Sreedevi, T. ve Ravi, B.K.
ÖZET
Sinema, dünya genelinde geniş ve etkileyici kitlelere ulaşabilen popüler bir kitle iletişim aracıdır. Film yapım süreci, hakkında destanlar yazılabilecek başarılarla ilerlemiş ve bir iletişim aracı olarak çok daha fazla olanak ve etkililikle evrilmiştir. Geniş bir izleyici yelpazesine sahip sinemanın çocuklara hitap edenlerin, çeşitli önemli faktörler açısından dikkatlice incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Kaçınılmaz toplumsal değişim, çocuk ve sinema kavramlarında sayısız değişikliklere neden olmuştur. Bu süreçte geçtiği bütün evreleri anlayabilmek için bu değişikliklerin analiz edilmesi gerekmektedir. Çizgi film ve animasyon talebindeki artış, çocuklar üzerinde hipnotik bir etki yaratmış ve geleneksel çocuk sineması anlayışına tamamen yeni bir bakış açısı getirmiştir. Çocukların zihinsel sağlığı ve toplumun yapısıyla paralel olarak şekillenen çocukluk, çocuk sinemasına ilişkin sorunları ve olanakları daha da genişletmiştir. Çocuk edebiyatı ve sinemasının iş dünyasıyla birleşmesi, sinema endüstrisinin dünya çapındaki çeşitli kurumlarla birleşmesine yol açmıştır. Bu çalışmanın amacı, çocuklar ve sinema bağlamında yıllar içinde değişen perspektifleri ortaya koymaya yönelik tarihsel bir araştırma yapmaktır. Benimsenen yöntem ise, önceki çalışmaların kapsamlı bir şekilde kavranması ve içerik analizi olacaktır. Ancak bu çalışma belirli filmlerin detaylı içerik analizleriyle sınırlı kalmak yerine, çocuk ve sinema alanındaki perspektifleri, ilerlemeleri, değişimleri ve genel yaklaşımları ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Anahtar Sözcükler: sinema, çocuk, toplumsal inşa, ana akım medya, toplumsal değişim, etki
Giriş
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana, çocukların ve çocukluğun değişen doğası hakkında birçok ciddi araştırma yapılmıştır. Kitle iletişim araçları, zaman diliminden bağımsız olarak her toplumda toplumsal değişim için bir katalizör işlevi görmüştür. Sinema, iletişim için sınırsız imkanlar sunarak sinemanın farklı türlerinde öğrenme ve öğrendiklerini gözden geçirme fırsatı sağlar. ‘Çocuklar ve sinema’ denildiğinde, çocuklar için sinema, çocukların sineması, çocuklar tarafından yapılan sinema, çocuklar tarafından oynanan sinema ya da çocuklarla ilgili konuları ele alan sinema kastedilmiş olabilir. ‘Çocuk filmleri’ kategorisini belirleyenler çocuklar olmadığından dolayı, çoğu zaman gündem ve amaçlar değişmektedir. Çizgi film ve animasyonların bitmek bilmeyen talepleri ve genişleyen etkisi, sinemayı iletişim amaçlı bir kitle eğlence aracı olarak daha da güçlendirmiştir. ‘Çocuk sineması’ olarak adlandırılan alanda meydana gelen ticarileşme ve 3D, 7D, 9D gibi hızlı teknolojik gelişmeler, geleneksel amaçları daha geniş ve bazen de karmaşık duruma doğru kaydırmıştır. Her yıl en yüksek gişe hasılatını elde eden sinema eserleri çocuklar için olanlardır. Bu da sinemanın çocukların kültürel katılımını destekleyen bir araç olmayı sürdürmesini sağlamaktadır. Çünkü sinema genç zihinleri “hikâyeler dünyasıyla” tanıştırarak, onlara toplum fikrini ve dolayısıyla dünyayı sunmaktadır. Başka bir deyişle sinema, çocukların davranışları, görüşleri ve değerleri üzerinde etkili olabilmektedir. Bu nedenle çocuk medyasının içeriğini analiz etmek önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Çocukların genellikle film veya çizgi film izleyerek vakit geçirmeleri, onların bazen ekranlara bağımlı hale gelmelerine neden olabilmektedir. Teknolojinin insan zihnini ve yaşam tarzını yönlendirdiği bir toplumda, özellikle genç zihinlere hitap eden içeriklerin anlaşılması önemlidir. Yetişkin hayatını şekillendiren ve bireyin karakterini belirlemeye yardımcı olan çocukluk, her bireyin hayatında önemli bir aşama olarak kabul edilebilir. İnsanlar genellikle çocukluk döneminde biriktirdikleri güzel anıları hayatları boyunca sevgiyle anmaktadırlar. Bu nedenle çocuklara sunulan, zihinlerine derinlemesine işleyecek ve uzun süre etkisini sürdürecek içerikler kaliteli olmalıdır. Çocuklar herhangi bir medyaya maruz kalacağı durumda, sadece hedef kitlesi çocuklar olan içeriğin onlara sunulması çok önemlidir.
Sinemanın çocuklar üzerinde hipnotik bir etkisi vardır ve buna karşı çocuklar oldukça pasif davranırlar. Animasyonlara ve çizgi filmlere talebin artması, birçok prodüksiyon şirketinin kurulmasına ve bu alanda bir endüstrinin gelişmesine öncülük etmiştir. Edebiyat ve sinema tarihine bakılacak olursa, çocuklar için yazın ve sinema üretmek bu sanatın en zorlayıcı formları olarak kabul edilebilir. Çünkü çocuklar için sinema yapmadan önce genç zihinleri, ilgi alanlarını, düşünce düzeylerini, kabul standartlarını ve yorumlama yeteneklerini iyi bir şekilde anlamak ve bu konularda ustalaşmak gereklidir.
Literatür Taraması
Ian Wojcik-Andrews yazdığı ‘Children’s Films: History, Ideology, Pedagogy, Theory’ [Çocuk Filmleri: Tarih, İdeoloji, Pedagoji, Teori] (2000) adlı kitapta, çocuk edebiyatı ve çocuk filmlerinin arka planını ele alarak, bu ürünlerdeki politik unsurlara dikkat çeker. Yazar, çocuk sinemasında var olan ahlaki ve kültürel sorunları film teorisi bağlamında eleştirel bir şekilde analiz eder. Kitap, çocuk sinemasının tarihini ve evrimini içermesinin yanı sıra, pedagojik yönlerini de vurgulamaktadır.
Alexander N. Howe ve Wynn Yarbrough’ın derlediği ‘Kidding Around: The Child in Film and Media’ [Şakacılar: Sinema ve Medyada Çocuk] (2014) adlı kitap, UDC’de (University of the District of Columbia) düzenlenen ‘Kidding Around: The Child in Film and Media’ başlıklı konferansta çocuklar hakkında yazılan ve çocuklar tarafından üretilen denemelerden oluşmaktadır. Kitabın temel analiz konusu yirminci ve yirmi birinci yüzyıl medyalarında çocuk ve çocukluğun betimlenmesidir. Burada, çocukluk kavramına yönelik düşünce yapıları ve tematik anlatı yaklaşımları, uygun yöntemler kullanılarak analiz edilmiş ve bu sayede okuyucuya çocuk sinemasını inceleyebilmesi için yeni bakış açıları ve olanaklar sunmuştur.
Vicky Lebeau yazdığı ‘Childhood and Cinema’ [Çocukluk ve Sinema] (2008) adlı kitapta, çocuk sinemasında görsel ve işitsel unsurları etkili bir şekilde sergilemenin teknik olanakları araştırılmaktadır. Kitapta ayrıca, sinemanın hem filmlerdeki hem de gerçek hayattaki çocuklar üzerindeki etkisi şiddet, travma, karşıtlık ve umut gibi konular ele alınarak incelenmektedir Sinemanın, sürekli olarak illüzyon, fantezi ve macera temalarını sergilemek yerine, çocukların sorunlarını daha gerçekçi bir dünyada ele alma sorumluluğu bu eserde vurgulanmaya çalışılmıştır.
Amy Cappiccie yazmış olduğu ‘Using Critical Race Theory to Analyse How Disney Constructs Diversity: A Construct for the Baccalaureate Human Behaviour in the Social Environment Curriculum’ [Disney’nin Çeşitliliği İnşa Edişinin Eleştirel Irk Teorisi ile Analizi: Sosyal Çevrede İnsan Davranışı Lisans Müfredat Temeli] başlıklı makalede, Disney animasyonlarının bilinçli mesajlar taşıyarak çocukların görüş ve değerlerini nasıl şekillendirdiğine ışık tutmayı amaçlamıştır. Disney görüntülerine yönelik ırksal endişeleri irdelemek için Eleştirel Irk Teorisi’nin kullanılması, animasyonların unsurlarını ve onları çevreleyen faktörlerin incelenmesine olanak sağlamış ve bu konuların büyük ölçüde doğrulanmasını mümkün kılmıştır. Yaygın görülen ırkçılık ve ırkçılık spektrumuna dair sorunlar yazar tarafından yoğun bir şekilde ele alınmıştır. Bu bağlamda da pedagojik boyutta yapılan araştırmalarda ırk çalışmalarını dahil etmenin önemini vurgulayan bir analiz sunmuştur.
Dr. Pratap Kumar Panda ‘Childhood and Growing Up’ [Çocukluk ve Büyümek] adlı kitapta, çocukluğu, gelişim aşamalarını ve her bir büyüme dönemindeki özellikleri tanımlayıp tartışmayı amaçlamaktadır. Kitapta, çocukluk döneminde karşılaşılan ihmal, cinsel, psikolojik ve fiziksel istismar gibi sorunları incelenmeye çalışmıştır. Çocukluğun çeşitli ciddi zihinsel ve fiziksel sağlık yönleri betimlenirken, kalıtım, çevre ve bireysel farklılıkların önemi vurgulanmıştır. Yazar, küreselleşmenin çocukların zihinsel sağlığı üzerindeki etkilerini Hindistan’dan örnekler ve vaka çalışmalarıyla ele alarak, okuyucuların bu konularla daha kolay bağ kurmasını ve onlar için daha anlamlı olmasını sağlamıştır.
Amaç
Bu çalışmanın temel amacı, sinema ile çocuklar arasında yıllar içinde değişen ilişkiyi incelemektir. Araştırmacı aynı zamanda, sinemadaki çocuk konularına yönelik farklı yaklaşımları ve bu yaklaşımların büyük bir ticari platformun gelişimine nasıl yol açtığını araştırmayı hedeflemektedir.
Teorik Perspektif
Sigmund Freud’un psikanalitik kişilik kuramına göre, insan davranışıyla zihin yapısı, id, ego ve süperego unsurlarından oluşmaktadır. Freud’un bu yapısal kişilik modeli, bireyin davranışı ve kişiliğini etkileyen bilinçaltı psikolojik faktörlere odaklanır. Freud, bu üç temel bileşenin etkileşiminin ve bireysel çabanın, davranışları ve dünyaya yaklaşımını belirlemede yardımcı olacağını savunur. Freud, toplum içerisindeki biyolojik saldırganlık ve haz arayışı eğilimleri arasındaki dengeyi içsel kontrol faktörleriyle betimlemeye çalışmıştır. Ayrıca, id, ego ve süperegonun doğasının, çocukluktan yetişkinliğe geçişle birlikte zamanla değişeceğine de inanmıştır.
Yöntem
Sinema ve çocuklar arasındaki değişen perspektifler bağlamında, bu ilişkinin yıllar içindeki gelişiminde var olan her aşamayı incelemek önemlidir. Bilimsel araştırma yöntemi, doğru veri bulguları elde etmeyi ve bu verilerin analizini mümkün kılar. Araştırmacı bu çalışmada, sinema tarihinin çeşitli dönemlerinde oluşturulmuş birincil bilgi kaynaklarını keşfetmeyi ve daha sonraki dönemlerde basılmış ikincil bilgi kaynaklarını analiz etme amacıyla tarihsel araştırma yöntemini benimsemektedir. Analiz için toplanan veriler ve bulgular titizlikle incelenerek, ayrıntılı bir şekilde anlaşılmaya çalışılmıştır.
Bulgular ve Analiz
Avrupa Hıristiyan geleneğinde çocuklar, bastırılması, disipline edilmesi ve medenileştirilmesi gereken varlıklar olarak görülmüştür. Buna karşılık, Romantik dönemde çocukluk, masumiyetin zirvesi olarak yüceltilmiş, değer verilen, kutlanması ve korunması gereken bir dönem olarak değerlendirilmiştir. Rusya’da çocuk ve sinema kavramı bağlamında, aynı olguyu tanımlayan çok sayıda sinema eseri üretilmiş olup, bunlar genelde ya çocuk başrol oyuncularına sahiptir ya da çocuklarla ilgili konuları işler. Çocuklar için yapılan filmler iki ana türe ayrılabilir: çocuk filmleri ve aile filmleri. Çocuk sineması, genellikle sadece çocukları hedef alarak üretilir ve genel izleyici kitlesine yönelik olmayabilir. ‘Aile filmi’ terimi Amerikan kültürüne ait bir ifade olarak görülürken, ‘çocuk filmi’ terimi ise Avrupai bir ifade olarak kabul edilebilir. Ayrıca, bu tür filmlerdeki oyuncu seçimlerinde de farklılıklar mevcuttur. Örneğin, Avrupai filmlerde sıradan görünümlü çocuklar tercih edilirken, Amerikan filmlerinde çocuklarda belirli bir dış görünüş kriteri aranmaktadır. Sinemanın ikna edici ve propaganda etkileri, 1920’lerden bu yana onu toplumsal inşanın etkili bir aracı haline getirmiştir. Sinema, diğer sanat formlarının ötesinde kültürel ve eğitsel ideolojileri etkileyerek izleyici kitlesine yeni bir kişilik kazandırma girişiminde bulunabilir. Bu arada Rusya’da çocuk sineması, toplumsal, kültürel, ekonomik, küresel ve tarihsel değişimlerin ülkenin gelişimini yönlendirmesiyle toplumsal eğitim aracı haline gelerek bir kimlik oluşturmuştur. 1920’lerde, izleyicilerin özellikle de çocukların ekranda gördükleri her şeyi ‘gerçek’ algılama ya da kurgusal olarak algılayamama eğilimi, genç nesli büyük ölçüde etkilemiştir. Bu durum, araştırılması ve etkili bir şekilde yönetilmesi gereken çeşitli sorunların ortaya çıkmasına yol açarak yeni bir yaklaşım sunmuştur.
Hint sineması, başlangıcından itibaren mitolojiden hiç ayrılmamıştır, çünkü her zaman özünde mitolojik unsurlar barındırmaktadır. Hint senaryoları, sanatın çeşitli dallarında Küçük Krişna, Küçük Hanuman veya Küçük Ganapathynin hikayelerini yaygın olarak barındırmaktadır. Tanrıların çocukluk hikayelerinin yaygın olarak anlatıldığı bu tür durumlar, çocukları eğitmeye, onlara saygı göstermeye ve onları oldukları gibi kabul etmeye yardımcı olmaktadır. Onlara tapınma geleneği, çocukluğun önemini ve bu dönem hakkındaki yorumların gerçeklikle bağlantısını ortaya koyar. Ancak çocuklar, bilimsel araştırmalardaki ilerlemelerle birlikte modern zamanlarda farklı şekilde yetişkinlerin ilgi odağı haline gelmişlerdir. Hindistan’da 1955 yılında, eski Başbakan Jawaharlal Nehru’nun önerisiyle, Bilgi ve Yayıncılık Bakanlığı bünyesinde kurulan Hindistan Çocuk Filmleri Derneği, çocuklar için Hindistan’ın farklı dillerinde kısa filmler ve uzun metrajlı filmler üretmeye başlamıştır. Ayrıca, görsel imgelerin çocuklar üzerindeki etkilerini göz önünde bulunduran Hindistan Hükümeti tarafından çeşitli girişimler hayata geçirilmiştir. Birçok Batı ülkesine kıyasla çocuk ve çocukluk meselesinin tamamen farklı olabileceği Hindistan’da, çocuk ile sinema arasındaki ilişki de bambaşka olabilir. Çocukların tedavisi ve acizliği ile ilgili konular çoğunlukla sinemada daha az ele alınmaktadır. Hindistan toplumunun gerçekleri olan çocuk evlilikleri, mülteci hayatı, eğitimin yaygınlaşmaması, çocuk istismarı ve şiddeti, cinsel istismar, insan ticareti, ebeveyn bakımından yoksunluk, sokakta yaşayan çocukların problemleri, engelli çocuklar, sağlık ve hijyen gibi sorunlar yerine, ana akım sinema büyük ölçüde fantastik, korku ve romantizm gibi konulara odaklanmıştır.
Sinema, toplumsal eğitimde önemli bir rol oynamıştır. Çocuklara yönelik sinema, dönemin ve akımların bir kaydı olarak işlev görüp, ülkenin farklı toplumsal ve ekonomik koşullarına katkıda bulunabilir. Tarihsel bağlamda filmler, dünyanın dört bir yanındaki insanların günlük yaşamları hakkında bilgi edinme fırsatı sunarak sinemanın toplumsal eğitim aracına dönüşmesini sağlar. İnsanların hayatında boş zamanın önemini kavramak, sinemanın neden bu kadar önemli bir yere sahip olduğunu ve ona olan talepteki yoğunluğu anlamanın ilk adımıdır. Sinemanın kendine özgü iletişim tarzı, çocuklar arasında hem vazgeçilmez hem de çelişkili bir rol oynamıştır. Özellikle toplumsal norm ve değerlerin alt üst olmasına neden olan, tabu sayılan konuları ve görselleri yayması buna örnek olarak verilebilir. Sinemanın çocuklar üzerindeki etkisi, özellikle de çocukların uygunsuz şekilde tasvir edilmesi söz konusu olduğunda, oldukça derin olabilir.
Geleneksel olarak çocukluk dönemi, çocukların zihinlerinde yaratıcılık ve hayal gücünün tohumlarını besleyecek olan, ders çıkarılabilecek hikayeler, nine masalları ya da yatmadan önce anlatılan gece öyküleriyle geçerdi. Bu nedenle, çocukların her zaman hikâye dinlemeye karşı bir merakı ve ilgisi vardır. Dolayısıyla hikâye anlatımı onlara iletişim kurmanın en etkili yollarından biri haline gelmiştir. Erken yaşlarda, çocukların farklı koşullar altında gösterdiği davranış değişiklikleri ve sinemaya olan ilgileri, çocuklar ile sinema arasındaki ilişkinin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Bu da özellikle moral geliştirme faaliyetlerinde sinemanın karşılaşabileceği sorunları ve sunduğu fırsatları gözden geçirmenin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Her dönemin toplumsal koşulları, o dönemde sinemanın nasıl bir rol oynadığını gösterir. Dolayısıyla sinemanın toplumsal gelişim üzerinde önemli bir etkisi olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu sayede, belirli bir dönemde üretilen sinemayı incelemek, o dönemde hâkim olan toplumsal görüşleri ve koşulları anlamaya yardımcı olur. Böylece sinema izleyicilerin hayal gücünü harekete geçirerek büyük tarihsel ve kültürel değerler kazanmasına olanak tanır.
Başlangıçta çeşitli dernek ve topluluklar, çocukların yaşlarını ve film içeriklerini göz önünde bulundurarak çocuklar için sinema gösterimleri düzenlemeye başlamıştır. Bu durum, sinema tutkunları ve film izlemeye hevesli çocukların, düzenli olarak sinema filmi izleyebilmek için imkânsız gözükse bile her türlü yolu bulmaya çalışacaklarını göstermiştir.
Ancak, buna paralel olarak sinemanın çocukların sağlığına verdiği önemli zararlar da ortaya çıkmaktadır. Çocuklar ekrana yakın oturdukları için görme yetilerinde zayıflamalar meydana gelebilir. Ayrıca, sinemanın karanlıkta izlenmesi ve uzun süreli gösterimler, çocukların sağlığını ve yaşam tarzını olumsuz etkileyebilmektedir. Sinema izlemenin sağlık sorunlarına yol açabileceği konusundaki farkındalığın artması, ebeveynlerin dikkatini yavaş yavaş bu yöne kaydırmaya başlamıştır. Çocukların sık sık sinema izlemesi, bazen onları kışkırtarak çeşitli olumsuz etkilere yol açabilir. Bu bağlamda, sinemayı daha yakından inceleyerek bu tür filmlerde bulunması mukteza özellikleri tanımlama gerekliliği ortaya çıkmıştır. Eğitim kurumları da müfredatlarına görsel dersler eklemiştir. Çocuk temalı ve çocukların ilgisini çeken sinema gösterimleri, birçok kişi için unutulmaz bir çocukluk deneyimi olmuştur. Öğretmenler, mevcut bütçe ve çocukların yaşını dikkate alarak, gösterim için bireylerin hayal güçlerini uyandırarak farklı şekilde yorumlayabilecekleri filmleri seçebilirler.
Şüphesiz, ufak ekranda çocuk programları ve çizgi film animasyonlarının erişilebilirliği, bu tür yapımlara olan talebi ve imkanları önemli ölçüde artırmıştır. Bu durum, animasyon merkezlerinin geliştirilmesi gibi çeşitli teknik unsurların ortaya çıkmasına yol açmış ve böylece bu alanın hızla büyüyen bir endüstri haline gelmesini sağlamıştır. Tüketimcilik bağlamında, çocuk sinemasının amacına dair genel anlayış çok kısa bir süre zarfında değişmiştir. Walt ve Roy O. Disney adlı iki kardeş 1923 yılında Disney Brother Cartoon Studio’sunu (günümüzde Walt Disney Company olarak bilinmekte ve merkezi Burbank, Kaliforniya’daki Walt Disney Stüdyoları Kompleksi’nde bulunmaktadır) kurmuşlardır. Şirket, Steamboat Willie filmindeki ‘Mickey Mouse’ ve ‘Mini Mouse’ gibi dünya çapında tanınan çizgi film karakterlerini üreterek Amerikan Animasyon endüstrisinin lideri haline gelmiştir. Günümüzde Walt Disney Company’nin herhangi bir yapımını bilmeyen neredeyse kimse yoktur. Bu da Disney’in her yaştan izleyici ve hayran kitlesine sahip olmasına rağmen, sadece çocuk sineması ürettiği algısını oluşturmuştur. Teknik gelişmeler ve ardından gelen küreselleşme olgusu, sinemada özel efektler, 3D, 5D, 7D gibi yeniliklerin yanı sıra IMAX gibi platformların ortaya çıkmasını sağlamış ve çocuk sinemasının erişim alanını genişletmiştir. Bu durum yalnızca çocukları değil, aynı zamanda farklı yaş gruplarından bireyleri de sinemaya çekerek izleyici kitlesinin genişlemesini sağlamıştır. Dolayısıyla, sinemada eğitimsel ve kültürel ideolojilerin belirgin bir şekilde yer alma gerekliliği daha net bir şekilde vurgulanmıştır.
İnsan davranışlarını ve dünyayı sinemadan öğrenen çocukların, bu konudaki izlenimleri büyük ölçüde ekranda görmeyi sevdikleri karakterlere dayanır. Film karakterlerinin renkleri, fiziksel yapıları, ifadeleri, eylemleri ve davranışları gibi çeşitli özelliklerinin çocuklar üzerinde doğrudan etkisi vardır. Bu etkilerin farkında olunmayan psikolojik boyutları, tahmin edilenden çok daha derin olabilir. Örneğin; ‘Uyuyan Güzel’ filmindeki Aurora gibi bütün Disney prensesleri üzerine yapılan çalışmalar, olağanüstü güzellik kavramının, kişinin dış görünümüne aşırı önem verilmesi gerektiği gibi yanlış bir algıyı öne sürebileceğini göstermiştir. Filmlerde canlandırılan Marvel karakterlerinin çocuklarda belirgin bir davranış değişikliği yaratma gücü de bu bağlamda incelenmesi gereken başka bir örnektir. Çocuklar, Örümcek Adam, Hulk, Demir Adam gibi favori Marvel karakterleriyle bağlantı kurarak, onların renk temasına uygun oyuncaklar veya kıyafetler seçmeye yönelirler. Çocuklara yönelik karakterlerde geleneksel renk teorisinin uygulanması, her rengin genç zihinlerde yarattığı ve yaratması gereken etkiyi araştırma aciliyeti ve gereksinimini ortaya koymaktadır. Çünkü çocukların renkleri gördüklerinde hissettikleri duygu ve algıladıkları enerji, onların tercihlerini şekillendirir ve birey olarak kimliklerini tanımlar.
Sonuç
Pedagojik deneyler, sinema ile çocuklar arasındaki neden-sonuç ilişkisini keşfetmeye olanak tanımaktadır. Bu alanda yapılan tarihsel araştırmalar, çocukların sinema ile olan ilişkilerine dair ilginç bağlantılar ve bağlılıklar ortaya çıkarabilir. Dünya sinema sahnesinde senelerdir farklı türlere ait sinemaların nesnel ve öznel olarak büyük övgü topladığı görülmüştür. Bu durum, ana akım medyada birçok kuruluş arasında iş birliğine yol açarak sinemanın kapsamını ve toplum üzerindeki etkilerini genişletmiştir. Hedef kitlesi çocuklar olan sinema üzerine farklı dönemlerde detaylı çalışmalar gerçekleştirilmiş ve evrilmiştir. Ancak, çocuklar ve sinema bağlamında çocuk sineması; çocukların sineması, çocuklar tarafından oynanan sinema, çocuklar için sinema, çocuklar tarafından yapılan sinema, gibi kategorilere ayrılsa da bu kategoriler nadiren çocuklar tarafından belirlenir ya da adlandırılır. Bu tür sinemadaki değişkenler ve hakkında yapılan yorumlar, yeni sorunlar ve olasılıkları beraberinde getirir. Çocuklar üzerinde zihinsel ve açıkça görülebilir olumsuz etkiler yaratabilecek içeriklere sinema yazım ve üretim sürecinde dikkat etmek gerekmektedir. Bu süreçte, genel izleyici kitlesinden ziyade çocuklara yönelik sinema içeriklerinde, tüketimcilik ve ticari kaygıların ötesine geçerek, özellikle onlar için faydalı olacak içeriklerin filtrelenmesi ve dahil edilmesi bir sorumluluktur. Çocukların ruh hali ve zihinsel durumunu dengede tutmak her zaman önem verilen bir konu olmuştur. Aksi takdirde şiddet ve cinsel içeriklere aşırı maruz kalmak, çocukların çocukluk dönemlerini ve davranışlarını olumsuz etkileyebilir. Toplumun bir aynası olan sinema, toplumsal dönüşümleri ve trendleri yansıtarak, birçok yeni trendin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Özellikle Hindistan gibi çok kültürlü ve çok dilli bir ülkede sinemanın incelenmesi de bu yüzden çok önemlidir.
Kaynakça
Agajanian, Rowana. (1998). “Just for Kids?” Saturday Morning Cinema and Britain’s Children’s Film Foundation in the 1960s’. Historical Journal of Film, Radio and Television 18 (3): 395–409.
Batkin, Jane. (2017). Identity in Animation: A Journey into Self, Difference, Culture and the Body. London: Routledge.
Brown, Noel, and Bruce Babington. (eds. 2015a). Family Films in Global Cinema: The World beyond Disney. Cinema and society. London: I. B. Tauris
Buckingham, David. (2011). The Material Child: Growing up in Consumer Culture. Cambridge: Polity Press.
Cunningham, Hugh. (2006). The Invention of Childhood. London: BBC
Fanthome, Christine. (2008). The Strategic Development of Children’s Programme Provision on Five. The Journal of British Cinema and Television 3 (2): 304–17.
Kline, S. (1995). ‘The Empire of Play: Emergent Genres of Product Based Animations.’ In Front of the Children: Screen Entertainment and Young Audiences. London: British Film Institute.
Kramer, P. (2002). ‘The Best Disney Film Disney Never Made’: Children’s Films and the Family Audience in American Cinema since the 1960s.’ In Genre and Contemporary Hollywood, 185–200. London: British Film Institute.
Kumar, P. (2016). Childhood and Growing up. A.P.H. Publishing Corporation: New Delhi
Stam, R. (2000). Film Theory: An Introduction. Malden MA: Blackwell Publishing.
Willett, R. J. (2015). ‘The Discursive Construction of “Good Parenting” and Digital Media – the Case of Children’s Virtual World Games’. Media, Culture & Society 37 (7): 1060–75.
Wood, Robin. (2003). ‘Papering over the Cracks: Fantasy and Ideology in the Reagan Era.’ In Hollywood from Vietnam to Reagan – and beyond, Expanded and rev. ed, 144–67. New York: Columbia University Press.
Zelizer, Viviana A. Rotman. (1994). Pricing the Priceless Child: The Changing Social Value of Children. Princeton, N.J.: Princeton University Press.
Web Kaynakları
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1710393/?page=1
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8868556/
http://historymatters.gmu.edu/mse/film/socialhist.html#:~:text=Film%20has%20an%20import
ant%20role,and%20memoirs%2C%20and%20local%20newspapers.
https://sundial.csun.edu/9674/archive/thenegativeeffectsofdisneyonchildren/
https://comicsalliance.com/superhero-color-theory-darkness-light/
İngilizceden Türkçeye Çeviren: Burak Özkaracahisar
Çeviri Editörü: Büşra Yaman
Kaynak Metin: Sreedevi, T & Ravi, B.K. (2021). Children and cinema: an analysis of its changing perspectives. Academic Research International, 12 (1), 61-67.