatis Ostraviensis. Studia Germanistica, No. 6. Ostrava, 9–18

Wahrig-Burfeind, Renate (Yay.haz.) (2006) Wahrig – Deutsches Wörterbuch. Gütersloh; Münih.

Weiss, Rudolf (1991) Kindheit und Jugend. Eine Entwicklungspsychologie. Psychologie für Erziehung und Unterricht. I. Bölüm. Innsbruck.

Wermke, Matthias/Kunkel-Razum, Kathrin/Scholze-Stubenrecht, Werner (Yay.haz.) (2009) Duden.  Die Grammatik. Mannheim; Zürih.

Winko, Simone (2003) Kodierte Gefühle. Zu einer Poetik der Emotionen in lyrischen und poetologischen Texten um 1900. Berlin.

URL1:http://zitate.net/ingmar %20bergman.html [7 Eylül 2011].

URL2:http://www.djlp.jugendliteratur.org/2010/jugendbuch-3/artikel-rotkaeppchen_muss_weinen-101. html [1 Eylül 2011].

URL3:http://www.jugendbuchtipps.de/ [8 Eylül 2011].

URL4:http://ulfcronenberg.macbay.de/wordpress/2009/03/24/buchbesprechung-beate-teresa-hanika-rotkaeppchen-muss-weinen/ [8 Eylül 2011].

Bu makale SGS2/FF/2011 araştırma projesi çerçevesinde oluşmuştur – Jazyk a emoce v němčině a češtině

Almancadan Türkçeye Çeviren: Meltem Kılıç

Çeviri Editörü: Filiz Şan

Kaynak Metin: (Çevrimiçi)https://dokumenty.osu.cz/ff/studiagermanistica/archiv/2011_Studia-Germanistica-9.pdf#page=23, 06.02.2021.


[1] İçerik hakkında daha fazla bilgi için URL3’e veya doğrudan URL4’e bakınız. URL4’te kitabın 2009’daki ilk baskısından önce Oldenburg Çocuk ve Gençlik Ödülünü kazanabilmesinin nedenini de bulabilirsiniz.

[2] Yaş gruplarının sınıflandırılmasına ilişkin bilgiler, her kaynakta farklılık göstermektedir. Gençlik dili ile bağlantılı olarak Eve Neuland, gençlik dönemine ait üç yaş grubu sunar: erken (10-14 yaş), orta (15-19) ve geç (20-24) gençlik dönemi (bkz. Neuland 2008:143).

[3] ç.n. Almanca olan Angst ve Furcht sözcüklerinin her ikisi de Korku anlamına gelmektedir. Çalışmanın bu kısmında terimlerin açıklamaları yapıldığı için terim kaynak dilde bırakılmıştır.

[4] Ludwig Jäger’e göre korku sözcükleri arasında kaygı da [Besorgnis] yer almalıdır (bkz. Jäger 1988:90).

[5] Bir çeşit gerginlik [Nervosität] – toplum önüne çıkarken duyulan heyecan – sahne korkusu olarak görülür. İddialara göre bu tanım 1850 yılları civarında ortaya çıkmış ve gerçekten de “ışıkların önüne çıkması gereken” bir oyuncunun hislerini açıklamaktadır.

[6] Şahıs zamiri, büyükbabanın Polonyalı komşusunun kullandığı dili yansıtabilmek adına, yazar tarafından kasıtlı olarak cümle dışı bırakılmıştır.

[7] Bu tür örneklerde, ör. Üzgün olmak gibi oryantasyon metaforları, aşağıda belirtiliştir (bkz. Lafoff/Johnson 1998, 22 v.d.).

[8] Schemann, ürküntünün birinin iskeletine işlemesi – ürküntü birinin tüm uzuvlarına (kemiklerine) işlemesi mastarını göstermiştir (Schemann 1993:725).

[9] Doğrudan konuşma, roman boyunca tırnak için grafik olarak belirtilmemiş, sözcüklerle ifade edilmiştir.

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top