Arkadaş mıyız?

Erva Yalçın

Sağ kroşe.

Bir de şuraya sol kroşe.

Kendisinin beş katı olan adamın karnına da şak diye geçirdiğinde koca adam iki büklüm oldu ve yeri boyladı. Herkes şimdi Mahir’in adını coşkuyla haykırıyordu. Kahramanımız Mahir! Mahir! Mahir!

“Mahir!”

Ağzından akan salyayı silerek başını kaldırdı Mahir, ona seslenen çatık kaşlarla bakan hocasıydı.

“Aldın mı uykunu oğlum?”

Sınıftakilerin gülüşüyle olduğu yerde iyice büzüldü. Rüyalarında sınıfını kötü adamdan koruyan kahraman, gerçekte hiçbir şey. Derse geri dönüldüğünde Mahir de sırasına yaslandı. Artık ortaokuldasın, demişti babası, şöyle bir çeki düzen ver kendine. Babası ortaokullu olunca Mahir’in birdenbire büyümesini beklemişti herhâlde ama Mahir aynı Mahir’di. Hayallere kapılan, büyülü bir dünyaya düşüp önemli biri olmayı bekleyen Mahir. Belki özel biri olursa Taha onunla uğraşmayı bırakırdı. Taha sınıfın en popüler çocuğuydu, Mahir dışında herkes onu çok seviyor gibiydi. Öğretmenler bile. Taha’nın onu rahatsız ettiğini söylese bile kim ona inanırdı ki? Takılan lakaplar, atılan omuzlar ortaokulda normal şeylerdi, belki de bunlardan rahatsız olmaması gereken kişi Mahir’di. Zil çaldığında kalkıp çantasını omzuna taktı.

“Tombalak Mahir!”

İşte, başlıyordu yine. Arkasından seslenen Taha’yı duymazdan gelmeye çalıştı, okul çıkışında bari rahat bıraksaydı ya! Hızlı hızlı yürümeye başladı.

“Uf arkandan bir şey mi kovalıyor be tombalak, niye beklemiyorsun?”

Binadan çıktıklarında Taha hâlâ arkasındaydı, Mahir artık fazla hızlı yürümekten yorulmaya başlamıştı. Nefes almak için durakladığında Taha da ona yetişti.

“Hızlı yürüme yarışı falan varsa ona katılsana, kesin birinci olursun.”

“Ne istiyorsun?”

Taha Mahir’in kızgın homurdanmasına şaşırmış gözüküyordu.

“Eve beraber yürümeyi işte tombalak!” Omzuyla Mahir’in omzuna dokundu. “Yakın oturmuyor muyuz biz?”

Mahir reddetmek için ağzını hırsla açtığında iki kişinin onlara doğru hızlı hızlı el salladığını gördü.

“Neredesin be oğlum?” dedi gözlüklü olan çocuk. “Sınıfının önüne geldik de yoktun.”

“Beraber gideceğiz diye söz vermedin mi? Hep böyle yapıyorsun, geçen de seni bakkalın önünde yakaladık!” dedi saçları ikiye toplanmış kız.

Taha sırıttı ve Mahir’e döndü.

“Şu cadaloz benim ikizim Selin, diğeri de en iyi arkadaşım Samet. Farklı sınıflardayız maalesef ama birlikte yürüyoruz her gün eve.”

Mahir’e neydi ki sanki, başını sallayıp tüymeye çalıştı ama Taha onu çantasının kulpundan yakaladı.

“Nereye kaçıyorsun yine ya, sınıf arkadaşı değil miyiz biz ama ne zaman konuşsam benden kaçıyorsun.”

Mahir kollarını göğsünde birleştirip sinirli sinirli baktı. Normalde asla böyle bir şey yapmazdı ama bıkmıştı artık.

“Sen değil misin benimle uğraşıp duran? Zorbamla konuşacak değilim herhâlde.”

“Zorba mı?”

Taha gerçekten de şaşkınlıkla bakıyordu Mahir’e, neler olduğunu sezmiş olacak ki Samet iç çekti.

“Çocuğa lakap mı taktın Taha?”

“Tombalak tatlı bir ad ama!”

“Hayır değil,” Selin ikizine kötü kötü baktı. “Bu Taha insanlara lakap takmayı çok sever, seni üzmeye çalıştığından değil.”

Mahir kaşlarını çattı. “Omuz da atıyor ama bana.”

Tüm gözler yine Taha’ya çevrilmişti, Taha ellerini iki yana açtı.

“Omuz atmak arkadaşlığın göstergesi değil mi? Ben Samet’e de sürekli omuz atıyorum!”

“Ama…” Mahir sözlerini toparlamaya çalıştı. “Benimle hiç arkadaş olmak istediğini söylemedin ki. Birdenbire benimle uğraşmaya başladın, tombalak deyip omuz attın. Sen böyle yapınca sınıftakiler de bana tombalak demeye başladı. Bu lakabı sevmiyorum, beni şişko hissettiriyor. Hem attığın omuzlar da canımı acıtıyor.”

Ona kötü kötü bakan arkadaşları dışında Taha da kıpkırmızı olmuş gibiydi, ellerini saçlarına götürdü. “Hiç fark etmemiştim ki, lakaplarımı herkesin sevdiğini sanıyordum.”

Samet gözlüklerini çıkarıp tişörtüne sildi, bir yandan da başını iki yana sallıyordu.

“İnsanlara isim takmak eğlenceli ama bu isimler onları üzebilir bazen. Belki o şey seni rahatsız etmeyebilir ama karşındaki kişiyi kırıyordur.”

“Aynen öyle.” dedi Selin. “Bazen söyleyeceğin şeyleri de önceden tartmak gerek, kimi inciteceğini bilemezsin.”

“Uf tamam tamam, anneannemden duyduklarını bana satma.” Selin’in kafasına vurmasından son anda kaçarak en yakın arkadaşına döndü Taha. “Optik Samet dememden nefret ediyor musun sen de yoksa?”

“Biz kaç yıldır arkadaşız akıllım, etseydim söylerdim.”

Taha elini Mahir’e uzattı. “Bir daha tombalak demek yok.”

Mahir konuşmaya başladıklarından beri ilk defa sırıttı. “Bir daha kaçmak yok.”

Beraber eve yürüyebilirlerdi artık, yürümeye başladıklarında Taha ortaya laf attı.

“Dombili de mi kötü bir lakap?”

“Taha!”

“Tamam tamam, lakap arayışına devam edeceğim ama bu sefer senin de seveceğin bir şey olacak, söz.”

Belki de diye düşündü Mahir, belki de artık büyülü bir dünyaya düşmeyi beklemesine gerek yoktu.

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top