1. Sayı Öyküler

Eğlenceli Bir Gün

O gece Miray, yaşananları günlüğüne kaydetti. Bu elektronik günlüğün 17 Mayıs 2155 tarihli sayfasında şöyle yazıyordu: “Tolga, bugün gerçek bir kitap buldu!” Tolga’nın bulduğu kitap, çok eski bir kitaptı. Bir gün Miray’ın dedesi, ona tüm hikâyelerin kâğıtlara basıldığı bir dönem olduğundan bahsetmişti. Hatta insanlar, hikâyeleri okumak için tuhaf bir şekilde sararmış sayfaları çevirirmiş. Miray’ın dedesi […]

Androclus ve Aslan

Bir zamanlar Roma’da adı Androclus olan fakir bir köle yaşardı. Bu kölenin efendisi o kadar zalim bir adamdı ki ona hep acımasızca davranırdı. Androclus bu eziyetlere daha fazla dayanamayarak en sonunda çareyi kaçmakta buldu. Günlerce vahşi bir ormanda saklanan Androclus, etrafta yiyecek bir şey bulamayınca zayıflamaya başladı. Bir süre sonra öyle zayıf ve hasta hale

Okumak Aptalca Değildir

Meryem, içli bir sesle: “Sizinle oyun oynayamam.” dedi. Elini alnına götürerek ekledi:  “Biraz ateşim var.” Kitabını eline almış çimlere oturuyordu, bir yandan da sayfalara göz gezdiriyordu. Arkadaşları homurdanmaya başladı çünkü Meryem olmadan oyun oynamak o kadar da eğlenceli olmuyordu. Mahir: “Dün de karnın ağrıdığı için oyun oynamadın.” dedi. “İki gün önce de kolundaki morluklar yüzünden…”

Bit Pazarı

Ece, eski hafıza oyununu kolilerden birinin içine koyarken kardeşine: “Bit pazarının ismi, neden bit pazarı?” diye sordu. Efe, sırıtarak:  “Sen dua et, pire pazarı değil. Yoksa yine pirelenirdin!” dedi ve oyuncak arabalarını büyük bir kolinin içine yerleştirmeye başladı. Ece: “Sen de pirelenmiştin!” diye bağırdı ve dilini çıkardı. Efe de kız kardeşine: “Hiç de bile! Bende

Kuzucuğun Büyük Macerası

Kuzucuk, bu günlerde çok sıkılıyordu. Aslında o, küçük bir kuzu değildi artık; ona yetişkin demek de doğru olmazdı. Onun boyu, ne anne-babasını geçmişti ne de arkadaşlarından uzundu. Kuzucuk, yaşıtlarının ne yaptığıyla hiç ilgilenmiyordu. Arkadaşları çayırda koşar ve ot yerdi; bazen de birbirleriyle kovalamaca oynar, bağırıp çağırırlardı. Bütün bunlar onun için çok sıkıcı şeylerdi. Ötekiler böyle

Kurt ve Üç Kuzucuk

Günlerden bir gün, Anne Kuzu; Pamela, Sonia ve Zazie isimli üç kuzucuğuna: “Yavrularım! Evden ayrılmak için yeterince büyüdünüz. Yaz geldi, havalar ısındı; artık her birinizin kendi evini yapma zamanı geldi.” dedi. Sonra sözlerine şöyle devam etti: “Küçük evlerinizi, ormanın yanında bulunan küçük çayıra yan yana yapabilirsiniz. Aranızda anlaşmazlık olmaması için üç evin içi de aynı

Oyuncak Evi

Yılbaşından bir gece önce şehrin sokakları cıvıl cıvıldı. Herkes aceleyle yılbaşı hediyelerini alıp soğuktan kaçarak evlerine varmaya çalışıyordu. Akşam olduğunda Anna sanki soğuktan buz tutmuş gibiydi. Güzel bir mutfağı ve dört odası olan bir evde tek başına yaşayan Anna, evine gelir gelmez panjurları indirmek için oturma odasına yöneldi. Bunu, her zaman ışıkları açmadan önce yapardı.

İki Kez Sarı Işık

Her zamanki gibi bir okul günüydü. Teneffüs zilinin çalmasına sevinen çocuklar, sınıftan birer birer ayrıldı. Benjamin ve Niko, öğretmenleri Bayan Steinbock’un yanında kaldı. Suçlu suçlu birbirlerine bakıyor ve öğretmenlerinin onlara ne söyleyeceğini merak ediyorlardı. Bayan Steinbock, çocuklara: “Bir daha böyle bir kavganın tekrarlanmasını istemiyorum. Sorunlarınızı kavga ederek çözemeyeceğinizi öğrenmelisiniz. Anlaşıldı mı?” dedi. Çocukların ikisi de

Sen Olmasaydın

Bu hikâye, dünyada hiçbir şeyden korkmayan bir erkek çocuğunu anlatıyor. En azından başkaları, çocuğun böyle olduğunu sanıyor. Bu çocuk kim biliyor musunuz? Benim! Çok güzel resimler yapabiliyorum. Dişlerimi her gün fırçalıyorum. Birlikte futbol oynayabileceğim arkadaşlarım da var. Bu yüzden annem ve babam, her şeyle başa çıkabileceğimi düşünüyor ve beni evde sıkça yalnız bırakıyor. Düşündükleri şeyin

Ben Niye Böyleyim?

Yusuf yatağın içinde bir o yana bir bu yana dönüp duruyor ancak bir türlü uyuyamıyordu. Öğlenki futbol maçı bir türlü aklından çıkmıyordu. Kendisi kötü oynamıştı ama arkadaşı Nihat ondan çok daha iyi oynamıştı ve üç gol atmıştı. Bu yüzden babasının gözlerinde az da olsa hayal kırıklığı gördüğünü sanmıştı. Niye sadece sıradan bir oyuncuydu ki, niye

Canan ve Kırmızı Bulut

Canan, “Anne ben acıktım!” diyerek mutfağa koştuğu sırada çoktan uyanmış olmasına ve uzun süredir oynuyor olmasına rağmen geceleği hala üzerindeydi. Bunu gören annesi: “Sana mısır gevreği vereceğim ama önce giyinmelisin. Birazdan alışverişe gideceğiz. Pantolonunu ve kazağını hazırladım.” der ve Canan’ın kahvaltısını hazırlamak için mutfağa gider. Canan odasına geri döndüğünde kıyafetlerini kendi başına giyinmek istemez. Hayır,

Koalalar Örümcek Korkusunu Nasıl Yendiler?

Avustralya’nın balta girmemiş ormanlarındaki devasa ağaçların en yüksek dallarında küçük gri koalalar yaşarlardı. Koalalar sakin yaşayan küçük bir topluluktu ve hayat onlar için bundan daha huzurlu olamazdı.  Koca, siyah burunlu bu küçük yaratıklar bütün gün ağaçlarda uyurlardı ve sadece en sevdikleri iki uğraş için uyanırlardı. Ya kürklü karınları yusyuvarlak olana kadar en sevdikleri yemek olan

Oynamak

Dışarıda hava güneşliydi ve bugün Tolga’nın öğlenden sonra dersi yoktu. Ödevlerini çoktan bitiren ve sadece iki boyaması kalan Tolga, hemen itfaiye arabasıyla ejderhayı boyamaya karar verir ve itfaiye arabasını tamamen kırmızıya, ejderhayı ise yeşile boyar. Ejderhanın ağzından çıkan ateşi de sadece sarı ve kırmızı renge boyar. Tolga, çıkardığı işten memnun kalır ve gidip onu annesine

error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top