Rabia Aydın-Yasemin Çelik
Filmin Adı: Red Balloon Filmi Türü: Fantastik Komedi-Drama Filmi
Filmin Yönetmeni: Albert Lamorisse Çocuk Oyuncu: Pascal Lamorisse
Filmin Süresi: 34 dakika Nerede Çekildiği: Fransa
Yayın Yılı: 19 Ekim 1956
Kırmızı Balon, otuz dört dakika süren, renkli, katıldığı festivallerden çok sayıda ödül almış, kurmaca bir kısa filmdir. Filmin hikâyesi, 1950’ lerin Paris’inde geçer. Günün erken saatlerinde okula gitmek üzere evden çıkan 10 yaşlarındaki erkek çocuğu Pascal, sokak lambasının direğinde asılı kalan kırmızı bir balon görür, direğe tırmanır ve ipini çözdüğü balonu alarak yoluna devam eder. Her gün bindiği otobüse elindeki balon yüzünden alınmayan Pascal’ ın yürümek hatta koşmak zorunda kaldığı okul yolculuğu şehrin gri renkli duvarları, hırpalanmış apartman blokları ile çevrelenen soluk mavi çehresi altında sürerken rutinin dışına çıkan kırmızı balon bu iç karartıcı fonda herkesin dikkatini çeker. Akşam okul dönüşünde eve girmesine izin verilmese de balon pencerenin önünde Pascal’ ın onu gizlice içeriye alması için bekler. Ertesi gün balonla birlikte tekrar okul yollarına düşen Pascal, tıpkı bir büyüğünün kendisine yaptığı gibi balona uslu durmasını söyler. Balon söz dinliyormuş gibi görünür ama yaramaz bir çocuk gibi yerinde duramaz. Pascal’ ın otobüsünü takip ederek okula gider, sınıfa girer. Balonun yol ve oyun arkadaşlığı, diğer çocukların ve yetişkinlerin balonun farkına varmasıyla bir tehdit unsuruna dönüşür. Pascal önce sınıftan, sonra da kiliseden atılır. Kırmızı balon, mahalledeki çocukların da dikkatini çeker. Bir arzu nesnesine dönüşerek tüm çocukların hedefi haline gelir. Filmin finalinde, balona hiçbir zaman sahip olamayacaklarını anlayan mahalleli çocuklar, taş ve sopalarla saldırdıkları balonu patlatıp yok etmeyi başarırlar. Bunun üzerine beklenmedik bir şey olur ve şehirdeki tüm balonlar bir anda oldukları yerden gökyüzüne doğru uçar. Kırmızı, beyaz, mavi ve yeşil renklerin çoğunlukta olduğu rengârenk balonlar az önce sönen balonun başında üzgün bir şekilde bekleyen Pascal’ ın yanına gelirler ve Pascal’ ı alarak gökyüzüne doğru uçururlar.
Kırmızı Balon az sayıda karakter içeren, olay örgüsü basit ancak anlatısı ve duygusu iyi tasarlanmış bir film olarak tanımlanır. Katıldığı festivallerde büyük beğeni toplaması, ilk olarak anlatımındaki bu sadelik ve duygusal netlikle ilişkilendirilir. Bir çocuğun hayal dünyasının saflığı ve gücünü konu alan filmin yalın anlatısı, insani özellikler göstererek nesne olmanın ötesine geçen balonun fantastik yapısıyla bütünleşir. Masalsı yapısı içinde dostluk, sevgi, iyinin kötüye karşı zaferi gibi evrensel temaları temsil eden film, dünyanın en ünlü ve en çok saygı gören çocuk filmleri arasında gösterilir.
Parlaklığı, tatlılığı ve uyandırdığı dokunma isteği ile lolipopa benzetilen balon, bir arzu nesnesi olarak izleyicinin tüm duyularına çağrıda bulunur ve onları fiziksel anılara dönüştürerek imgeleştirir. Senarist, filmin izleyiciye yaşattığı duyguların çoğunlukla balonun kültürel çağrışımlar ve kişisel hatıralar tarafından tetiklendiğini belirtir. Kırmızı balonu bir anı ve imgeye dönüştürerek her izleyici için farklı geçmişleri çağrıştırır.
Okula giderken yolda bir balon buluyor ama öyle alelade, dünyevi bir balon gibi değil bu; kıpkırmızı, pasparlak, kocaman, gerçek olamayacak kadar güzel bir balon. Sonradan zaten anlıyoruz ki bu balonun canı var. Pascal nereye giderse onun arkasından uçup peşinden gidiyor. Bu özgür balon ip zoruyla değil, kendi iradesiyle Pascal’ in yanında geziyor.
Paris’in sokakları, binaları, arabalar, insanların kıyafetleri, her yer ve her şey, öyle karanlık ve soluk renklerle kaplı ki, o fonun önünde daha da kızarıyor, parlıyor, başka bir dünyadan geldiği hissi iyice artıyor… Hafif eskimiş, içliğe benzer eşofman takımının altına giydiği kösele ayakkabıları, elinde tuttuğu ciddi mi ciddi okul çantası, küçücük boyuyla Pascal o kadar tatlı ki çocukluğa dair bir sürü duyguyu geri çağıran, biraz da iç burkan bir tatlılık.
Sonrası bir tür imkânsız aşk hikâyesi benzer nitelikte bir beraberlik başlıyor. Herkese ve her şeye rağmen birbirlerinden vazgeçmeyen Pascal ile kırmızı balonun, önlerine çıkan engelleri bir bir aşmalarının hikâyesi. Okulda, evde, kilisede, hiçbir yerde kabul görmüyor kırmızı balon. Dışarıdan bakınca hepsi de birbirinden kasvetli görünen bu mekânların hiçbirinin içini görmüyoruz. Pascal ve kırmızı balonla birlikte dışarıda, sokaklarda dolanıyoruz film boyunca. O kasvetli binalardan dışlandıkça özgürleşiyoruz. Ama tek engel yetişkinler değil; Pascal’ dan büyük bir grup çocuk balonun peşine düşüyor. Ele geçiremeyince sapanlarla taş atıp yaralıyorlar balonu; yavaş yavaş sönüşünü/ölüşünü izlediğimiz balon artık uçamaz hâle geldiğinde çocuklardan biri onu ayağıyla ezip son noktayı koyuyor. Bu acıklı sahne filmin finali değil ama kırmızı balonun ölümünün ardından kentin her yerinden renk renk balonlar iplerinden kurtulup özgürce uçmaya başlıyorlar. Pascal’ ın yanına gelip onun etrafını sarıyor, onu kucaklıyorlar, sonra tek vücut olup Pascal’ ı de yanlarına katıp uçmaya başlıyorlar.
Pascal, Paris semalarında rengârenk bir balon bulutuna tutunmuş uçarken bitiyor film. Bir çocuk filmi bu. Basit öykü yapısıyla bilindik çocuk masallarının bir örneği belki ama tarifi zor bir derinliği var. Bir kere, çocukluğun yitirilmiş bir cennet olmadığını hissettiren, hatırlatan bir ağırlığı var. Çocukluk çok ama çok zor. Sonra, o fantastik kırmızı balonun sokaklarında gezindiği Paris’in, neo-realist bir gözle resmedilmiş bir savaş sonrası Paris’i olmasının verdiği bir tuhaf his de var. Bir ‘çocuk filmi’ ne fazla gelecek gerçekçiliği ve karanlığı yüzünden mi acaba, filmin mutlu sonuna insan anlam veremiyor. Böylesi masalların böyle mutlu sonlarında, iyimser bir kadercilik gizli. Cennet anlatılarındakine benzer bir vaat. Bir tür ilahi adalet fikri. Dinî inançlarından arınmış bünyeleri bile heyecanlandıran, içten söküp atması zor bir inanç. Herkeste farklı duygular uyandıran ve farklı bakışı açısı sunan bir filmdir.
KAYNAKÇA
https://s3.amazonaws.com/criterion-production/janus_stills/1315-/886id_613_152_primary_w1600.jpg